7
Yorum
32
Beğeni
5,0
Puan
399
Okunma
Bunu en iyi sen yaparsın
Kimse fark etmedi onu. Oysa bir sabah, kendi sessizliğinde uyandı. Ne karanlıktaydı, ne de tam anlamıyla aydınlıkta; bir eşikteydi sadece. Görünmeyen bir geçitte, kimsenin bilmediği bir yerde duruyordu.
Sonra durdu ve sordu kendine:
“Eğer bu karanlığı hiç hak etmediysem, neden hâlâ buradayım?”
Bazı sorular, içimize saplanan bir çivi gibidir. Yerinden oynamaz sanılan bir sessizliği söker, üstü örtülmüş duyguların altını yoklar. O gün, başkalarının tanımlarından sıyrıldı. İlk kez kendi sesiyle yüzleşti.
Uzun zamandır başkalarının gözleriyle bakıyordu kendine. Ama o gözler, onun derin yaralarını hiç bilmiyordu. Yalnızca dıştan görüneni değerlendiriyor, içindeki çatlakları, sessiz çığlıkları fark etmiyordu. Oysa o, her şeye rağmen dimdik durup başardıklarıyla; bir alkış, bir onay, sıcak bir kucak bekliyordu. Ama hepsi eksik kalıyordu. Çünkü eksik olan hiçbir şey yoktu aslında. Eksik sandığı yerler, başkalarının unuttuğu aynalardı sadece, tozlu ama hâlâ ışığı yansıtan aynalar.
O an, kendi iç sesini duydu.
“Sen tamamlanıyorsun,” dedi kendine. Kendi içinden, kendi sesinle.
Bu kez korkusuzca, içinin en kırılgan yerlerine dokundu. Her yer, şimdi ışığın sızdığı yer olmuştu. İyileşmenin ilk sesi böyle geldi, sessiz ama sahici bir bakışla, yeniden kendine yönelerek.
Zaman zaman uğultular yeniden yükselecekti; bunu çok iyi biliyordu. Bileğine tutunan eller, onunla birlikte düşüp ardından gidenler… Ama hepsi gelip geçiciydi. Çünkü artık farkındaydı: eğer pes ederse, asıl kaybeden kendisi olurdu.
Ve bir karar verdi o gün.Kimseden bir el, bir yön, bir çözüm beklemeyecekti. Kendi elinden tutarak ilerleyecekti. Başkasının sesi değil, kendi içindeki ses yolunu aydınlatacaktı. Çünkü gerçek ışık, dışarıdan gelen değil, içeriden doğandı.
Artık karanlık onun için bir tehdit değil, dönüşümün başlangıcıydı. Sessizlik, kaçılması gereken bir boşluk değil, anlamın en yalın haliydi. Evet, içinde hâla izler taşıyordu. Ama yürüyordu. Çünkü biliyordu ki, yüreğiyle yürüyebilen herkes, acıya rağmen başkasına da dokunabiliyorsa, zaten gerçek güce sahiptir.
Ve artık çok netti:
Sorgulamaktan, düşünmekten, kendini yeniden kurmaktan vazgeçmeyen herkes; kendi iç sesiyle iyileşmeye çalışan herkes, mutluluğu da huzuru da hak eder.
İşte bu yüzden döndü. Başkalarının gözlerinden değil, kendi kalbinden baktı kendine. Ve orada, en derin yerden yükselen o içsel fısıltıyla kendine dedi ki:
“Kendine sahip çık.
Çünkü bu hayat, önce senin.”
Hatice GÜZEN
5.0
100% (11)