0
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
154
Okunma
Metro çıkışında bir kavşakta, bir banka oturup dinlendim.
Göç eden kuşlar gibi insanlar geçip duruyorlardı.
Trafik ışıkları, trafikten bunalan sürücülerin ruhlarına kısa bir mola veriyordu.
Yayalara dikkat ettim.
Genci, yaşlısı, kadını ve erkeği...
Çoğu siyah renk elbiseler giymişti.
Bir an duraksadım.
Sanki ölü bir şehir için yas tutuyorlardı.
Siyahlar sadece bir tercih değil, bir sessiz çığlıktı.
Yüzleri asıktı.
Gülümsemelerini katlayıp elbise ceplerine, cüzdanlarına, çantalarına, poşetlerine kaldırmış gibiydiler.
Trafik lambasının dibinde duran genç bir kız ve yanında oğlu olan orta yaşlı bir adam,
Yayalar için yanan kırmızı ışıktan ateş almışlar gibi sigaralarını yakmışlardı.
Şehrin matemine yakılan mumlar gibiydiler.
Sonra şehrin sesi yükseldi.
Bir anlığına — ölü şehre yapılan bir saygı duruşu sona erdi.
Trafik ışıkları ve yaya geçitleri,
Bir sonraki matem anına kadar yeniden canlandı.
Yazar: Oğuz Tepe