Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe yaramaz. baco
Ferda,ca
Ferda,ca
VİP ÜYE

Ruhun Taşa Yazdığı

Yorum

Ruhun Taşa Yazdığı

( 6 kişi )

4

Yorum

15

Beğeni

5,0

Puan

369

Okunma

Ruhun Taşa Yazdığı

Ruhun Taşa Yazdığı




Şiirsel Öykü (Poetik Hikâye


Giriş – Taşın Başında

Köyün dışında, kimsenin adını bilmediği bir taş vardı.
Ne mezardı, ne abide.
Ama herkes onun önünden sessiz geçerdi.
Kimse taşın üstüne ad koymamıştı,
ama herkesin içinde bir şey eksilirdi ona baktıkça.

Bir gün, şehirden bir kadın geldi.
Boynunda yün bir atkı, gözlerinde mevsimsiz bir hüzün vardı.
“Ben buraya taşın hikâyesini yazmaya geldim,” dedi.

Köy halkı sustu.
Çünkü onlar hikâyeyi bilmiyordu.
Taşı bildikleri kadar.

Ama o kadın, geceleri o taşın başına oturdu.
Sanki taş konuşuyordu.
Sanki toprağın dili açılmıştı.
Ve taş, ruhuna fısıldamaya başladı:

“Ben, yazılmamış bir mektubum.
Unutulan bir duanın ağırlığıyım.
Gölgede kalmış bir sevdanın son cümlesiyim…”


Kadın, ertesi sabah elleriyle toprağı eşmeye başladı.
Bir sandık buldu.
İçinde, kurumuş otlar, rüzgârla dağılmış bir saç teli
ve bir çocuk ayağından çıkmış eski bir terlik vardı.

Hiçbir anlamı yok gibiydi.
Ama kadın ağladı.
Çünkü taş anlatmıştı ona:
Bu eşyalar, bir zamanlar konuşan ruhların susmuş hikâyesiydi.
Ve şimdi yazılmayı bekliyordu.



II – Rüyadan Gelen Çocuk

Kadın, üçüncü gece taşın başına vardığında, rüzgârda garip bir uğultu vardı.
Uğultu, bir ağıt gibi değildi…
Bir çocuk şarkısı gibiydi.
Ama yavaş yavaş geri geri çalınan bir müzik kutusu gibi tedirgindi.
Gözlerini kapattı.
Taşa elini koydu.
Ve gözlerini açtığında sabah olmamıştı,
fakat artık gece de değildi.

Karşısında bir çocuk duruyordu.
Ayakkabısız, saçları rüzgârda salınıyor,
ellerinde mavi bir uçurtma tutuyordu.
Hiç konuşmadı.
Ama gözleri “beni hatırladın mı?” diye sordu.

Kadın korkmadı.
Ne zaman korktuğunu unuttu zaten.

“Sen kimsin?” demedi.
Çünkü biliyordu: bu çocuk onun geçmişinden gelen bir yankıydı.
Belki kendi çocukluğu,
belki hiç doğmamış bir evlât,
belki de sadece taşın hayal ettirdiği bir parça zamandı.

Çocuk uçurtmasını kadının kucağına bıraktı.
Sonra birden her şey ağırlaştı.
Taş soğudu.
Zaman kapanmaya başladı.
Ve kadın kendi iç sesinden şu cümleyi işitti:

“Taş, zamanı tutar.
Rüya, seni hatırladığında başlar.
Ve bazı hikâyeler yalnız rüyada tamamlanır…”



III – Ateşe Yazılan İsim

Kadın dördüncü gece taşın yanına vardığında,
rüzgâr susmuştu.
Gece, ürkütücü bir sükûnet içinde
kalbini dinliyordu.

Elini taşa koyduğunda
içinden bir kıvılcım yükseldi.
Avuçlarının içi yanmaya başladı,
ama geri çekmedi elini.

Gözlerini kapadı.
Ve bu kez başka bir yere açtı gözlerini:
bir yangının ortasına.

Kuru otlar, meşe dalları, eski defter sayfaları…
Her şey yanıyordu.
Ve alevlerin ortasında,
simsiyah saçlı genç bir kadın duruyordu.
Yüzü ona benziyordu.
Ama elleri daha kararlı,
gözleri daha keskin bir geçmişe sahipti.

Kadın, ateşe bir şey fısıldıyordu:
Bir isim.
Ama sadece dudakları kıpırdıyor, sesi duyulmuyordu.
Sanki o isim, geçmişin ateşiyle mühürlenmişti.

Taşın ruhuna yazdığı bu harfler,
belki de bir sevdanın,
belki de bir ihanetten doğmuş doğruluğun iziydi.

Kadın, kendi bedenine döndüğünde
elleri hala sıcaktı.
Ve göğsünün altında
o ismi taşıyordu artık.
Kimin olduğunu bilmeden..



IV – Mahzenin Aynası

Dördüncü gece, kadın taşı bulduğunda
ay yoktu.
Sanki gökyüzü bir sırrı saklamak için
ışığını geri çekmişti.
Taşa dokunduğu anda
soğuk bir rüzgar indi boğazına—

ve dünya, içine çöken bir mahzene döndü.

Bu kez, bir kapı yoktu.
Bir aynanın karşısında buldu kendini.
Tozlu, çatlak, yorgun bir ayna.
Ama içinde yansıyan yalnızca kendi sureti değildi.
Çocuk sesi geldi aynadan:
“Ben buradayım, senin ilk sessizliğinim.”

Kadın irkildi.
Aynanın içindeki çocuk hâli,
bir şey saklıyordu ellerinin arkasında.
Utangaç bir suç gibi.
Hatırlamak istemediği bir gecenin
kırık lambası,
kilitli kutusu,
yarım kalan duası gibi.

Kadın eğildi,
aynadaki çocuğa dokundu.
Ellerin ardında ne varsa
anladı birden:
Sakladığı şey, kendi sustuğu ilk yalandı.

O an taşın içinde bir şey çatladı.
Bir ses yükseldi içinden:
“Gerçek, saklandığı yerde çürür.
Ama sen onu bulduğunda,
kendi gövdene döner.”

Kadın doğruldu.
Ayna buharla kaplandı.
Ve ortasında bir kelime belirdi:
“Affet.”



V – Sonsuzun Eşiği

Beşinci gece geldiğinde
taş sessizdi.
Kadın da.
Ne bir soru taşıyordu içinde
ne de cevap arıyordu artık.
Yalnızca bir varlık,
bir bekleyişti içindeki derin gölde duran.

Taşın üstünde eski bir işaret belirdi
zamanın diliyle kazınmış
bir spiral gibi
kendine dönen.

Kadın eğildi,
parmaklarıyla izledi kıvrımı:
Her çizgi bir hataydı,
her kıvrım bir öğreniş.
Ve merkezinde
tek bir kelime vardı:
“Ben.”

Ağlamadı.
Korkmadı.
Kaçmadı.
Sadece sustu.
Çünkü sustuğunda
taş dile geldi:

“Yol bitti.
Artık taş, senin değil.
Sen taşsın.
Yazılan, yaşandı.
Okunan, sendin.”



Ferdaca

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (6)

5.0

100% (6)

Ruhun taşa yazdığı Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Ruhun taşa yazdığı yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Ruhun Taşa Yazdığı yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
ümit zeki soyuduru
ümit zeki soyuduru, @umitzekisoyuduru
26.5.2025 16:45:03
5 puan verdi
Yüreğinize ve kaleminize sağlık çok güzel ve anlamlıydı şiiriniz.
Saygı ve selamlar.
MÜSLÜM BAYRAM
MÜSLÜM BAYRAM, @m-sl-mcbayram
26.5.2025 10:10:08
5 puan verdi
yazı kayıp zamanın izdüşümüydü
arşivlere hapsolmuş taşlaşan hücrelerin gün ışığı...

günün yazısıdır.
Etkili Yorum
Ay
Ayhan Sağır , @ayhansagir1
25.5.2025 22:06:45
Ağlamadı.
Korkmadı.
Kaçmadı.
Sadece sustu.
Çünkü sustuğunda
taş dile geldi:

“Yol bitti.
Artık taş, senin değil.
Sen taşsın.
Yazılan, yaşandı.
Okunan, sendin.”

Hocam şiirin anahtarı bu mısralarında kanımca
Ağlamayan Hz. Havva
Kokmayan Hz. Hacer
Kaçmayan Hz. Asiye
Sadece Susan Hz. Meryem
Rüyalar bu mübarek Annenlerimizin hayatları kanımca
Beşinci rüya ise sizin hayatınız
Muhteşem şiiri nerede ne halde yazdınız tahmin ediyorum
Selamlar saygılar

© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL