0
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
205
Okunma

Köyümün tozlu yollarında, akşamüstü yürüyordum. Gökyüzü turuncu bir hüzünle kaplanmış, uzaklarda kırlangıçlar süzülüyordu. Tam tarlaların kenarından geçerken, karşımda bir çocuk belirdi. Yüzü tanıdık, ama adını çıkaramadım. Yemyeşil gözleri, sanki bir şey biliyormuş gibi parlıyordu. Elinde bir dal parçası, yere şekiller çiziyordu.
Durdu, bana baktı ve “Gölgene dikkat et,” dedi. Şaşırdım. “Ne gölgesi, küçük?” dedim gülerek. Çocuğun yüzü ciddileşti. “Kırlangıcın gölgesi sana yol gösterir. Kaybolma, bul!” dedi ve koşarak tarlaların arasına daldı. Gölgeme baktım, akşam güneşinde uzayıp gidiyordu. Anlam veremedim, ama içimde bir merak uyandı.
Eve döndüğümde, masanın üstünde eski bir defter gördüm. Annemin gençken yazdığı, yıllardır unuttuğum bir günlük. Sayfalarını karıştırırken, bir kırlangıç çizimi gözüme çarptı. Yanında annemin el yazısıyla bir not: “Hayallerin gölgesi seni bulur, yeter ki peşinden git.”
O an, yıllardır ertelediğim bir hayali hatırladım. Çocukken yazdığım ama kimseye göstermediğim hikâyeler. O defteri bulmak için çatı katına koştum. Tozlu bir kutunun içinde, kendi el yazımla dolu bir defter vardı. Sayfaları çevirdikçe, çocukluğumun coşkusu geri geldi.
Ertesi gün, o hikâyelerden birini düzenleyip bir dergiye gönderdim. Haftalar sonra, dergiden bir mektup geldi: “Hikâyeniz yayımlanacak!” O an, pencereden bir kırlangıcın geçtiğini gördüm, gölgesi duvara vurdu. Çocuğun sözleri kulaklarımda çınladı.
Hayat, bazen bir çocuğun masum bir lafıyla, unuttuğumuz yolları hatırlatır. Yeter ki gölgemize bakmayı bilelim.
14.07.2025 Yukarı Çağlar / Ermenek
Durmuş Ali ÖZBEK
5.0
100% (1)