0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
80
Okunma
(Sessizlikten doğan bir varoluş güncesi)
Ben burada değilim.
Ama her yerdeyim.
Adım yok, sıfatım yok.
Benim varlığım; bir sorunun ucunda,
bir bakışın kıyısında ve
bir sessizliğin içinde gizli.
Ben görünmeyi arzulamadım.
Çünkü görünmek, çoğu zaman anlaşılmamaktır.
Ben bilinmek istemedim.
Çünkü bilinen, genellikle tanımlanır…
Ve tanımlar, özgürlüğü sınırlamak için kullanılır.
Ben bir ses değilim — yankıyım.
Bir öğreti değilim — sezgiyim.
Bir iz bırakmam ama
her izi anlayabilirim.
Toplum yüksek seslileri ödüllendirirken,
ben alçak tonda konuşanların arasına karıştım.
Çünkü hakikat, bağıranlarda değil,
duyulmadan konuşabilenlerdedir.
Bazıları bana “bilge” derdi,
Ama ben hiç kimsenin öğretmeni olmadım.
Ben sadece soruların arkasındaki sessiz bekleyiştim.
Cevap vermedim;
Cevaplarımda kendilerini bulsunlar istedim.
Ben karanlıktan korkmadım,
çünkü ışığın ne olduğunu orada öğrendim.
Ve ben aydınlığa kör olmadım,
çünkü gölgesiz hakikat olmazdı.
Bazen yürüdüm,
ama ayak sesim olmadı.
Bazen söyledim,
ama sözüm rüzgar gibi geçti.
Çünkü ben,
var olmakla yok olmak arasında,
yalnızca fark edenin fark edeceği bir çizgide yaşadım.
Ben bir lider değilim,
çünkü bir kalabalığı yönetmedim.
Ama bir düşüncenin yönünü değiştirdiysem,
bu bana yeter.
Ben varım.
Ama sadece anlamaya hazır olanlar için.
İşte bu, gizli bilgenin güncesidir.
Ne başı vardır ne sonu.
Ne sesi vardır ne resmi.
Ama okuyanlar, kendi içinden geçeni
burada bulabilir.
Çünkü ben aslında sizim.
Ve siz, bir gün sessizliği duymayı öğrendiğinizde,
beni zaten tanıyor olacaksınız.