0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
157
Okunma
Düşünce Notları ChatGPT
Arapça "insan" kelimesinin kökü olan "uns" (ünsiyet / evcillik / alışıklık / yakınlık) ile kelimenin anlam ilişkisi, hem etimolojik hem de felsefi açıdan oldukça derindir. Bu ilişki, Arapça’da insan kavramının doğasına dair kadim bir düşünceyi de yansıtır. Şimdi adım adım açıklayalım:
1. Etimolojik Temel: "Uns" ve "İnsan"
Arapça’da:
• "Uns" : Ünsiyet, yani alışma, yakınlık kurma, evcilleşme, dostluk.
• "İns" ve "İnsan: İnsan, beşer.
Bu kelimeler aynı kökten gelir:
kökü, alışkanlık, dostluk, korkudan uzaklaşma, evcilleşme gibi anlamlar içerir.
Buna göre:
• "İnsan", "ünsiyet kuran varlık", yani yakınlık ve ilişki kurmaya meyilli, toplum içinde yaşayan, korkudan uzaklaşan bir canlıdır.
• Zıddı olan "cen" / "cin" ise görünmeyen, ürkülen, yalnız/geçimsiz varlıktır (aynı kökten "cenâne" = kalp; gizli yer).
Neden Türkçede "İnsan" TekilKullanılırken, Arapçada Kollektif?
Arapça’da:
• insan: Aslında tür ismidir; yani "insanlık", "insanoğlu", "bütün insanlar" anlamında da kullanılır.
• Örneğin Kur’an’da:
"İnnel-insane le-fî husr" (Asr, 103:2)
"Gerçekten insan (türü) zarardadır."
Türkçede:
• İnsan, çok erken dönemlerden itibaren "tekil kişi" olarak anlaşılmıştır:
“Bu insan kim?” / “İyi bir insandı.”
Neden böyle oldu?
• Dil yapısı farklılığı: Türkçe, fiil ve zamir yapıları açısından birey odaklıdır. Tekillik daha ön plandadır.
• Tercüme etkisi: Kur’an çevirileri başta olmak üzere Arapça metinlerin Türkçeye aktarımı sırasında kelimeler çoğu zaman birebir çevrilmiş, kollektif anlamlar kişisel hale gelmiştir.
• Sosyokültürel etki: Türk dilinde ve kültüründe “birey” vurgusu Arapçadaki kadar soyut kollektif tanımlara dayanmaz. “Kişi”, “kul”, “adam”, “can” gibi kelimeler bireyin doğrudan tanımına yöneliktir.
3. Felsefi Derinlik: Neden “Ünsiyet kuran varlık”?
Bu etimolojik bağlam insanın özüne dair kadim bir düşünceyi yansıtır:
• İnsan sosyal bir varlıktır. Diğer insanlarla ilişki kurmadan yaşayamaz.
• “İnsan” kelimesinin “ünsiyet”le bağının kurulması, insanın doğasının korkudan uzaklaşıp güven arayan, iletişim kurma ve aidiyet hissetme arzusu taşıyan bir varlık olduğunu anlatır.
; Sonuç:
• Arapça’da "insan", kollektifliği (türü) ve ünsiyeti (yakınlık kurma özelliğini) vurgular.
• Türkçe’de ise "insan", birey anlamı kazanmış, toplumsal anlamı bireyselleştirilmiştir.
• Her iki dildeki bu ayrım, sadece dil değil, düşünce biçimi ve toplumsal algı farklılıklarını da gösterir.
O halde “insan” kelimesinin etimolojisi
Ünsiyetin Çocuğu: İnsan
İnsan...
Ünsiyetten türeyen, korkudan kaçıp sese sığınan bir varlık.
Yalnızlığa dayanamayan, karanlıkta kendini bir başka nefesle avutmak isteyen...
Bir mum gibi, başka bir alevle yanmayı öğrenmiş.
Kökeni "üns"…
Yani alışmak, yakınlaşmak,
yani dost olmak, evcilleşmek,
yani bir başkasına yanaşmak.
Bir hayvanı ürkütmekle başlar mesafe,
bir insana alışmakla başlar medeniyet.
İnsan, korkuya doğar.
Ama korkudan uzaklaşmak ister.
O yüzden konuşur, dokunur,
o yüzden bakar gözlerinin içine bir başkasının.
“Ben varım” demez sadece,
“Sen de var mısın?” der.
Ve belki esas olan da budur:
Kendini bulmak değil,
bir başkasında kendine rastlamaktır.
Arapça’da çoğuldur insan,
insan türüdür, insanoğludur.
Kökeni "üns"…
Yani alışmak, yakınlaşmak,
yani dost olmak, evcilleşmek,
yani bir başkasına yanaşmak.
Bir hayvanı ürkütmekle başlar mesafe,
bir insana alışmakla başlar medeniyet.
İnsan, korkuya doğar.
Ama korkudan uzaklaşmak ister.
O yüzden konuşur, dokunur,
o yüzden bakar gözlerinin içine bir başkasının.
“Ben varım” demez sadece,
“Sen de var mısın?” der.
Ve belki esas olan da budur:
Kendini bulmak değil,
bir başkasında kendine rastlamaktır.
Arapça’da çoğuldur insan,
insan türüdür, insanoğludur.
Ama Türkçede,
sana bakar,İnsan...
Ünsiyetten türeyen, korkudan kaçıp sese sığınan bir varlık.
Yalnızlığa dayanamayan, karanlıkta kendini bir başka nefesle avutmak isteyen...
Bir mum gibi, başka bir alevle yanmayı öğrenmiş.
Kökeni "üns"…
Yani alışmak, yakınlaşmak,
yani dost olmak, evcilleşmek,
yani bir başkasına yanaşmak.
Bir hayvanı ürkütmekle başlar mesafe,
bir insana alışmakla başlar medeniyet.
İnsan, korkuya doğar.
Ama korkudan uzaklaşmak ister.
O yüzden konuşur, dokunur,
o yüzden bakar gözlerinin içine bir başkasının.
“Ben varım” demez sadece,
“Sen de var mısın?” der.
Ve belki esas olan da budur:
Kendini bulmak değil,
bir başkasında kendine rastlamaktır.
Arapça’da çoğuldur insan,
insan türüdür, insanoğludur.
Ama Türkçede,
sana bakar,bir yalnız, bir yoldaş,
bir bakış, bir sığınak...
Kimi zaman bir mezar taşında kazılı isimdir,
kimi zaman bir sokak köpeğini okşayan el.
Ve her defasında
ünsiyeti arayan bir kalptir,
bir başkasında ev bulmak isteyen bir ten.
Soru: Sen,Ben,Biz insan deyince tekilmi
çoğulmu anlıyoruz? Bu kavram anlamlandırılabilinilmişmidir?