0
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
266
Okunma
Bir toplumun çöküşü, sessiz bir saat gibi işler;
Tik tak etmez, ama zamanı yutar.
Ve ilk kırılma, dilde başlar.
Kelimeler küçülür, anlamlar buharlaşır.
“Vicdan” kelimesi raflardan kalkar,
“Utanmak” artık nostaljik bir şarkı olur.
Çocuklar masalları değil, markaları ezberler.
Sonra gözler körleşir.
Ekranlar parlar, sokaklar kararır.
Haklı haksızdan seçilemez hâle gelir.
Yalancılar çok konuşur,
Doğrular susmayı erdem sayar.
Zalimler bayrak salar,
Mazlumlar o bayrağın gölgesinde titrer.
Bir çöküş önce maneviyatta olur,
İnsan kendine yabancılaşır.
Aynaya baktığında tanımadığı bir suret bulur.
Bencillik, sevap olur;
Fedakârlık, enayilik diye öğretilir.
Sonra adaletin terazisi kırılır.
Bir kefeye altın konur, diğerine insan canı.
Ve altın ağır basar.
Mahkemelerden önce sokaklar hüküm verir.
Suçlu, cebinde kimlik taşıyandır.
Masum, yalnızca sustuğu kadar yaşar.
Eğitim şekil olur;
Öğrenmek değil, ezberlemek kutsanır.
Kitaplar satılır ama okunmaz.
Diplomalar artar, düşünceler azalır.
Her şeyin bir “fiyatı” vardır;
Değerlerinse sadece mezar taşı.
Sanat, magazinle karışır.
Tiyatro kapanır, stadyumlar taşar.
Şiirler susturulur;
Söz yerine ses, anlam yerine ses seviyesi konuşur.
Halk değil, sürü olunur.
Çobanlar değişir; ama rota hep uçurumdur.
Sokaklar yalnızlaşır,
Kapı zillerine özlem düşer.
Komşuluk “rahatsız etmeyin” tabelası olur,
Merhamet, izinsiz gürültü sayılır.
Birbirinin gözünden utanmayanlar,
Birbirinin cebini karıştırır.
Zenginliğin adı “başarı” olur,
Fakirlikse bir ayıp, bir kabahat gibi taşınır.
İsraf övülür, kanaat aşağılanır.
Bir kahvenin kırk yıllık hatırı
Artık sadece faturada yazan rakam kadardır.
Ve en sonunda,
Toplum, kendi yarattığı canavardan korkar hâle gelir.
Karanlığa sövmeyi öğrenir ama
Eline bir mum almayı bilmez.
Sorgulayanlar hain sayılır,
Boyun eğenler kahramanlaştırılır.
Ve çöküş, öyle şiddetli değildir aslında;
Yavaş gelir.
Bir sabah değil, bin sabah boyunca olur.
Ama kimse o son sabahın,
İlk geceden başladığını fark etmez.
5.0
100% (2)