9
Yorum
39
Beğeni
0,0
Puan
460
Okunma
Gün yeni yeni ağarırken, penceresinin önündeki karşı damların kırmızı kiremitleri sessizce parlıyordu. O an, içinde uzun zamandır unuttuğu bir çocuk uyandı. Gözlerini hafifçe ovuşturdu, uykunun puslu perdesinin ardından bakarak kiremitlerin arasındaki küçük ışıltılara güldü. Perdede beliren kedi desenine dikkatle bakıyor, her çizgide kendine gizli oyun alanları kuruyordu.
Belki de, gerçeğin sıkıcı düzeninden kaçmak için hayaller ülkesine sığınıyordu.
Bir anda dudaklarından dökülen oynak bir türkü yankılandı odanın içinde. Çocuksu hevesin coşkusuyla, kelimelerin anlamını önemsemeden mırıldanıyordu. Her nota, bir anlık kaçış, bir küçük zafer gibiydi. İçindeki bu çocuk, büyümeyi reddediyordu. Yarı açık gözlerinde hala hayal renkleri vardı. Bulutlardan saraylar, kedi deseninin sırtında uçan halılar, gökyüzünün oyun dolu soluğu.
Ama gün yükseldikçe, pencerenin ardındaki ışık sertleşip soğudu. Kiremitlerin sıcak kırmızısı bile artık mat ve suskun görünüyordu. İçindeki çocuk, bu gri ışıkta hafifçe ürperdi. Hayallerin pırıltısı giderek siliniyor, yerini sessizce sızlayan bir boşluk alıyordu.
Bir an, hangi dünyanın gerçek olduğuna karar veremedi. Çocukça düşlerin kırılgan renkleri mi, yoksa gri sabahın katı ve acımasız gerçeği mi?
İşte, tam o an, içinde yankılanan sesi duydu. O ses ki, bir fısıltıdan daha çok, soğuk bir el gibi, kalbini sıkarak kendini duyuran bir iç monologdu.
Bir çığlık gibiydi ama sessiz
“Büyü!
Maskeleri bırak, renkleri söndür.
Uzat küçük ellerini, camdan sarayını kır.
Masumiyeti tozlu raflarda unut
Hayallerin yükünü sırtına vurma.
Artık gözlerinde yıldızlar solacak,
Yüreğin kalın duvarlara gömülecek.
Taş avlularda yankılanan korkulardan
Dikenli bir taç öreceksin başına.
Bu oyun bitti artık
Dönüş yok!”
Sanki içindeki çocukla o aynı bedende iki yabancı gibiydi.
Biri oyun oynamak, hayal kurmak istiyor,
Diğeri ise hayallerin yükünü korkuyla taşıyor…
Ve işte o an, içindeki çocuk sessizce sustu.
Masalların tozlu kapısı kapanırken, gri sabah gerçeği ellerine usulca soğuk bir taç gibi bıraktı.
Birdenbire büyüdü çocuk.
Gerçek dünya vardı önünde artık. Keskin, acımasız, gri, ve kaçınılmaz.
AY PARÇASI / MEHPARE
HAZİRAN 2025 İSTANBUL
Yazımı günün yazısı olarak seçen seçki kuruluna ve edebiyat defterindeki değerli kalemdaşlarıma sevgi ve teşekkürlerimle