0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
209
Okunma
Kurban Bayramı, İslam dünyasının en kutsal iki bayramından biri olup, Hz. İbrahim’in sadakat ve teslimiyetini sembolize eden derin bir inanç mirasının parçasıdır. Ancak bu bayram, yalnızca bireysel bir ibadet olmanın ötesinde; toplumsal yardımlaşma, sosyal adalet ve devlet-halk kaynaşmasının da önemli bir vesilesi olmuştur. Özellikle Türk-İslam devlet geleneğinde Selçuklular ve Osmanlılar döneminde Kurban Bayramı, hem dini hem de siyasi ve toplumsal açılardan büyük bir önem taşımıştır.
Selçuklu Döneminde Kurban Bayramı
Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklu dönemlerinde Kurban Bayramı, devletin resmî merasimlerle halkla buluştuğu anlamlı günlerden biri haline gelmiştir. Bayram namazları, genellikle şehir merkezlerinde bulunan büyük camilerde, sultan veya emirlerin katılımıyla kılınır; ardından halka açık kurban kesimleri gerçekleştirilir ve ihtiyaç sahiplerine et dağıtımı yapılırdı.
Sultan Alp Arslan’ın bayramlarda orduya büyük ziyafetler verdiği ve fakirlere kurban eti dağıttığı bilinmektedir (Köymen, 1993). Sultan Sencer’in ise bayram namazına ulema, sufi liderler ve halkla birlikte katılması, bayramların sadece dini değil, aynı zamanda siyasi birlik ve sosyal bütünleşme açısından da önemsendiğini göstermektedir (Sevim, 1991).
Kurban etlerinin dağıtımı sırasında vakıf sistemlerinin etkin biçimde kullanıldığı görülmektedir. Anadolu Selçukluları döneminde, kurban etleri vakıflar aracılığıyla ihtiyaç sahiplerine ulaştırılır; bu süreçler vakfiye kayıtlarında ayrıntılı şekilde belirtilirdi.
Osmanlı Döneminde Kurban Bayramı
Osmanlı Devleti’nde Kurban Bayramı, hem saray çevresinde hem de halk arasında büyük bir coşku ve ihtişamla kutlanırdı. Padişah, bayram namazını genellikle Ayasofya ya da Süleymaniye Camii’nde kılar; namazdan sonra kurban kesimi gerçekleştirilirdi. Saraydaki merasimler son derece düzenli, sembolik ve gösterişli olurdu. Mühimme defterlerinde kurbanlık hayvanların cinsleri, sayıları ve kimler tarafından kesileceği gibi detaylar açık şekilde kayıt altına alınmıştır (Uzunçarşılı, 1943).
Padişah, bayram sabahı Hırka-i Şerif ziyaretinde bulunur, burada dualar edilir ve sonrasında devlet erkânı ile bayramlaşma gerçekleştirilirdi. Topkapı Sarayı’nda düzenlenen kurban merasimlerinde Has Ahırlar’da sembolik kurbanlar kesilir, bu etler saray mutfağında hazırlanarak hem saray mensuplarına hem de ihtiyaç sahiplerine dağıtılırdı (Yurdaydın, 1982).
Osmanlı toplumunda bayramlar, sosyal yardımlaşmanın zirveye ulaştığı dönemlerdi. Kurban etlerinin üçe bölünüp bir kısmının fakirlere verilmesi sünneti, büyük bir titizlikle uygulanırdı. Bu gelenek, toplumsal dayanışmanın ve sosyal adaletin kurumsal bir parçası hâline gelmişti. Ayrıca, bayram vesilesiyle borçluların borçlarının ertelenmesi ya da affedilmesi, bazı mahkûmların serbest bırakılması gibi uygulamalar da zaman zaman gerçekleştirilmiştir (Barkan, 1953).
Sonuç
Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde Kurban Bayramı, yalnızca bir ibadet günü değil; aynı zamanda dini vecibelerin sosyal yardımlaşma, toplumsal barış ve devlet-halk bütünleşmesiyle harmanlandığı özel bir zaman dilimi olmuştur. Bu kutlamalar, İslamî öğreti ile Türk-İslam devlet geleneğinin iç içe geçtiği, bireysel ve kamusal hayatın uyum içinde şekillendiği örnekler arasında yer almaktadır.
Kaynakça
Barkan, Ö. L. (1953). Osmanlılarda İmarethaneler ve Sosyal Yardım. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası.
Köymen, M. A. (1993). Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi. Ankara: Türk Tarih Kurumu.
Sevim, A. (1991). Anadolu Selçuklu Devleti. İstanbul: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları.
Uzunçarşılı, İ. H. (1943). Osmanlı Devleti’nin Saray Teşkilatı. Ankara: Türk Tarih Kurumu.
Yurdaydın, H. (1982). “Osmanlı Sarayında Bayram Merasimleri”, Belleten, Cilt 46.