0
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
199
Okunma
Jale akşam yemeğinden sonra tek başına Bade Teyze’lere geçti. Jale ve Mete bir süre bahçedeki yuvarlak masada dertleştiler. Jale, “Mimarlık fakültesinde son yılımdı. Her şey çok tıkırındaydı. Maket projelerim hariç… Onlar için sürekli bir aksilik söz konusuydu. Evden otobüse, otobüsten metrobüse, metrobüsten otobüse geçip, otobüsten fakülte binasına yürüyordum. Haliyle proje maketlerim yolda kırılıp dökülebiliyordu. İlk projem boş otobüs sayesinde, incirli metrobüse sağlam bir şekilde ulaşabildi. Metrobüs doldukça farklı duraklarda inip, boş metrobüs bekledim. Bir şekilde metrobüs değiştire değiştire Cevizlibağ Durağı’na vardım. Yine de o sıkışık insan kalabalığı arasında projemin bir kısmı kırıldı ama ümitliydim çünkü projemin genel hatları hala seçiliyordu. Projemin aslında cepheleri olan ama görünüşte sadece fotoblokları kalan yerlerini kollarımla sarıp korumaya çalıştım. Son durağa gitmek üzere olan tenha bir metrobüs aradım. Uzunca bir süre bekledikten sonra bomboş bir metrobüs gelince ona binip Halıcıoğlu’na vardım. Durakta inmeden önce kimseye çarpmamak ve projemi korumak için şöyle bir etrafıma baktım. İndim, her şey normaldi. Yavaş ve temkinli adımlarla yürüyordum. Ta ki arkamdan koşup, yanımdan geçen bir adam bana çarpana kadar. Adam çarptı ve projem yere düşüp paramparça oldu. Projemin bulabildiğim tüm parçalarını toplayıp birleştirdim. Daha sonra hızlı bir şekilde yürüyerek otobüse bindim. Üzgündüm, sabaha kadar uğraştığım projemin parçaları kırık halde avucumda, projemin geri kalanı anlamsız bir şekilde kucağımda duruyordu. Jüriye girdim ve hocam projemin metrobüste kırıldığına da parçalarının kaybolduğuna da inanmadı. Ders bittiğinde akşam olmuş, karanlık çökmüştü. Sonra yerim diye saatlerce erteleyip durduğum yemeği lokanta kapandığı için yiyememiştim. Bir önceki gün sabahladığımdan, uykulu ve sersem halimi biraz olsun azaltsın diye kahve içmeye karar verdim. Okulun içindeki kahveciye yöneldim. Orası da kapanmak üzereydi, kuyruğa girdim.” Mete, “Lafını kesiyorum ama sana bir şey söylemem lazım.” “Söyle.” “Kimseye söylemeyeceksin ama aramızda tamam mı?” “Tamam, hadi söyle.” “Yargılamak yok.” “Evet, söyle.” “Ben doktor değilim.” “Hadi canım, ben de inandım.” Kısa bir sessizlikten sonra, “Veterinerim ben.” “Ne? Veteriner misin?” şaşkın bir vaziyette genç adamın suratına bakakaldı. “Anlamıştım. O örümceği teknede incelerken tavrında farklı bir şeyler vardı. Sanki hayvanlar hakkında daha fazlasını biliyor gibiydin.” “Ailem doktor olmamı istedi ama onlardan gizli bir şekilde veterinerlik okudum. Beni hala doktor sanıyorlar. Bu durumun içinden nasıl çıkacağım hiç bilmiyorum. Sen bu kadar uğraşmışsın mimar olmuşsun, işten çıkarılmışsın. Ama benim durumumun da seninkinden aşağı kalır yanı yok.” Jale, “Öyle deme, işimi çok seviyordum. Şuan ne kadar üzgünüm bir bilsen.” Mete, “Az çok tahmin edebiliyorum. Ama iyi tarafından bak. Sana iş mi yok? Belki de yeni iş teklifleri alacaksın. Başka bir firmada daha iyi konumlara geleceksin. Her şey daha güzel olabilir. Hemen umutsuzluğa kapılma.” “Evet, doğru söylüyorsun.”
5.0
100% (1)