0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
328
Okunma
ÖZGELİŞİM VE COĞRAFYA 8
Sevgili Özgelişim Yolcusu dostum,
“Bir davet sadece davet edene değil, hitap edilen kitleden, bilinçle o konuşmadan faydalanacağına inanan ve hatipten sadece bir konferans boyu değil, o andan itibaren faydalanacağını, o hatibi ziyaret edeceğini, sohbet edeceğini , sorular sorararak blmediklerini öğreneceğine dair inancı oluşursa, kitaplarını okuyacağına ve faydalanacağına inancı pekişirse o zaman, bu davetten dinleyenlerde, davet eden de mutlu olur. Davet eden de her zaman her frsatta hatibi davet ederek öğrencileri ile buluşturacağına inanarak hareket ederse öğrenme her zaman olur. Bu davet bana bunu düşündürdü. Bizi davet eden Doç.Dr. Hüseyin Mertol’a bundan dolayı teşekkür ederim.
Sevgili Özgelişim Yolcusu dostum,
04.Mart.2025 günü yaşadığım şehir Tokat’ta , Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi olan şair ve yazar , Doç.Dr Hüseyin Mertol’un “ Kültür dersim olan Coğrafya 2. Sınıflara Tokat’ın bir değeri olarak konuşma yapar mısınız ?” teklifi ile 04. Mart.2025 günü Coğrafya 2. Sınıflara “Özgelişim ve Coğrafya” konulu konuşmamızı yaptık. Konuşmamız etkili olmuş olacak ki , sınıfın nerede ise tamamı olan 30 öğrenci soru sordu. Ben bıkmadan cevapladım. Burada da cevaplayarak tarihe not düşelim dedim. Bu 30 soru 8 köşe yazısı oldu. Bu da davetin ve konuşmanın etkisini gösteriyor. Hüseyin Hocanın öğrencilerince ne kadar sevildiğini ne kadar etkili eğitimci olduğunu da. Bizim teklifimize rağmen bizi ısrarla davet etmeyen hocalara da teşekkür ederiz. Onlarında davet etmeyerek bir bildikleri vardır.
Sorulara ve cevaplara devam edelim .
SORU- Kitap yazma süreciniz nasıl geçti? ( Nazmi Beyazgül)
CEVAP- İlk kitabım olan “sessiz dünyadan esintiler”, başarılı işitme engelliler ile internette tanışarak onlarla röportaj yaparak, onları önce Tokat gazetesinde köşe yazısı olarak, sonra inernet sitelerinde yayınlayarak başladığımız süreçti. “Bunları neden kitap yapmıyorsun?” diye soranlar ise işitme engelliler milli federasyonu Başkanı Yunus Bayraktar ve diğer işitme engellilerdi. Yunus beyin grişimi ile Diyanet Vakfı kitabı 1000 tane basarak bizlere sundu. Bizlerde işitme engellilere dagıttık. Elden ele okundu. Hatta 9. Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel’e de sunduk.Teşekkür mektubunu da aldık. Sanırım Cumhurbaşkanının anı kütüphanesine kondu o kitap.
Bu röportajları yaparken amacımızda zaten “işitme engellilerin toplum tarafından anlaşılması “ idi. İşaret dili kurslarında işitme engellileri anlamak isteyen Üniversitelilere dağıttık. Yani sürecimiz bayağı iyi niyetli olduğundan kitabımız 1000 basılmasına ve aradan 19 yıl geçmesine yeni baskısı olmamasına rağmen halen adından bahsettiriyor ve kütüphanelerde kaynak olarak kullanılıyor.Üniversiteniz kütüphanesinde bile halen birkaç tane var.
SORU- Hayatınızın dönüm noktası ne oldu? Ne zaman kitap yazmaya karar verdiniz? (Seval)
CEVAP- Hayatımın bir çok dönüm noktası oldu. En önemlisi lise 1 de sınıfta kaldığımda ve tekrar kaldığımda “oku” emrinin ne kadar önemli olduğunu keşfetmeye başlamam ile okumaya yönelmem oldu. Ondan sonrası başarısızlık diye bir şey olsa da hemen oku emrine sarılarak başarısızlıkları başarıya dönüştürdüm. Ortaokul’da 1981 de Atatürk’ün doğumunun 100. Yılında açılan şiir yarışmasında yazdığım şiiri Türkçe öğretmen Selma Pala’nın, benim yazdığıma inanmaması da şairlik yönümün dönüm noktası olarak görürüm. Sizde size inanmayana inat başaracağınıza inanarak yol alın, önemli olan Alllah’a güvenmek sonrasında kendine inanmak. Sonrası önemli değil. O ne demiş, bu nasıl yorumlamış gerisi boş. Bu dönüm noktaları da sizlere ders olur inşallah buna benzer dönüm noktaları da sizin hayatınızda vardır. Düşünmek ve ders çıkarmak sizden anlatmak bendendi.
SORU - Üniversite eğitiminizi öğrenim açısından nasıl tamamladınız, eksik ya da geri kaldığınız oldu mu ? (Ayşe Nur Demir)
CEVAP- Eksik ve geri kaldığım çok zaman oldu. Bunu aşmanın yolu da çok çalışmaktı. Mesela çok iyi hatırlarım. Tarım ekonomisi dersini ciddiye almamıştım ve 10 alarak bütünlemeye kalmıştım. Kolay ve basit bir dersti. Sonradan çalışarak ve eksikleri tamamlayarak bütünlemede 100 aldığım da oldu. İnkılap Tarihi dersinden en yüksek 85 i tek ben alarak geçtiğim zamanlarda oldu diploma notum sınıf ortalamasından sanırım yüksek di. Bu bile bana azim gayret ve hayatımda ders çıkaracağım anılarım oldu. Sizlerde mesela bütünlemenin bir şans olduğunu düşünerek finalden hemen sonra bütünlemeye çalışarak başarısızlıkları aşarsınız.
Bu bir ders saati anlattıklarım ve sorularınıza verdiğim cevaplar sanırım gözden geçirince güzel bir hayat dersi olarak ortaya çıkıyor. Tabii bunu anlayan ve faydalanan için.
SORU- Engelinize rağmen naısl umudunuzu kaybetmediniz?(sümeyya Oral)
CEVAP- Bak cevabı da sorunuzda gizli. Ne güzel soru sordunuz. Görme duygusunu kaybetmek, işitme duygusunu kaybetmek, bedenden bir uzvu kaybetmek engellilik değil ki. Asıl engellilik umudunu ve düşünme gücünü kaybetmektir. Umudunu kaybetmezsen ve gelecege dair inançların umudun olursa sen engelli sayılmazsın. Ama duyduğun halde, gördüğün halde beyin ile duyamıyor ve göremiyorsan hakkatte körsün demektir. Maneviyatta görmek ve duymak yani hep umutvar olmak insan olmaktır.
SORU- İşitme duygusunu kaybettikten sonra sizi yargılayan insanlara karşı cevabını ne oldu ?(Barış Temir)
CEVAP- Onlara cevabımız sözlü olmadı. Eserlerimizle, yazdıklarımızla azmimizle bu cevabı verdik. Biz okur yazar ve üretirken, Günümüzde bile bir köşede sigarasını içerken, uzaktan uzağa bıyık altından bize bakarak alay edenlere, biz yeni kitaplar yayınlayarak , burada olduğu gibi davetlere giderek, konuşarak sorular cevaplayarak, kitap defter kalem gibi “oku” emrine hizmet eden malzemeler ile hediyeleşerek cevabımızı vermiş olmuyor muyuz?
Hüseyin Hoca davet ederek” bir engellinin konuşması sağlamlara fayda sağlamaz” diyenlere cevap olmadı mı? Size inanan ve davet eden bir kişi varsa doğru yoldasınız demektir. Davet eden de doğru bir iş ve eğitim yapıyor demektir. Bu önemsemeyenlere, küçümseyene çok güzel bir cevap değil mi? Bugün sizlere güzel ve verimli bir sunum yapmamız sadece Hüseyin Hoca’nın bize değer vermesi ve sizi sevdiğinden bizim tecrübemizden faydalanmanızı istediği için olmuştur. Bu da yargılayan eleştirenlere bugün verdiğimiz cevap olsun Barış Kardeşim. Güzel sorunuza teşekkür ederim.
Sevgili özgelişim yolcusu dostum,
Bir davet, bir davete icabet eden biz, bu davette konuşan biz, soruları hem sözlü hem yazılı cevaplayan biz, bunu mektupla anlatan gene biz, okuyarak, okutarak çoğaltan, büyüten , geniş kitlelere bu mektubu paylaşarak “ damlaya damlaya göl olur, damlacıktan sel olur, selden denizler, denizlerden okyanuslar, sevgi okyanusu olur” yapan da siz özgelişim yolcusu dostum, gerçek manada dostum sizsiniz.
Bu güzel davet için, şair, yazar, akademisyen Doç.Dr. Hüseyin Mertol Hocaya teşekkür eder, siz öğrencilerine olan sevgisine şahit olduğumdan dolayı da bu öğretmen öğrenci sevgisine gıpta ile baktım ve tebrik ettim hepinizi. Geleceğin güzel gönüllü Coğrafyacıları olarak hepinizi yürekten kutlarım.