1
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
257
Okunma
Ayrıcalıklı bir öngörü besleniyor.
Önyargısız olmayı şerh düşmüş bağnaz bir ifade belki de. Üçe tekabül eden o ayrıcalık: ne iki ne de dört.
Ne bir eksik ne bir fazla.
Uyumun sunumu belli ki belki de uyumsuz addedilen zihniyete müdahil olmak adına.
Dünü dışlarken aslında an’a sadık kalmak adına.
Yarına kepenk indirmişken ta şimdiden üstelik ve sarmalında zamanın dipsiz bir kuyuya yolculuk.
Tahakküm edilesi.
Adı mağduriyet.
Zaman aşımına uğramayı reddetmiş.
Adı bayan neşe.
Belki de en sakini ve en diril zihniyete sahip gözükse de saman altından su yürüten.
Sandık sandık özlemi olmayan ama haset kervanında en arkada takılı gözükse de için için kaynayan.
Bir hikaye adamı ya da kadını: fark eder mi?
Müşkülün kıyamı yine zor zanaat sevmek, demekten öte gidemeyen ve sevgiyi hırpalayan gölgesine ihanet edip sever gibi gözüken.
Kısaca üç genç kız.
Ergen.
Komik.
Zaruri.
Mağdur.
Sevecen.
Kıyımın sunumu ama görünen o ki; en çok da kıyama duran ve büyük olasılıkla sevginin mağdur kıldığı benliğine asla ihanet etmeden sevgiyi pışpışlayan yüreği yine bir anne tecellisi belli ki teselli olmak uzamında aşkın en sancılı taraf olsa da platonik gölgelere toz kondurmayan.
Bir satır arasında, üç kızın kesişen hayat hikayesi olmaya dair lakin göreceli dostlukların suya düştüğünün de ibaresi yine kayıtsız hayat kıtalarında kayıt altına almakla unutmak arasında gidip gelen.
Taraflardan biri: hani neşesi bol hüznü yarına saklı.
Taraflardan biri: iş birlikçi ne de olsa mesuliyetlerini göz ardı edip hayatın telaşına yenik düşüp, bir müsvedde kağıdına tekabül eden arkadaş tanımlamasına sonuna kadar sahip çıkan lakin dile getirmeden kullanım kılavuzunda önyargılarının, en çetrefilli hayallerini dumura uğratmamak adına.
Üç genç kız.
Ve en edilgen.
En dirayetli.
Zincirin en zayıf halkası gözükse de içinin pazarlığında gölgesini rehin verdiği dünü ve günü sonsuz bir yadsımazlıkla yarına dair iştigal ettiği dünyanın penceresinde şeceresini tuttuğu ailesine karşı çıkacak kadar da cüretkar.
Neyin var, demenin yükü belki de cevabın çok da muteber olmadığı.
Hadi, sen de… demeyi kanıksayıp mütereddit ruhuna bilmem kaçıncı pervazdan ukdeler kalmasına dair hutbe mahiyetinde sevgisini sefer tasında koruyup yemek zamanı bol kepçe ikramının ardından aç kalsa da tüm saflığını korumaya ve kollamaya aday üstelik bir ömür.
Üçün biri.
Üçün ikisi.
Aslında hiçliğin termal ısısı.
Zaafların da sunumunda, o teslimiyet duygusu.
Gel-geç güzellikler belki de mazhar olunası ya da göreceli zevklerin o dokunaklı tınısında kesif bir sessizliğe bürünülen zaman aralığı.
Bir kaos öncelikle.
Bir katresi dahi yeterken, doyumsuz mülkiyeti ile nefsin, izdiham yaratılası sonra da doz aşımından ölümün bile kıvancına haiz.
Zanlar…
Zansız yarınlar.
Yarınsız dünler.
Dünün maliyeti üstelik yüklendiği faiz ile geri dönümü hep hicap hep yanık bir türkü.
Üç genç kız.
İlk durak…
Bir sınıfta büzüşenler bir tarafta, hafızlayanlar diğer tarafta ve taraf tutmayanlar belki de hayata tutunmak adına, tarafsızlığı meşrep ve merkez bilen.
Güdümü sevgi madem… alın işte: size bir resim resitali.
Kurbağa prensin dönüşeceği değil de döngünün hangi aralığında rast gelecek prensesine?
Zarlar atılır ve…
Hep mi yek, diyen boşboğaz bir görüntü.
Belli ki kimsenin de umurunda değil bu resim resitali.
İç güveysinden hallice, demeye mazhar ama illa ki bir seyircisi olmalı.
Kınında mı kininde mi saklı, dercesine.
Sarı saçlı bir kız çocuğu.
Elleri kirli aslında alnının akıyla döşediği o boş sayfada nükseden adacıklar, adamcıklar, arsız yalnızlığın da tezahürü başını eğmeden gönül gözüne de ihanet etmeden.
Başka bir kız çocuğu.
Hayli iri.
Kara kaşlı kara gözlü.
Nasıl da tezat, diyesi gelse de insanın…
Ve üçün biri aslında üçün hükmü yine bu muzip kız çocuğunda hoş dalgalanmalar yaparken.
Ela gözlerin neşesi ve yüz güzelliğini gölgeleyen o minicik ellerinde taşıdığı hüznü ve yalnızlığı.
Sevmeye dair bir hikaye, deyip de düşmüşken yola.
Sevgiyi baş tacı yapmanın asaleti ile dengini aradığı bir sınıf arkadaşında daha fazla anlam taşımasına delalet yine içindeki sıkkınlığın bariz feryadı.
‘’Ellerine sağlık.’’
İlk cümlesi ressam tarifesinde o sarı kız serkeş bir gülümseme ile ve de şaşkınlıkla mahcup olup da…
‘’Teşekkür ederim.’’
‘’Ne güzel çizdiğiniz resim. Tam benlik lakin resimde hiç de iyi değilimdir…’’
Demenin çok ötesinde, bir imgeyi atıp boşluğa kızışan yürek sesinden hallice dostluğa uzanan yol…
Seneler sonra.
Seneler önce.
Ya şimdiki zaman? Demek en tezat ve aykırı iklim yine kışa düşen başın bahar kokularına özlemi.
Ve üçüncü kız nasıl mı dahil oldu bu tabloya?
Merhamet.
Metanet.
Belki de son kullanım tarihi geçmiş bir zaruri yet ne de olsa okul yılları yalnız geçmez.
Üçün üçü tastamam.
Derli toplu ve dolu dolu geçen seneler.
Seneden öte asırlara sığmayacak bir sevgi.
Gönül gözünde tek perdesi olmayan ama sevginin hep tek perdelik oyunlarda baş rol oynadığı.
Seneler ve seneler.
Sınavdan sınava.
Hoyrat bir program adeta suyunu çıkarırken ilk gençlik yıllarının yine de mutlak bir mutluluğu programlarına davet etmişlerken.
Seneler.
Farklı IQ’ları ile tensiye edilen nice mefhum.
İzdüşümü zekanın. Sınav stresine yenik düşüp uykusuzluğa mal olan o geceler.
Erişilmeyen sabahlar.
Farklı özellikleri, perspektifleri ve kurmaca senaryolar yine başarıya dair ama…
Sene sonu.
Lise sonunun izdihamı yine üniversite hayallerine yenik düşen.
Asil bir imge kadar da sakil bir farkındalık.
Gün yüzü göreceklerinin beklentisi ile sisteme müdahale etmeden ama illa ki müdahil olacaklarının bilinci ile.
Yol ayrımı.
İki üniversiteli kızın ortak hikayelerine ket vurmadan geçecek yıllar belki de zamanla ite kaka ve…
Senelerin de zevkin de muhasebesini tutmadan geçen öğrencilik yıllarında gerekli başarıyı yakalamama durumunda bunu arkadaşlarına atıfta bulunarak ve yine onları dışlayıp kendi yoluna giden o iri kıyım genç kız belki de kadın belki de müridi hüznün kim ise aşağı gördüğü kadar yok sayan.
Üçün üçü.
Hala.
Dünden kalan.
Yine de…
Dillere pelesenk olan nice nota ve sol harfin en ağır bastığı.
Sol anahtarına atıfta bulunan bir yürek sesi yine solun zaferi.
Aşka dair inancı sonlanmayan, mutluluğu kendince yaşayan…
Üçün biri.
Üçün hegemonyasında yalnızlığın en muteber farkındalık ve en eşsiz gölge olduğunun bilinci ile…
Üç nota.
Do.
Doğru olan neydi?
Re.
Resmedilen bu hikayede kimdi haklı olan?
Mi.
Misafir bellediğimiz kim ise yüreğimizin tekerini de kıran…
Aşkın katsayısında saf tutan o yalnızlık.
Aşkın kisvesi.
Rabıtası hüznün.
Keramet erbabı.
Üç genç kız.
Üç kadın.
Üçün biri.
Ve şimdilerde:
Birinci şık: asla ihya edilemez o rota yine bol dökümlü eteğinde kıskançlık ve nefret ile dolu haznesine nasıl oldu da sığmış bu arkadaşlığın temasındaki o yalın ifade?
Arkadaşlığın himayesinde ve de inancın ve de güven duygusuna binaen bir arkadaşlık ve kardeşlik sözleşmesine ihanet eden.
İkinci şık.
Nerede olduğu bilinmiyor o esmer kadının.
Çocukken bile kadınlığın rehavetine kapılmış.
Çocukken bile uyum temasında nefsine söz geçirememiş.
Üçüncü şık:
Nerede o muzip ve neşeli kız çocuğundan eser yok iken mutluluk… demek mi?
Haşa.
Hala mutluluğu kurgulayabilen ve hala kendisini seven belki de en çok kendisiyle cebelleşen.
Üçün biri.
Tek tını.
Huzur.
Tek şarkı:
Şimdi dönülmez akşamın…
Sus payı bir söylem.
Ve sol anahtarı.
Solun zaferi.
Sevginin zaferi varsın mağduriyet ilk sıraya tekabül etse de…
*
Aslında üçün birini yazmaya dair bir kıvanç taşımıyordum ta ki yine dünde kalan biri ile ettiğim sohbet esnasında bana üç beş okul anısından bahsedene kadar.
Geride kalanlar.
Bizden yarına taşan o olasılıklar.
Üçün biri.
Demlendiğim bu arkadaşlığın en mağdur yanı olmaktan çokça şikayet etmesem de içimde bir ukdedir, o yılların tansiyonunu ölçüp ölçmeden tanı koyduğum dostluk martavalı.
Nabzını tuttuğum bir hikayedir her yeni gün ve sevdiğim her insan.
Sevme özürlü olanlarla yolum kesişti ne yazık ki bu yüzden sevmeye sevdalı şu garip kimliğimle bir nebze de olsa sevgiye düşkün herkese sevgi ve selamlarımı gönderiyorum.
Bir çatı katında unutulan bir resim gibi hissederim bazen ya da yüreğimin frekansını ayarlayamamanın verdiği hezimet ile hala nasıl oluyor da sevmekten öte yol bilemediğim ama bir o kadar da korktuğum sanırım sevmek değil de sevdiğimi söylemek korkutuyor beni ama korka korka da olsa sevip haykırıyorum işte belki de sormalıyım ve soruyorum:
Sizi sevebilir miyim?
5.0
100% (3)