0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
242
Okunma
Zaman çok değerli bir cevherdir. Ve bu cevheri vereceğin kişi cevherden daha değerli olmalı.
Birçok insan vardır bu hayatta. Bütün ömrünü, bütün hayatını biri için harcamıştır. Biri için heba etmiştir. Onu düşlemiş, onu hayal etmiş, onunla birlikte bir gelecek kurgulamıştır gönlünün bir yerinde. Tüm zamanını bunun için harcamıştır.
Peki uğruna zamanını harcadığı, ömrünü heba ettiği kişi buna değer mi değmez mi bunu ancak yaşayan kişi bilir.
Mesela ömrünü, hayatını ve bütün zamanını Leyla için harcayan Mecnun’a sorsak, emin olun bize şöyle cevap verirdi: "Benim yüz ömrüm olsa yüzünü de seve seve Leyla için harcardım," derdi. Leyla’nın yoluna feda ederdi. Öyle derdi tereddüt etmeden, duraksamadan, yutkunmadan. Zaman en güzel cevherse, bu cevheri cevherden daha değerli birine vermek bir seven için ulvi bir davranıştır. Ve bu davranışın anlamını bir tek kendisi bilebilir. Derler ya, aşkı aşık olana soracaksın. Yaşamayan bilmez çünkü. Mesele değer vermek, kıymetin bilmektir. Asıl mesele burada yatıyor.
Zamanınızı harcayacağınız kişi buna değer olmalı, bunu hak etmelidir.
Düşünün Züleyha ömrünün bir çoğunu Yusuf için harcadı. Bütün zamanını Yusuf’u düşünmekle geçirdi. Gece onu düşündü, gündüz onu düşündü. Sarayın en kıymetli hazinelerini seve seve Yusuf için harcadı. Yusuf’tan bir haber getirene sarayın en değerli eşyalarını hediye ediyordu. Hepsini Yusuf’un yolunda harcadı. Hiç bir şey Yusuf’tan daha değerli değildi gözünde.
Yusuf onun ömrüydu. Yusuf onun yaşama hevesiydi. Hayatının tek gayesiydi. Sarayda bulunan gümüşler, yakutlar, altınlar, cevherler Yusuf’un yanında bir hiçti. Züleyha her şeyini Yusuf’un yolunda, Yusuf uğrunda harcadı. Yusuf’u görmeyen gözlerini ağlaya ağlaya ferini söndürmüştü. Yusuf’u görmeyen gözleri neyleyim diyerek, kör olmayı yeğlemişti. Bu birini düşünmenin, birine değer vermenin en kutsal örneğiydi.
O zamanlarda Züleyha’ya sorsak, emin olun ki, şöyle derdi: "Mısır’ın bütün gümüşleri, bütün altınları, bütün yakutları, bütün zümrütleri olsa yine de hepsini Yusuf’un yoluna feda ederim." derdi. Derdi, çünkü Yusuf sarayda bulunan bütün hazinelerden, cevherlerden daha değerlidir. Züleyha’nın yüz ömrü olsa da yüzünü de seve seve Yusuf’un yoluna feda ederdi.
İşte burada asıl mesele zamanınızı harcadığınız insan buna değer mi?
Ömrünüzü harcadığınız kişi bütün bunları hak ediyor mu?
Hak ediyorsa ne ala.
Buna değiyorsa oh ne güzel.
Ama değmiyorsa ne acı, ne acı, ne acı.
Kadir kıymet bilmiyorsa ne yazık, ne yazık, ne yazık.
Hele hele nankörse vay haline, vay haline, vay haline..
Hele hele gönül eğlendiriyorsa küller başına..
Hasılı zaman sizin, ömür sizin, hayat sizin ve kutsalınız olan değerlerinizi uğruna harcayacağın kişi bunlara değer birisi olmalı.
Bütün zamanınızı harcadığınız insan buna değer olmalı.
Vuslat olsada olmasada sonuçta kalbiniz yine de pişmanlık duymamalı. Uğruna çaba gösterdiğiniz kişinin hayalleri dahi mutlu edebilmeli seni. Haz vermeli.
Uğruna gözyaşı döktüğünüz her damla, sırf o değer olduğu için, gönlünüzün bir yerinde filizlenip çiçek açmalı. Vuslat olmasa da kalbiniz kendi gülistanından bir şey kaybetmemeli. Hak eden kişiye duyduğunuz özlem bile yüreğinizi yakamamalı.
Yusuf’un hasreti Züleyha’ya hiç bir zaman acı vermedi.
Uğruna harcadığı her şey ona pişmanlık vermedi. Olsa daha da harcardı. Onun uğruna döktüğü gözyaşları hiç bir zaman ona acı vermedi.
Değerse gerisi teferruattır.
Yani cevher kadar değerli zamanınızı, cevherden daha değerli biriyle paylaşmaya bakın.
Abdurrahman Tümer