8
Yorum
22
Beğeni
5,0
Puan
421
Okunma
Öyle alışmıştık ki yokluğa, karnımızı bulgurun türevleri ile doyurmayı zenginlik sayıyorduk. Mercimekli küfte zenginlikti mesela!
İçinde kırmızı mercimek var ya!
Bulgur aşı ve duru ayran varsa yanında bir de turşu ! Zenginlik!
Senede bir gün kıymalı küfte!
Öf öf öf!
O nasıl bir lezzet ya!
Daha bulgur ıslanmadan yalanırdık kedi gibi!
Karnımız açlıktan davul çalarken, gözlerimiz yaşarırdı mutluluktan!
Yokluk sen ne menem bir şeydin öyle?
Babasızlık sen ne zalım bir şeydin öyle?
Babam sağken hiç bir şeyin farkında değildik!
Ama ne zaman ki babam dünyasını değiştirdi biz anladık o zaman !
Esas kopan bizim kıyametimizmiş !
Giymeyi, yemeyi dahası gülmeyi unuttuk!
Beslenmeyi unuttuk!
Ağlamayı da unuttuk!
Ağlamaya bile vaktimiz olmadı çünkü!
Çalıştık ekmek parasına!
Çalıştık bir kaç yumurta parasına!
Bir kuruş mu?
Onun kıymetini ben bilirim ancak!
Fırından mangala alınan köz mü?
Onun kıymetini ben bilirim ancak!
Keşke ömrümden beş altı yıllık o dilimi kesip atmayı başarabilsem!
Unutabilsem o yokluk yıllarını!
İnsan ekmeğe, süte, bulgura küser mi?
Küstüm!
O yılların hatırına istemeden küstüm.
Vücudum tepki veriyor o yılların hatırına!
Gluten alerjisi oluşturdu vücut .
Artık ne bulgur, ne buğday ekmeği hiç bir şey yiyemiyorum
Laktoz alerjisi oluştu
Ne süt ne süt ürünü!
Hiç bir şey!
Oysa ki, şimdi zenginlik kol geziyor etrafımda!
Envai türden yiyecek dolu mutfağım.
Ama o yıllar geliyor gözümün önüne!
O yokluk yılları!
“Tavuk ciğeri alacağız dayımdan !”diye , gece sabaha kadar tavukları yakalayıp kesim makinesinin içine yerleştirdiğimiz geceler geliyor aklıma.
Gözümüzden uyku akarken, annemin gözlerindeki hüzünü gördüğümüz an direnmemiz geliyor aklıma!
Annemin sabaha kadar her yanı su içinde kalarak o tavukların tüylerini yolduğu anlar geliyor aklıma !.
“Çalışmak ayıp değil ki kızım!
Gücün yerindeyken başkasına avuç açmak ayıp!”
“ Hadi yallah!
Nerde iş varsa biz ordayık!” deyip de çırpınışları geliyor.
Dayımın iş bitiminde elimize verdiği poşet içindeki tavuk ciğerlerini eve gelir gelmez hemen yağda soteler, sanki büyük bir şölene eşlik ediyor gibi gururla, itinayla kahvaltı niyetine yerdik!
Gündüz tarlada iş yoksa o gün, olduğumuz yere kıvrılır uyuyup kalırdık.
Biz altı uşağı “kurk cücüğü!” gibi koruyup kollamak üzere , annemin çırpındığı anlar geliyor aklıma.
Onun adı fedakarlıktı.
Onun adı asaletti.
Onun adı anaydı.
Analık herkese nasip olmaz.
Çocuk doğurmakla ana olunmaz!
Analık bambaşka bir şeydir.
Bana annemden miras kalan bu duygularla yaşadım her zaman.
“Aman yuvam dağılmasın!
Aman evim yıkılmasın!
Aman yavrularım!
Aman kuzularım! “diye diye ömrünü geçirdi
Ben de annem gibi kendimi unutarak yaşadım !
İnsan gördüğünü yaşar yaşatır
Varsa yoksa çocuklarım!
Varsa yoksa yuvam!
Çünkü ben o bir yumurta için , o iki kuruş yevmiye için gece gündüz çalıştığımız o yılları hiç unutmuyorum.
Bir şeyler elde edilirken emek vermeyi , alın teriyle çalışmayı biliyorum
Çünkü biliyorum ki geçmişini unutan, kendini unutmuş demektir.
Geçmişini unutan , geleceğe güzel köprüler atamaz!
Ben her ne kadar o beş altı yıllık zaman dilimini acı ile anlatsam da, bilin ki aslında bu günlere sağlam köprüler kurup güzel bir gelecek inşa edebildim.
Çocuklarıma vicdan ve merhameti aşılayıp onları kendi dünyasına öyle saldım.
Tıpkı annemin bizlere aşıladığı gibi!
Yüreğinizden merhamet, kazancınızdan alın teri eksik olmasın!
Huzur ve mutluluk ile yaşayın!
05.05.2025
Tülay Sarıcabağlı Şimşek
5.0
100% (3)