2
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
173
Okunma
Bir zamanlar aşk, sokak lambalarının altında beklemeyi bilirdi. Göz göze gelmek cesaret isterdi, mektup yazmak ise sabır. Parmaklarımız kâğıda değilse bile en azından kalbimize dokunurdu. Şimdi parmaklarımız ekran camında dans ediyor. Yazıyoruz, siliyoruz, emojiyle gülüyoruz, ardından sessizce yok oluyoruz.
Romantizm artık arka planda çalışan bir uygulama gibi. Açık mı, kapalı mı belli değil. Eskiden birini özlediğinde ya bir şiir yazardın ya da onun sokağından geçerdin, belki bir ihtimal görürüm diye. Şimdi sadece bir mesaj gönderiyorsun: “N’aber?” O da en fazla “İyiyim, sen?” ile cevap veriyor. Sonra mı? Okundu. Bitti. Ne merak kaldı, ne heyecan.
Düşünsene, eskiden biri seni sevdiğini söylediğinde elin ayağın titrerdi. Şimdi ise ekran başında biri sana “Seni seviyorum” yazıyor. Kalbin mi atıyor? Yok. Sadece “seen” (görüldü) çıkıyor altta, biraz da pil azalmış. Belki de en güzel aşk sahneleri artık şarj kabloları yüzünden yarıda kalıyor.
Ve biz, aşkı Google’da aratıyoruz artık. “En etkileyici aşk mesajları”, “Sevgiliye günaydın sözleri”... Hâlbuki bir “Günaydın” bile, doğru kalpten gelirse destan olurdu. Ama biz artık hissetmeyi unuttuk, yazmayı değil.
Teknoloji sevdaya hız kattı belki ama derinliğini aldı. Anlık fotoğraflar var, ama anılar yok. Birbirimizin gözlerine değil, story’lerine bakıyoruz. Ve belki de en acısı, artık hiç kimse kimseyi sabırla beklemiyor. Müsait olduğunda değil, çevrimiçi olduğunda seviliyorsun.
Aşkı bluetooth sananlar var: Yakındaysa çalışıyor, uzaklaşınca kesiliyor.
Ama hâlâ bir umut var biliyor musun? Belki bir gün, o son bildirimi kapatıp birinin gözlerinin içine gerçekten bakabiliriz. Parmaklarımız değil de, kalplerimiz konuşmaya başlarsa, işte o zaman romantizm yeniden doğar. Belki bir kafe köşesinde, belki bir kitap arasında saklı bir notta… Ya da belki sessiz bir “Ben de seni” bakışında.
Çünkü hâlâ mümkün… Bildirim sesleri arasında kaybolan kalpleri tekrar bulmak.
Ve belki de şimdi...
Bu yazıyı okuduktan sonra, telefonu bir kenara bırakıp usulca birini hatırlayabilirsin. Belki bir zamanlar sana gözleriyle "kal" diyen birini...
Ona yazma.
Sadece hisset.
Belki gökyüzüne bakarken onun da aynı anda seni düşündüğünü hayal et.
Ve unutma, bazen en büyük romantizm; hiçbir şey demeden, içinden geçenleri temizce taşıyabilmektir.
Bir kalbi hatırla.
Bir zamanı değil.
Ve unutma: Gerçek aşkın Wi-Fi’si yoktur, kopmaz.
dilemma
5.0
100% (1)