Kahramanlara tapınma, insan özgürlüğüne en az saygı duyulan yerlerde doruklara çıkar. herbert spencer
Gülüm Çamlısoy
Gülüm Çamlısoy

YETER Kİ İNANIN ÖNCELİKLE KENDİNİZE...(ÖYKÜ)

Yorum

YETER Kİ İNANIN ÖNCELİKLE KENDİNİZE...(ÖYKÜ)

( 5 kişi )

1

Yorum

7

Beğeni

5,0

Puan

209

Okunma

YETER Kİ İNANIN ÖNCELİKLE KENDİNİZE...(ÖYKÜ)

YETER Kİ İNANIN ÖNCELİKLE KENDİNİZE...(ÖYKÜ)



Ayaklarım hızlandıkça hava daha da ağırlaşıyor sanki. Oysaki günlük yürüyüşümü yapıyorum ve ritmik adımlarla kaldırım taşlarını eziyorum adeta bir m/eziyetmişçesine.
Derin dondurucuda ne kadar kalorili besin varsa attım çoktan sepete: bildiğiniz sepet işte. Çöp sepeti elbette çünkü sözcüklerimle yapacağım çorbanın yerini hiçbir lezzet tutamaz.
Ön görülen ne ise: alabildiğine sancılı.
Ne doğurgan bir bünyem var ne de unutkan. Anlayacağınız: kendin pişir kendin ye ya da:
Kendin konuş ve dinle sözcüklerin yankısını.
Kimi zaman ikindide düştüğüm yol kimi zaman gece karanlığında hem finallerim de iyi geçti. Ve işte tüm ders yılının acısını çıkarıyorum ve her nasılsa yaza denk düşüyor miskinliğim ne de olsa rütbem öğrencilik.
Biten bir şeyler de var aslında…
Tıpkı biten dostluklar gibi ve okul yolunda kaynaştığım kim varsa elbet sıramı paylaştığım elbet içimi açtığım gelin görün ki içimi açan bir şey kalmadı artık geride. Ve ben sadece yürüyorum belki de İstanbul’dan çıkıp yola Ankara’ya kadar gitmeliyim yayan elbet bir de beni yolda bırakanlar.
Hükümsüzdür işte hatıralarım ve ben Freudien teoriyi desteklercesine takıldığım o anal ya da oral dönem: kıstırılmışlığım çocukluğumda oysaki normal bir çocuktum ve tüm süreçleri normal tamamlayan.
Hala yürüyorum. Güneş tepemde bu gidişle dolunay da geçer tepeme tıpkı güneşin geçtiği gibi ama benim geçemediğim dönemeçler var ve hala kabullenemediğim.
Bir ayraç koymuşum belli ki:
Hem çocuğum hem yetişkin.
Hem yalnızım hem kalabalık.
Hem öğrenciyim hem de beyaz yakalı bir eleman.
Ve ben hala kesişen kümelerdeki öz alt kümeyi hesaplamaya çalışıyorum.
‘’Çıkarın kâğıtları ama öncesinde uygun adım marş. İstikamet yemekhane.’’
Garip gözüken bir mekân hem sınav okulun yemekhanesinde mi yapılır.
Elbet anında enseme bir şaplak iniyor.
‘’Sen karşı mı çıkıyorsun bakayım öğretmeninin dediklerine?’’
Of ya: yine mi sesli düşündüm?
‘’Cezalısın. Sınava sokmayacağım seni. Yarın sadece seni sınav yapacağım hem de yemekhanede üstelik yemek saatinden önce.’’
Dilimi eşek arısı soksun.
‘’Sen kime eşek dedin, bakayım?’’
Sapır sapır dökülüyorum işte. Hala kavrayamadım neye denk düştüğümü ya da kim olduğumu.
Potansiyel enerjim nasıl oluyor da kinetik enerjiye dönüşmüyor?
Elbet bu sorunun cevabını kimya dersinde alacağım. İşin yoksa bir de kimya çalış.
‘’Tekrarla bakayım son dediğini.’’
‘’Vallahi kitabın yalancısıyım, hocam.’’
‘’Len, kitap hiç yalan söyler mi? Tüm kimya formüllerini yaz bir kâğıda ve ezberle. Yarın görüşürüz yemekhanede.’’
Olacak iş mi ya? Tüm hocalar beni yemekhanede çıtır çıtır yiyecekler. İşin yoksa… Aman, aman, demedim bir şey.
Her günahın bir bedeli var/mış ama ben günahımı seviyorum.
‘’Günah, evladım, çok günah.’’
‘’Günah olan nedir hocam?
‘’Hem dersini çalışmamışsın hem de çalıştım diye yalan söylüyorsun. Size yazdırdığım son duaları ezberle. Yarın seni yemekhanede sözlü yapacağım.’’
İyi de sözlü sınav denen şey hala var mı?
‘’Evladım sözsüz sınav mı yapılır?’’
‘’İyi de ben…’’
‘’Bak, yine günaha girdin.’’
Ah, benim akılsız başım. Dilimi tutsam bile içimden geçenleri nasıl da okuyor insanlar.
Tek kelime geçmeyecek artık aklımdan…
Ve hala yürüyorum hem de okul yolunda. A, ne ara geldim ben okulumun bahçesine?
‘’Öğrenci kimliğini göster. Yoksa almam seni içeri.’’
‘’Mahmut Amca, tanımadın mı beni? Senin en sevdiğin nöbetçi öğrenci hani kızınla aynı ismi taşıyan.’’
‘’İyi de benim kızım yok ki. Hem seni ilk defa görüyorum. Göster kimliğini ya da uza…’’
‘’Uzamak? Ayıp olmuyor mu ama?’’
‘’Ne dedim ki ben? Yani, kaybol gözümden.’’
‘’Hazır, uzanmışken şey uzamışken şu üst raftaki kitabı bir alsam, diyorum.’’
Cevabı yok elbet ne de olsa yolda tek başıma yürüyorum üstelik güneş çoktan battı bile.
‘’Kadıköy’e nasıl giderim?’’
Bu da kim? Kimse yok ki görünürde.
‘’Aptal şey. Benim ben: iç sesin.’’
‘’Ay, çok özür dilerim. Seni dış ses sanmıştım da.’’
‘’Daha çok özür dilersin. Sen iç sesini kaile alma ve bildiğini oku ve kim varsa çevrenden dinle ve denileni yap.’’
‘’Başka çarem var mı?’’
‘’Olmaz mı, salak şey? Sen artık bir yetişkinsin ve utanmadan pasonu kullanıyorsun toplu taşıma araçlarında.’’
‘’İyi de daha üç süre var dolmasına.’’
‘’Daha kaç zaman kendine yalan söyleyeceksin?’’
‘’Ben asla yalan söylemem.’’
‘’Elbette kimseye yalan söylemezsin. Ya, kendine?’’
‘’Ne yapayım yani? Unutamıyorum okul yıllarımı.’’
‘’Ama herkes seni unuttu üstelik gittikleri ile kaldılar.’’
‘’Ama onları ben çok sevmiştim.’’
‘’Ya, onlar seni sevdi mi?’’
‘’Kapa, çeneni. Sen nereden bileceksin?’’
‘’Ah, bir de benim bildiklerimi sen kabullensen ya.’’
‘’Pardon, en son dediğinizi duymadım, Mustafa Bey.’’
‘’Şu son ithalat dosyası Naylon Fermuar Şirketinin. Hani gümrükten çekecekleri mal…’’
‘’Masanıza koymuştum sabah.’’
‘’Ya, şimdi ne halt ediyorsun?’’
‘’Biraz kaba olmadı mı?’’
‘’Ben senin yetkilinim. Hem burası okul da değil. Çalışacaksın layığı ile ve yakandaki kimliğe de uyum göstereceksin.’’
‘’Yakamdaki, öyle mi? Alın o zaman.’’
‘’Bu ne terbiyesizlik. Kovuldun.’’
‘’Hayır, ben çoktan istifamı verdim. Üstelik tüm yanlışlarınızı ben düzeltiyorum tayin edildiğim günden beri.’’
‘’Ya, senin bu güne kadar yaptığın yanlışlar?’’
‘’Bana bak, iç ses: düş yakamdan.’’
‘’Benden kurtuluşun yok sevgili sahibem.’’
‘’O zaman bana bir yol göster.’’
‘’Düş önüme.’’
‘’Nereye gidiyoruz?’’
‘’Elbet gerçek dünyaya.’’
‘’Yani…’’
‘’Kime bakmıştınız?’’
‘’Kendime.’’
‘’Anlamadım.’’
‘’Sınav başvurusu için geldim. Gerçi üniversiteden yeni mezun oldum ama…’’
‘’Şu formları doldurun o halde. Ve de elinizi çabuk tutun çünkü başvurular için tanınan süre bu gün sona eriyor. Nereden biliyorsunuz da buraya yönlendirildiniz?’’
‘’Hey, iç ses, neredesin?’’
‘’Yani, demem o ki: çok az başvuru yapıldı büyük ihtimalle başvurunuz kabul edilecektir elbet gereken şartları taşıyorsanız.’’
‘’Yani, hala bir şansım var mı?’’
‘’Olmaz mı? Yanınızdaki kim peki?’’
‘’Siz de görüyor musunuz?’’
‘’Yeter ki siz inanın.’’
‘’Neye?’’
‘’Elbet kendinize. Aramıza hoş geldiniz.’’

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (5)

5.0

100% (5)

Yeter ki inanın öncelikle kendinize...(öykü) Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Yeter ki inanın öncelikle kendinize...(öykü) yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
YETER Kİ İNANIN ÖNCELİKLE KENDİNİZE...(ÖYKÜ) yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Etkili Yorum
ABDULKERİM KAYA
ABDULKERİM KAYA, @abdulkerimkaya
12.6.2025 22:47:26
5 puan verdi
Çok güzeldi,çok acıklıydı,çok doğru,
Allah razı olsun
sevgi ve özlem vardı,
Hakikat vardı,
o çok güzel yüreğine sağlık Üstadem
ders vericiydi,akıcı anlamlı
düşündürücüydü
kutluyorum Dualarımla selamlarımla.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL