1
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
171
Okunma
Bir düş ertesi yakalandığım sağanağı kayıt altına almalıyım ve nemalanmalıyım önceki kayıtlardan aslında bir alıntı olma ihtimalimle çalınmış hayallerin de yasını tutmaktan kurtulmalıyım.
İçimde engin bir deniz ve genzim yanıyor.
Derken sönüyor ışıklar ve işte arz-ı endam ediyor o dehliz.
Şukufe Teyze ve muhtar kadın asla ifşa etmiyorlar neleri kayıt altına aldıklarını ve yolum düşüyor muhtarlığa.
Görünmezden geliniyorum ve yanımda zabıt memuru: eski mahalleden bir komşu ve direkt soruyor muhtara:
‘‘Şey, siz muhtıra vermemiş miydiniz?’’
İyi de neyin muhtırası.
‘’Sıra numarası alın ve beklerken de sosyal mesafeyi ihlal etmeyin.’’
İyi de bekleyen bir Allah’ın kulu yok bizden başka.
Komşu kadın isyan bayrağını açıyor ve avazı çıktığı kadar bağırıyor:
‘’Hanım kız için geldim aslında geldik.’’
Muhtar kadın oralı bile değil.
‘’Sizden başka kimseyi görmüyorum ama…’’
Diretiyor komşu kadın:
‘’Kayıt açarsanız göreceksiniz ne de olsa hanım kızım boşa düşmüş bir vatandaş.’’
Tırnaklarını kemiriyor muhtarın yardımcısı.
Komşu kadın inanmaz gözlerle bakıyor ve bakışlarının cevabını alıyor:
‘’Şey, öğle yemeği yemedim de. Malum rejimdeyim şimdilik tırnaklarımla idare ediyorum.’’
Hemen devreye giriyor muhtar kadın:
‘’Sana iyi bir manikürcü tavsiye edebilirim.’’
Ansızın vazgeçiyor:
‘’Döner mi söylesek hem bende tırnak ve güç kalmadı.’’
İşlemler pek bir yavaş yürüyor derken kapı vuruluyor:
‘’Tavşankanı çaylarınız da geldi, hanımlar.’’
‘’Yok, yok, kan tutar beni. Sen iyisi mi ıhlamur getir, Aziz Efendi.’’
‘’O zaman hemen Ihlamur yokuşuna gidiyorum artık ne zaman dönersem de merak etmeyin.’’
Garip bir hiyerarşi var muhtarlıkta derken çaycı ayağıma basıyor ve deli gibi bağırıyorum.
‘’Ah, şu sivrisinekler hep mi vızıldar insanın içinde?’’
İyi de canı yanan benim ve hala kimliğim onaylanmıyor derken komşu kadın bastırıyor:
‘’Adı Hülya, memleketi İzmir. Baba adı ise… Şimdilerde İstanbul’da ikame ediyor ve kaydı silinmiş nüfus müdürlüğünden.’’
Muhtar öylesine kızıyor ki:
‘’O halde nüfus müdürlüğüne gidin de bir oh, diyelim.’’
‘’Zaten onlar gönderdi. Yeter ki onay verin.’’
Belki de asılı listelerde adım malum devir teknoloji devri. Az evvel nüfus müdürlüğünde gerçekleşen kaydımla işlem yapacak madem muhtar.
Yardımcısı inatla söyleniyor:
‘’Bu aralar nasıl da yoğunuz, değil mi muhtarım?’’
Uçuşan polenler var odada ve birileri bahçede uçurtma uçuruyor yoksa çocukluğum mu beni çağıran? Hani kaydı kuytu sağlam ve kaybolmamışken ben…
Serenadı rüzgârın ve yüreğin ufku.
‘’Az sonra sistemde görürüz hanım kızı. İyi de neden hala ekran onay vermiyor?’’
Demek ki işler böyle yürüyor ve yavaş yavaş ayaklarım beliriyor.
‘’Hah, ekran da geldi. Yok, yok, arıza var sistemde.’’
Ansızın ayaklarım kayboluyor ve yüreğim sıkışıyor.
‘’Az kaldı. Dayan kızım dayan.’’
Allah razı olsun komşu kadından iyi ki bir avazda almışım telefon numarasını yoksa kim sahip çıkardı bana?
Muhtar çekince yüklü ve dönüp soruyor.
‘’Sizin isminiz ne?’’
‘’Hediye Tasalı.’’
‘’Yaptıracağınız bir işlem varsa açayım kayıt.’’
Hediye Hanım ise temkinli.
‘’Ben de onu diyecektim de…’’
‘’Baba adı ne peki, Hediye Hanım? Bir de adresiniz…’’
Komşu kadın aniden hecelemeye başlıyor.
‘’Şey, şu kızcağızın işlemini yapsak da gitsek. Şey, yani gitsem.’’
Hala görünmezim. Ayaklarım bir beliriyor derken yok oluveriyor.
‘’Hah, tamam şimdi geldi ekran.’’
Üstümdeki soluk ceket ve altı pençeli ayakkabılarım.
‘’Ah, keşke üstüme iyi bir şeyler giyseydim boşa düştükten sonra.’’
‘’Evet, adresi onaylıyorum ve…’’
Hediye Hanım ise hediye paketi gibi içine kapaklanıyor adeta ve yavaş yavaş kaybolmaya başlıyor bense bir anda beliriyorum muhtarın odasında.
‘’Siz de nereden çıktınız? O hanım nereye gitti peki?’’
‘’Ben mahalle sakinlerinden şey… Teşekkür ederim gösterdiğiniz çaba adına. Oh, şükür, artık görünmez değilim. Ben Hülya.’’
Gülümsüyorum bir yandan da Hediye Teyzeyi uğurluyorum yoksa o çoktan mı uğurlandı mahalleden?
‘’Hediye Tasalı. İyi de Hediye Hanım öleli bayağı zaman olmuş. O halde bu gelen kimdi de ansızın yok oldu?’’’
Gel de anlat şimdi.
‘’Şey anlatayım ben.’’
Muhtar kadın şaşkın ve korkmuş.
‘’Aman Allah’ım resmi ile tıpa tıp benziyor az evvelki hanım. Ne yani ben bir ölü ile mi konuştum?’’
Kapı çalıyor ve Aziz Efendi mis gibi ıhlamur kokan bardaklarla arz-ı endam ediyor.
‘’Ah, nasıl da yoruldum Muhtarım. Bilsem dünden tedarikli olurdum. Kolay olmadı hem: sen git Ihlamur Yokuşuna o da yetmezmiş gibi ıhlamur ağacı ara…’’
‘’Kısa kes, Aziz Efendi. Bak pişman etme beni. Dışarıda rastladığın biri oldu mu? Bak, bilgisayar ekranındaki resme.’’
‘’Cami avlusunda cenaze namazı kılanlardan başka kimse yok. Bir kadına ise asla rastlamadım gelirken. Hayırdır, muhtarım?’’
Bense halimden mutlu mesut ilişmişim bir sandalyeye.
‘’Mekânı cennet olsun Hediye Teyzemin. Ah, o olmasaydı ben şimdi kimliğime kavuşabilir miydim?’’
‘’Bacım, ne diyorsun? Ölmüş kadının arkasından mı konuşuyorsun?’’
Muhtar ise uçuşan diyalogların arasında kaybolmuş bir vaziyette aralıksız gülüyor derken ağlıyor bir yandan da bağırıyor.
‘’Kayıtlar. Açıyorum kapatıyorum ve ben az evvel bir ölü ile konuştum üstelik ta burnumun dibine kadar sokuldu. Kapanmış bir kayıt derken kaydını sonlandıran bir hayalet.’’
Kapı vuruluyor yine.
‘’Şey, müsait misiniz? Helva getirmiştim de.’’
‘’Kimin helvası? Bak, nelerle uğraşıyorum ben burada? Hülya Hanım siz de gidebilirsiniz gönül rahatlığı ile ve eğer ki Hediye Hanıma rastlarsınız bir yerlerde…’’
Yeniden deli gibi gülmeye başlıyor muhtar ve hala sorusunun cevabını bekliyor.
‘’Kimin helvası hanım? Söyle de git.’’
‘’Az evvel kalktı onun da cenazesi diğer rahmetli ile.’’
Bense huzur içinde tam da muhtarlıktan çıkacakken bakıyorum kapıdaki kadının yakasına iliştirilmiş resme.’’
‘’Allah rahmet eylesin. Çok severdim onu. Ama işleri de pek bir ağırdan alırdı rahmetli. Keşke görev başındayken durmasaydı kalbi.’’
‘’Ah, ah, çok zamansız gitti üstelik daha yeni muhtar olmuştu mahalleye. Yeni muhtar da gelmek bilmedi.’’
‘’Bilmez miyim hem daha yeni kayıt altına alındı kimliğim. Nasıl olduysa boşa düşmüşüm. Bir kayıt için bekle babam bekle. Olacak iş mi? Ne vardı bu kadar üzerinde düşünecek? Altı üstü bir kayıt işte. Siz kimlerdensiniz?’’
‘’Ben, rahmetli muhtarın görümcesi. Allah günahlarını af etsin. Az da çektirmedi hem mahalle sakinlerine.’’
‘’Allah kabul etsin. Ben de gideyim de Hediye Teyzeye helva kavurayım. Hem belli mi olur başka kimlere ne helvalar kavururuz? Eh, dünya hali işte.’’
5.0
100% (3)