0
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
151
Okunma
İnsan kalbi ne tuhaftır böyle... Bir yandan çarpıyor, bir yandan da duruyor sanki. Bir nağme arıyor kulağın, bulmuyor. Bir ses bekliyor yüreğin, gelmiyor. Sonra da şu sessizlik, şu lanet olası sessizlik... Ne bir kuş sesi ne bir çocuk kahkahası.
Bekir’in parmakları yine titriyor klavye başında. Kaç senedir böyle ya... Kaç senedir aynı notaları çalıyor, aynı melodileri tekrarlıyor. Hep eksik kalıyor bir şeyler, hep yarım. Tıpkı kendisi gibi işte.
"Baba, benim oğlum müzisyen olamaz. Sen de biliyorsun işte, bizim soydan hiç sanatçı çıkmamış."
İşte o cümle... O lanet cümle... Kaç yıl olmuşşun? Yirmi mi, yirmi beş mi? Hâlâ kulaklarında çınlıyor. Babası öldü gitti, ama o söz hâlâ yaşıyor Bekir’in içinde. Nefes alıyor, büyüyor, kocaman oluyor.
Konservatuvardan almışlardı onu. "Yetenek yok" demişlerdi. Yalan! Yalan işte! Vardı yeteneği. Ama kimse görmemişşin. Kimse anlamamış. Hep ezik ezik dolaşmış durmuş. Hep "ben olamam, ben yapamam" demiş.
Şimdi burada, bu küçük müzik okulunda... Çocuklara piyano öğretiyor. Kendi hayallerini öğreteemiyor ama çocukların hayallerine dokunuyor en azından. Belki de bu yeterli değil mi? Belki de...
Küçük Ayşe geldi yine bugün. Yedi yaşında minik kız. Parmaklarını tuşlara değdiriyor, gözleri parlıyor. İçinden bir şeyler taşıyor o çocuk. Bekir görüyor bunu. Kendi çocukluğunu görüyor sanki.
"Öğretmenim, ben büyüyünce konser verebilir miyim?"
Durdu Bekir. Dilinde söz kalmadı. Ne diyecekşşin şimdi? "Hayır mı, sen de benim gibi ol?" demeli mi? Yoksa...
"Tabii ki Ayşe’m. Tabii ki verebilirsin."
İlk kez böyle bir şey söylemişşin. İlk kez biri ona hayallerini sorunca "evet" demişşin. Çocuğun yüzündeki o sevinci görmek... Ah, ne güzelmiş böyle bir şey.
Akşam eve dönerken düşünüyor Bekir. Belki de hiç geç değil. Belki de hâlâ yapabilir. O konseri, o hayalini, o müziği... Belki babası haklı değilmiş. Belki de soyunda sanatçı olmasa bile, kendisi olabilir ilk.
Evindeki o eski piyano... Tozlu, sararmış tuşları. Kaç yıldır susmuş durmuş. Belki de artık konuşturmanın zamanı gelmiş.
Parmakları yine titriyor ama bu sefer farklı. Bu sefer heyecandan. Bu sefer umuttan.
Bir melodi doğuyor içinde. Sessiz sessiz, yavaş yavaş. Belki de bu o melodidir. Belki de bu kendi sesi.
Ayşe’nin sorduğu o soru... "Ben büyüyünce konser verebilir miyim?"
Şimdi Bekir de soruyor kendine: "Ben şimdi konser verebilir miyim?"
Cevabını biliyor artık.
Ve piyano çalmaya başlıyor. İlk kez kendi için. İlk kez kendi sesini duyuyor.
Sessizlik bozuluyor. Melodi başlıyor.
Bekir başlıyor artık.
Turgay Kurtuluş
5.0
100% (1)