1
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
196
Okunma
Gecenin ilerleyen saatlerinde, demir yolunun kenarındaki kulübede, bir kadın oturmuş ellerini ovuşturuyor. Kömür kalmamış, sobada son ateş parçacıkları da sönmüş gitmiş. Çocukları yan odada uyuyor, nefesleri buharlaşarak yükseliyor havaya. O da biliyormuş, sıcaklığın kıymetini böyle anlıyormuş insan.
Erkek adam sabah erkenden çıkmış gitmiş yine. İş aramaya. Üç aydır iş yok, para yok. Ellerindeki beş kuruşu bile hesap etmişsin artık. Çocukların kahvaltısı için aldığın ekmeği, akşam yemeğine saklıyorsun. Demişsin kendi kendine: "Bugün de geçti, yarın da geçecek."
Ama içinde bir burukluk var, biliyorsun. O burukluk, sadece açlıktan değil. Kocanın bakışlarından, sessizliğinden geliyor. Adam utanıyor, çaresizlikten utanıyor. Evde oturmak, karısına bakamamak, çocuklarının gözlerindeki o masum bekleyişi karşılayamamak... Bazen ellerini yumruk yapıyor, bazen duvarlara bakıyor öylece.
Sen de görmüşsün o bakışları. Anlamışsın ki, adam sadece iş değil, kendini de kaybetmiş. O yüzden sesini çıkarmıyorsun, laf etmiyorsun. Çünkü biliyorsun, erkeğin gururunun da canı var, o da acıyor.
Demir yolundan trenler geçiyor gece yarısı. O uzun, boğuk düdük sesi duyulunca, pencereden bakıyorsun. Işıklar uzaklaşıyor, karanlık geri geliyor. Demişsin: "Keşke o trende olsam, keşke uzaklara gitsem." Ama sonra çocukların nefes sesini duyunca, o hayalleri de bırakıyorsun.
Komşu kadın gelmiş bugün. Elinde bir tabak bulgur pilavı. "Al," demiş, "fazla yapmışım." Sen de biliyorsun, fazla yapmadığını. Kendi çocuklarının hakkından çıkarmış o pilavı. Ama gururun var, reddetmek istiyorsun. Sonra çocukların aklına geliyor, alıyorsun tabağı. "Sağ ol," diyorsun, ses titriyor.
Bu mahallenin kadınları böyle. Kimse kimseye laf etmiyor, ama herkes herkesi anlıyor. Yokluk ortaklaşmış sanki. Birinin derdi, hepsinin derdi. Komşu çocuğu senin çocuğun, senin çocuğun komşunun çocuğu.
Geceleri yatağa yattığında, düşünüyorsun. Bu nasıl bir çark bu? Çalışıyorsun, yetmiyor. Çalışmıyorsun, hiç yetmiyor. Çocukların büyüyor, ihtiyaçları artıyor. Sen küçülüyorsun, gücün azalıyor.
Ama sabah kalktığında, gene ayağa kalkıyorsun. Çocukların yüzüne bakıyorsun, güç buluyorsun. Onlar gülünce, sen de gülüyorsun. Onlar "Anne" diyince, bütün yorgunluk unutuluyor.
Kocanda döndüğünde akşam, elinde bir iş bulduğunu söylüyor. Gündelik iş, ama iş. Gözlerin parlıyor, o da sevinmiş. "Başlarız yine," diyor. Sen de başın sallıyorsun: "Başlarız tabii."
Demir yolundan bir tren geçiyor yine. Bu sefer pencereye bakmıyorsun. Çünkü artık biliyorsun, asıl yolculuk burada, bu dört duvar arasında. Sevgiyle, sabırla, umutla yapılan yolculuk.
Yokluk da varmış demek. Ama sevgi daha varmış. Zorluk da varmış, ama dayanışma daha varmış. Sen de öğrenmişsin işte: En büyük zenginlik, birbirimize sarılmakta saklıymış.
Turgay Kurtuluş
5.0
100% (2)