3
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
285
Okunma
Canşehirim’in nezih yüreği, sevgilerimin rengi gözlerin umarım bugün yine mutlulukla parlıyordur. Ki bunu ziyadesiyle hak ediyorlar.
Beni sorarsan idare ediyorum da desem edemiyorum da desem yalan olur. Eh malum yine sınavlar yaklaştı, yoğun bir dönem biz öğrencileri bekliyor hem de sabırsızlıkla. Öte yandan biraz da kırgınlık var, en sonki yazımda da bahsetmiştim ya sana? Son mektup diye. Hani sen de benim gibi iki meleğe sahip olduğunu söylemiştin ne kadar mutlu oldum bilemezsin. Hem onlar adına hem senin adına, sitede tanıdığım en kibar, naif ve saygın yazarlardan birisin zira bu da seni sorumlu bir aile babası yapar. En azından ben öyle düşünüyorum.
İnsan her ne kadar bir şeylerden vazgeçmek zorunda kalsa da Rahman bir kapıyı kapatıp bir kapıyı da açıyor ben bunu anladım aslında. Ve zamanla ne kadar nankör olduğumu da anladım. Yapmam gerekenin onun kapısında dinlenmek olduğunu sürekli görmezden gelerek. Aslında insan da hep orada olmalı, başına ne gelirse gelsin.. Neyse söyle bakalım sen nasılsın? Neler yapıyorsun hayatında? Bir sorun yoktur İnşallah.
Aslında ben daha çok senin memleketine neden bu kadar hasret yandığımı merak etmeni beklerdim. Eh memleket değil başka bir şey değil de nereden çıktı bu Kırşehir merasimi acaba?.. Söylemenin zamanı geldi bence. 6 Şubat depremini iliklerine kadar yaşamış olan ailem ve ben depremden sonra mecburi olarak bir süre yani üç aylığına Kırşehir’in merkezinde kaldık. Tabi ben o zamanlar LGS (Lise giriş sınavı) ’ye hazırlanıyorum. Bu yüzden mecburi bir sebeple kendi okulumdan, öğretmenlerimden ve arkadaşlarımdan ayrı kaldım. Ve tahmin ettiğin gibi, o çat kapı gitmek zorunda kaldığım okul Elbistan Ortaokulu. Onun için yazdığım bunca ağıt, şiir bunun için. Onu hiçbir zaman tam olarak yaşayamamış olmam.
E şimdi diyeceksin ki "Sen o dönemlerde zaten eski okulunu özlüyordun ayrıyeten sınava hazırlanıyordun. Senin Kırşehir’i sevme imkanın nerede olacak? Herkes herşeyden önce memleketine yanmaz mı?.. " Elbette insanın her zaman önceliği memleketine olur derdi de mutluluğu da. Lakin Kırşehir benim elimden kayıp düşürdüğüm değil bile bile denize attığımdı. O kısacık üç aya sığdıramadıklarım ve yaşayamadığım anılardı aslında. Çünkü hayatımı tamamlayacak onca şeyi orada bulmuşken tamamlayamadıklarım vurdu beni bir süre sonra. Sonra da tamamladıklarımı dağıttılar ve ben de engel olamadım.
Ve bunun yanında aşkımın en kötü tecrübesi ve ona küstüğüm yer. Duygularıma en izin verdiğim zamanlar yani.. Bu yüzden pek sevmem aşkı hatta hiç. Ama sen anlasan da anlamasan da çok özlüyorum orayı, oradaki dert sandığım dertleri bile özlüyorum biliyor musun? Nasıl da masumdu herkes, herkes sanki evrenin en masumuymuş gibi o şiir gibi zamanlarda. Şimdilerde ortaokul bir’e giden kardeşimi tembihliyorum "Ben doyamadım sen doya doya yaşa orayı. Çünkü liseye geçince sadece yaptıklarından/yaşadıklarından ötürü değil yapamadığın/yaşayamadığın şeyler için de üzüleceksin. Bu yüzden orayı sev, ne de olsa son herkes için var olacak.. "
Ve Boğaziçi.. Ben ve ailem depremzede olduğumuz için dershaneye para vermiyorduk, onlar bize özel davranmışlardı (Diğer depremzedelere de davrandıkları gibi. ) Bu yüzden ücretsiz olarak destek alıyordum. Yaklaşık üç ay orada kaldım ama öyle bir üç aydı ki, öyle bir üç aydı ki anlatamam.. Sanki üç günlüktü ama üç yıl kadar şey yaşamış kadardım o LGS’ye bir hafta kala kapının önünde arkadaşlarımla ağlayarak vedalaşırken. O sıralarda ders işlemek, öğretmenlerimle birlikte olmak o kadar güzeldi ki. Belki de zamanı çok kısıtlı olduğu için çok kıymete bindi bende. Gerçi bana kalsa yıllarımı verir yine doyamam o sıralara.
Ortaokulumu gerçekten çok özlüyorum. Lisenin o zorlu, stresli, yorucu maratonuna kendimi attığımdan beri ne zamandan beri hayatı yaşadığımı düşünüyorum. O kadar özletiyor bir şeyleri içimde bu özlem..
Öte yandan özellikle bu yıl çok şey kaybettim. Bir yılımı verdiğim lisemi, anılarımı, zamanımı, insanlara olan güvenimi, heveslerimi.. Yani saymakla bitmez ama bu yıl hayatımın dönüm noktası gibi bir şeydi. Zamanla etrafımdaki neredeyse herkese karşı ciddi güven problemlerim oluşmaya başladı. Yeni geldiğim okuldaki sınıf öğretmenim bile beni bu konuda oldukça desteklemişti ve bunu yenebileceğimi söylemişti, hala da öyle düşünüyor. Sanırım bu önüme koyduğum duvarlar yine birine çok fazla bağlanır takıntı yapar en sonunda verdiğim değerin karşılığını alamayınca gururuma dokunur yeni bir travmam olur diye korkumdan kaynaklı. Normal çünkü bunu daha önce çok fazla yaşadım hala da yaşamaktayım.
Ha bir de şu anlık gafletle yapılan hatalar. Nefsime ve öfkeme hakim olamamaktan nefret ediyorum ve bu nefret beni öylesine yoruyor ki içim baştan aşağı siyaha boyanıyor adeta. Beni çok yoruyor her şey, hayat bana "Sen ne zaman ki mantığına yönelip güçlü olmaya başlarsan ben senin için susuyor olacağım çünkü artık eskisi gibi acı çekmiyor olacaksın. " dese de ben inatla duygularımın beni yönetmesine izin veriyorum. Onlar da sağ olsun gerçekten çok iştahlı ve tutkulu oynuyorlar. Özellikle öfkem ve nefsim, bu zamana kadar geç kaldıklarını hiç görmedim..
Kafanı da şişirdim, hakkını helal eyle. Şimdilik satırlarıma son vererek güzel yüreğine sonsuz sevgilerimi gönderiyor okuduğun güne, saate esenlikler diliyorum.
Rabbime emanetsin.
Yürek dolusu sevgilerle
Kardeşin, Rüya.
21 Aralık 2024
Kahramanmaraş
5.0
100% (2)