Kahramanlara tapınma, insan özgürlüğüne en az saygı duyulan yerlerde doruklara çıkar. herbert spencer
Turgut Başar
Turgut Başar

ÖLÜM, FANİLİK VE METAFİZİK (4)

Yorum

ÖLÜM, FANİLİK VE METAFİZİK (4)

( 5 kişi )

4

Yorum

14

Beğeni

5,0

Puan

269

Okunma

ÖLÜM, FANİLİK VE METAFİZİK (4)

4. Bölüm: Sonsuzluk – Korku mu, Teselli mi?

Ölümün Ardındaki Boşluk

İnsan, ölüm gerçeğini bilen tek varlıktır. Yaşamı, bu bilgiyle kurar. Ve bu bilgi, onun ruhsal haritasının merkezine yerleşir. Ne kadar uzun yaşarsa yaşasın, varlığının sonlu olduğu bilgisi, düşüncelerinin en temel katmanında yankılanır.
Bu farkındalık, onu anlam arayışına iter. Çünkü ölüm yalnızca bir son değil, aynı zamanda anlamı sorgulatan bir eşiktir. Ölümlülük fikri, insanı ya nihilizmin kıyısına götürür ya da sonsuzluğa açılan kapıları araştırmaya.

Sonsuzluk İnancının Arka Planı

İnsanlık tarihi boyunca ölüm sonrası yaşam inancı neredeyse evrenseldir. Antik Mısır’da “ölümden sonraki hayat”, bedenin mumyalanmasına kadar uzanan ritüellerle kutsanmıştı. Doğu öğretilerinde ruh, reenkarnasyon yoluyla defalarca doğar. Budizm, varoluşun sürekli bir devinim olduğunu söyler; Hinduizm’de karma döngüsü ruhun yeni formlarda ortaya çıkışını açıklar.
Semavi dinlerde ise ölüm, bir geçiştir: Ruh, ya ebedi kurtuluşa ya da ebedi cezaya yönelir. Bu inançlar, ölümün bir son değil; bir dönüşüm, bir mahkeme ya da bir sonsuzluk başlangıcı olduğunu savunur. Yani yaygın dinsel anlatılar, ölümden sonrasını bir form değiştirme, bir "varlık sürekliliği" fikri üzerinden temellendirir.
Bu noktada önemli bir soru belirir: Bu inançlar korkuya karşı bir savunma mı, yoksa sezgisel bir hakikatin yansıması mı?

Psikolojik Boyut: Tesellinin Gücü

Sonsuzluk fikri, insan ruhu için çoğu zaman bir tesellidir. Ölümün kesinliğine karşı geliştirilen manevi cevaplar, yalnızca kültürel bir alışkanlık değil; psikolojik bir ihtiyaçtır. Ölmek değil, yok olmak insanı dehşete düşürür. Ve bu yokluk karşısında, bir devam fikrine tutunmak; varoluşsal kaygıyı yönetmenin en güçlü yollarından biridir.
Bu yüzden, ölüm sonrası yaşam inancı; sadece teolojik bir mesele değil, aynı zamanda bilinçaltının savunma mekanizmasıdır. İnsan, sevdiklerinin bir gün tamamen silineceğini kabul etmekte zorlanır. Ve kendisinin de bir hiçliğe dönüşmesini tahayyül edemez.
Bu bağlamda, sonsuzluk yalnızca bir metafizik fikir değil; aynı zamanda duygusal bir dayanak, ruhsal bir ihtiyaçtır.

Felsefi Zemin: Varlığın Sürekliliği mi, Kuruntusu mu?

Felsefi düzlemdeyse işler daha karmaşıktır. Eğer ruh dediğimiz şey gerçekten zamandan bağımsız bir öz ise, o zaman yeniden doğuş veya sonsuzluk kavramları bir anlam kazanabilir. Ama öz dediğimiz şey nedir? Ve bu öz, bireysel benliği taşıyacak kadar sabit midir?

Bazı filozoflar, bireysel benliğin zaten sürekli değişen, akışkan bir yapı olduğunu savunur. Eğer benlik süreksizse, ölüm sonrası bir “ben”den nasıl söz edebiliriz?

Öte yandan, Kant gibi düşünürler, bu tür metafizik soruların kesin cevaplara ulaşamayacağını, ancak ahlaki gerekçelerle “ruh” gibi kavramların varsayılması gerektiğini belirtir. Yani bu inançlar, sadece teorik değil; pratik ve etik bir zorunluluğun da sonucu olabilir.

Korku mu, Teselli mi?

İşte insanın ölüm ve sonsuzluk karşısındaki tutumu bu çelişkiyle şekillenir: Hiçlik mi bekliyor bizi, yoksa başka bir varoluş formu mu? Cennet-cehennem, reenkarnasyon ya da bilinçsiz bir döngü hepsi, ölüm karşısında zihnin yarattığı metafizik seçeneklerdir.
Korku, bilinmeyenden doğar. Teselli, bu bilinmeyene bir şekil verme çabasıdır.
Belki de sonsuzluk, bu iki uç arasında asılı duran bir anlamdır: Hem korkunun adı hem de onun panzehiri.

Son Söz : Zamanın Sustuğu Yerde

Bu dört bölüm boyunca sorduğumuz şey hep aynıydı: “Ben neyim?”
Ruhun varlığı, yeniden doğuşun imkânı, zamanın ötesinde bir özün olup olmadığı ve nihayet sonsuzluğun ne anlama geldiği…
Bu soruların hiçbiri kolay değil. Ama şunu biliyoruz: İnsan, yalnızca yaşayan bir organizma değil. Aynı zamanda ölümün farkında olan, yokluğa anlam yükleyen ve sonsuzluğu tahayyül edebilen bir varlıktır.
Sonsuzluk, insanın kendi gölgesiyle yaptığı en büyük konuşmadır. Ve o konuşmanın sonunda sessizlik varsa, o sessizlik bile bir cevaptır.
Çünkü bazen hakikatin sesi, zamanın durduğu yerde yankılanır.

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (5)

5.0

100% (5)

Ölüm, fanilik ve metafizik (4) Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Ölüm, fanilik ve metafizik (4) yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
ÖLÜM, FANİLİK VE METAFİZİK (4) yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
MEDAMED Selçuk KORKMAZ
MEDAMED Selçuk KORKMAZ, @medamed-selcuk-korkmaz
15.6.2025 23:34:37
Merhaba sevgili Yazan Adam


Objektif bilimsel teolojik felsefi bakış açılarıyla yazdığınız denemenizi çok beğendim.


Ölüm yaşayanlar için bilinmeyen bir olgu olduğundan
Korkuyu İnsanda tetikleyen bir unsur olmuştur.

Bu konudaki şahsi düşüncem ölüm bir noktaya kadar kabul edilebilir Ama sonsuza kadar yok oluşu düşünmek bana göre biraz abes bir durumdur.

İçinde yaşadığımız evrenin fizik kurallarından biri de
Var olanı yok edemezsin yok olanı var edemezsin .

Maddeler,, boşlukta yer kaplayan her şey başka bir şeye dönüşebilir ama asla yok olamazlar.

Bu mantık ve gerçekten yola çıkacak olursak
Evet biz ölüm ile bir değişime uğrayabiliriz ama asla yok olmayız.

Varlığımız her daim var olacaktır şu kainatta
Bir toz zerresi olsak bile.

Kaleminize sağlık olsun.
Canba
Canba, @canba
14.6.2025 21:42:21
Evet ölümün olduğunu bilen tek varlık insandır ama sezgisel olarak ölümün varlığını bilen hayvanlarda vardır. Ölüm icat edilmiş en büyük buluştur bu buluşunda elbette bir sahibi vardır. Yaşam başlangıç ve sonucu bellidir ve her şey andadır her şey onun içindedir. Yolun başında olan bir yolcu o yolun sonunu göremez ama o yolda her şey vardır. O yolu yüksek bir dağ da gören kişi başlangıç ve sonunu anda görmektedir. Güzel bir yazı zevkle okudum iyi akşamlar
Zümrüt Kul Hasani
Zümrüt Kul Hasani, @hasanbelek
14.6.2025 15:06:08
5 puan verdi
Anlam yüklü bir deneme OKUdum kutluyorum değerli dost
Tüya
Tüya, @tuya
14.6.2025 00:37:02
Bu olgunun bilimsel, psikolojik ve felsefi yanını bir yana bırakıp, sıradan ve naif bakacak olursak bu ölüm srunsalına:
Ben hep korkmuşumdur ölümden. Hele hele ölüme yaklaştıkça yaşım, daha çok korkuyorum.
Aslında korkulan ölümün kendisi değil belki; insanın sevdiklerinden ebediyen ayrı düşmesi, bir daha hiç görememesi, duyamaması, sevememesi ve üzülüyor olma ihtimalleridir.
Ve her şeye rağmen, güzel olan bu dünyadan, olup bitenleden bağın bütünüyle kopmasıdır (bir çiçeğe dönüşme ihtimalimizi düşünsek bile).

Ha bir de, karanlık bir çukurda yapayalnız kalma gerçeği (gerçi zorunlu değiliz buna. Yakılabiliriz de...)
Sonuç: YOKOLUŞ.

Teşekkürler aydınlatıcı, düşünmdürücü yazınız için.

Saygılar, sayın Adam.




© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL