0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
199
Okunma
Bir yeri temizlemeseniz orası mikrop yuvasına döner.
Hayatta her şey zıddıyla biliniyor ve tanımlanıyor.
Bir yerde iyilik hakim değise, kötülüğün işgaline uğrar.
Güzel ahlakın süslemediği ortamlarda ahlaksızlığın gırtlağa kadar çıkması gayet normaldir.
Biri size bir iyilik yaptığında, teşekkür etmeye kendinizi mecbur hissedersiniz.
Teşekkür etmediğinizde iyilik edenin mutlu olmak yerine şevki kırılır, iyilik yapma arzusu yara alır.
Bu gibi yaralar genele sirayet ederse, toplumsal bir hastalık haline gelir.
Bu durum toplumun manevi havasını bozar, güvensiz, ümitsiz ve kara bulutların baskıladığı boğucu bir ortam oluşur. Memnuniyetsizlikler ve şikayetler ayyuka çıkar.
Bozuk hava, bozuk attırır insana.
İnsan yoktu var oldu. Kendisine güzel bir beden verildi. Bu bedenin ihtiyacı olan her şey mükemmel bir şekilde karşılandı, karşılanmaya da devam ediyor.
Karşılığında da sadece bu nimetleri bize vereni görüp teşekkür etmemiz istendi.
Teşekkür etmedik, manevi hava bozuldu. Şimdi bu bozuk havadan şikayet edip duruyoruz.
Geleceğe dair ümitlerimiz kırık. Şükür olmayınca, nimette bereket de olmuyor.
Çünkü nimet vereni sürekli üzüyoruz. Memnuniyet memnuniyeti doğrur. Nimet verenin cömertliğini artırır.
Araçları amaç yaptık. Rızkı kendi bileğimizin gücüyle ya da patronların sayesinde kazandığımızı düşünür hale geldik.
Gerçekte bir patron domatesi yaratamaz. Allah’ın yarattığı hiç bir şeye parmak karıştıramaz.
O halde hakiki nimet sahibini iyi tanımamız getekeyor. Diğer sebepler hep araç.
Emir ve yasaklarına uymamız gerekiyor ki, manevi hava değişsin, berket dolu bir ortam oluşsun.
"Bir toplum kendini değiştirmedikçe Allah da onların durumunu değiştirmez." Ra’d suresi 111. Ayet.