Dini inançlarımız dayanağını Kur’an’dan alan, akıl ve ilimle desteklenen bir anlayış üzerine kuruludur. Ancak zamanla bazı yanlış inanışlar, hurafeler ve kültürel etkilerle dinin asıl kaynaklarından uzaklaşan yorumlar ortaya çıkmıştır. Bayram günlerinde oruç tutulamayacağına dair iddialar da bu türden bir yanılgıdır. Bayram günlerinde oruç tutmanın haram olduğunu iddia edenlerin dayandığı temel argümanlardan biri bayramın sevinç ve kutlama günü olduğu bu nedenle ibadet ve riyazetle geçirilmemesi gerektiği düşüncesidir. Oysa İslam’da ibadetlerin zamanı ve şekli kişisel yorumlardan ziyade ilahi emir ile belirlenmiştir. Kur’an-ı Kerim’de bayram günlerinde oruç tutmanın yasaklandığına dair herhangi bir açık hüküm bulunmamaktadır. Aksine isteyen bir mümin farz oruçlarının kazasını yapmak amacıyla bayram günlerinde de oruç tutabilir. Bu kişinin Allah’a yakınlaşma arzusunun bir göstergesidir. İnsanların böyle bir tercihi kutlama ruhuyla çelişen bir durum değildir bilakis ruhsal bir olgunluk ve manevi tatmin sağlama çabasıdır. Bayram günlerinde oruç tutmanın yanlış olduğu iddiasını savunanlar arasında şeytanın bayram günü oruç tuttuğu gibi bir inanış da yer almaktadır. Bu iddia herhangi bir dini temele dayanmayan hurafe niteliğinde bir iddiadır. Şeytan Kur’an’da Allah’a isyan eden, kendini üstün gören ve kıyamet gününe kadar insanları saptırmakla görevli bir varlık olarak tanımlanmıştır. Böyle bir varlığın Allah’a kulluk etmek anlamına gelen oruç ibadetini yerine getireceği düşünülemez. Şeytanın bayram günü oruç tuttuğu inancı tarihte dinî bilgilerin sınırlı olduğu, bilimsel ve coğrafi gerçeklerin henüz bilinmediği dönemlerde ortaya çıkmış bir hurafedir. O dönemde dünyanın farklı bölgelerinde aynı anda farklı zaman dilimlerinin yaşandığı bilgisi yaygın değildi. Bu yüzden bir bölgede bayram günü yaşanırken başka bir bölgede hâlâ oruç günü olabileceği gerçeği göz ardı edilmiştir. Günümüzde teknolojinin ve bilimin ilerlemesiyle bu tür yanlış inanışların temelsizliği daha kolay bir şekilde ortaya konmaktadır. Günümüzde dünyanın farklı saat dilimlerinde yaşanan zaman farklılıkları dini hükümlerin evrenselliğini anlamak açısından da önemlidir. Örneğin Türkiye saatiyle bayram sabahı saat 9:53’te dünyanın batısında bir yer hala bir önceki günü yaşamaktadır. Aynı anda doğudaki bir başka bölge ise Türkiye’den daha önce bayrama girmiş durumdadır. Bu durumda bayram günü oruç tutmanın yasak olduğunu iddia edenlerin argümanları farklı zaman dilimlerinde çelişkili bir hâl alır. Eğer bu iddia doğru olsaydı aynı gün içerisinde dünyanın bir bölgesinde helal olan bir ibadet başka bir bölgede haram sayılacaktı. Bu İslam’ın evrensel prensipleriyle çelişen bir durumdur. Hurafelerin ortaya çıkışı genellikle bilgisizlik ve yanlış yorumlamalarla ilişkilidir. Bayramda oruç tutulamayacağı iddiası da tarihsel bağlamda bu duruma örnek teşkil eder. O dönemlerde teknolojinin yetersizliği, dünyanın coğrafi gerçekliklerinin bilinmemesi ve dinî bilgilerin yeterince yaygın olmaması böyle yanlış inanışların ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. İnsanlar bu yanlış bilgileri sorgulamadan benimsemiş ve günümüze kadar aktarmışlardır. Bayramda oruç tutulamayacağı iddiası ile iki bayram arasında düğün yapılamayacağı gibi diğer batıl inanışlar arasında bir fark yoktur. Her iki iddia da dini temel taşımayan toplum tarafından üretilmiş ve zamanla yanlış bir şekilde dinin bir parçası gibi algılanmış inanışlardır. Sonuç olarak bayram günlerinde oruç tutmanın dinen herhangi bir sakıncası yoktur. Bu tür yanlış inanışlar İslam’ın özüne uygun olmayan ve dinin evrensel mesajını çarpıtan hurafelerden kaynaklanmaktadır. Müminler dini bilgilerini hurafeler yerine Kur’an ışığında edinmeli, dinî hükümleri bilim ve akılla desteklenen bir anlayışla değerlendirmelidir. Bayramda oruç tutmak isteyenler bu konuda hiçbir tereddüt yaşamadan ibadetlerini yerine getirebilirler. İslam’ın evrenselliği ve akla dayalı yapısı bu tür yanlış anlayışları düzeltmek için en önemli rehberimizdir.
Paylaş:
2 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Baştan sona sindire sindire okudum. Tespit ettiğim nokta şu: Metin içerisinde geçen görüşler yazarın şahsi değerlendirmesidir ve yalnızca kendisini bağlar. Bu tür konular sadece Kur’an-ı Kerim ile sınırlı değildir; uygulamada sünnet, hadis, fıkıh, icma ve kıyas gibi kaynaklar da dikkate alınır. Sünneti göz ardı ederek hüküm vermek, İslam hukukunun temel yapısıyla çelişir. Peygamber Efendimiz’in uygulamaları bizim için en açık rehberdir. Ayrıca bu konu, mezhepler arası farklı yorumlar barındıran bir meseledir. Dolayısıyla herkesin kendi mezhebine göre hareket etmesi ve bu gibi meselelerde mutlak bir hüküm vermekten kaçınılması daha isabetli olur.
Ben mezheplerden değilim zira mezheplerin İslam'da yeri yoktur. Sünnette Kur'an'dır. Şii Sünni'nin Sünni Şii'nin hadisini kabul etmez. Hatta Sünniler kendi hadislerini dahi kabul etmezler Buhari bir hadis sahih der. Müslim uydurma der. Hadislerin dinde yeri yoktur. Var diyorsanız lütfen bu sorulara cevap verin. 1) Yolunuzun doğru olduğuna Allah'ı şahit tutabilir misiniz? 2) Kur'an eksik mi? 3) Kur'an detaylı değil mi? 4) Kur'an ayetleri apaçık değil mi? 5) Allah’ın Kitabı Kur’an, “eksiksiz ve detaylı”diyorsanız insanların uydurduğu rivayet kaynaklarına neden ihtiyaç duyuyorsunuz? 6) Kur’an’da “Dinde zorlama yoktur” buyurulmuşken, mezheplerin dayattığı uygulamalar nasıl meşru olabilir? 7) Nebimiz Muhammed'in görevi sadece Kur’an’ı tebliğ etmek (Maide 99; Şura 48) ve açıklamaksa (Nahl 44), onun adına sonradan uydurulan hadislerle din inşa etmek Allah’a ortak koşmak değil midir? 8) Kur’an her şeyin açıklayıcısı (Tibyanen li kulli şey’in – Nahl 89) ise, din adına Kur’an dışı bir bilgiye güvenmek, Kur’an’ı yetersiz görmek anlamına gelmez mi? 9) Allah, “Sözlerin en güzeli Allah’ın kitabıdır” (Zümer 23) diyorsa, insanlar neden onun sözünü bırakıp insan sözlerini (hadisler, fıkıh kitapları) üstün görürler? 10) Nebimiz Muhammed “Ben yalnızca bana vahyedilene uyarım” derken (En’am 50), biz neden onun sözünden çok, onun adına uydurulan rivayetlere uyuyoruz? 11) Kur’an'da hesap günü herkesin kendi kitabıyla sorgulanacağı (İsra 13-14) belirtilirken, mezhep kitaplarıyla amel etmek bizi nasıl kurtarabilir? 12) Kur’an’a göre Allah’ın dini tektir (Şura 13), ama bugün yüzlerce mezhep var. Bu bölünme Kur’an merkezli bir dine mi işaret eder, yoksa insan merkezli bir dine mi? 13) Allah’ın “hiçbir şeyi eksik bırakmadım” (En’am 38) dediği Kur’an’dan başka bir kaynakla hüküm vermek Allah’ın hükmünü beğenmemek değil midir? 14) Kur’an’da “yalnızca Kur’an’a sarılın” denildiği halde (Ali İmran 103), rivayet kitaplarına sarılmak şirk ve bid’at değil midir? 15) Kur'an büyü kitabı mı? Kur'an büyü kitabı değilse sizler niçin bu sure buna şu sure buna iyi gelir. Bunu şu kadar oku bu kadar oku diyorsunuz? Niçin hadisler Kur'an'ı büyü kitabı olarak gösteriyorlar? 16) Hadisler en çok kimin işine gelir. Müslümanların mı yoksa medyumların ve din tüccarlarının mı? Madem ki Müslümanların o zaman mesleğinizi terk edip dini ücretsiz anlatın başka meslek yapın bunu yapabilir misiniz? Çünkü tarih boyunca gelen nebiler dini tamamen doğru şekilde anlattıkları hâlde dinden para kazanmadılar sizlerse dini bir ticarethaneye dönüştürmüşsünüz dinden para kazanmayı terk edebilir misiniz? 17) Allah'ın kitabının üstünde bir kitap bir yol olabilir mi. Allah'ın kitabı mı üstündür yoksa kullar tarafından yazılan kitaplar mı? Niçin yolunuz çelişkilidir. Niçin hadis kitapları kendi içinde dahi çelişkilidir. Allah'tan olsaydılar çelişkili olur muydular? 18)Neml Suresi 82. ayetindeki canlı niçin insanların Kur'an ayetlerine iman etmediklerini söylüyor? 19) Allah kuluna yetmez mi? Allah kuluna yetiyorsa Allah'ın sözü üstüne söz mü olur? Allah'ın sözünü üstüne söz olmuyorsa siz niçin Allah'ın sözünün üstüne söz söylüyorsunuz. Bu yaptığınız yanlış değil mi? 20) Nebimiz Muhammed hangi mezheptendi ve Dört Halife Döneminde mezhepler var mıydı. Mezhepler onların zamanında yoksa onlar mezhepsiz oldukları için dinsiz miydiler? Onların mezhebi yoksa sizin niçin mezhebiniz var? 21) Mezheplerin namazı kılış şekilleri ve okunan dualar niçin farklıdır. Ve Nebimiz Muhammed Arap değil mi niyeti niçin kendi dillerinde seçmişler? 22) Niçin 3 çeşit namaz takvimi var. Nebimiz Muhammed zamanında mekanik saat var mıydı? Mekanik saatler özellikle 13. yüzyılda İslam dünyasında astronomi çalışmalarıyla geliştirilmedi mi ? Mekanik saat Nebimiz Muhammed zamanında yoksa Güneş Saati (Gölge Saati), Kum saatleri ve yanma süresi belli olan kandiller, Güneşin doğuşu, batışı, öğle vakti ve yıldızların konumları gibi doğal işaretlerin namaz için kullanılması gerekmez mi? Kur'an'da namaz için neler geçiyor. Güneşin konumları geçmiyor mu? Bu durumda namaz vakitlerinin, Güneşin konumuna göre belirlenmesi gerekmez mi? Bu durumda astronomik saate uyulması gerekmez mi? Peki enleme göre saat Meteoroloji Genel Müdürlüğü web sitesinden Güneşin doğuşu ve batışı saatlerine bakıldığı zaman Diyanete mi, Fazilet'e mi yoksa Süleymaniye Vakfı Takvimine mi uyar. Peki gün batımı saatinden gün doğumu saati çıkarılıp bulunan fark ikiye bölünüp ardından gün doğumu saatine eklenince bulunan öğle namazı vakti yine Süleymaniye Vakfı Takvimine uymuyor mu? Bu durumda Diyanet 4 vakit namazı vakti geçtikten sonraya verdiğine göre Diyanet'e ve Fazilet'e uyan kişi 4 vakti kaçırmış 1 vakti vaktinde kılmış olmuyor mu? 23) Kur'an'ı kabul etmeyen ağzıyla kabul edip aynı zamanda yine ağzıyla yeterli değildir deyip kalbiyle Kur'an'ı kabul etmeyen kişi Müslüman olabilir mi? 24) Buhari, Müslim, Ebu Davud vs kitaplarına tüm hadisleri mi dahil etmişler tümünü dahil etmediyseler onlarda hadis inkarcısı olmuyorlar mı. Ve onlar vahiy mi aldılar ki 2 milyon hadisin arasında kafalarına yatanları kabul ettiler diğerlerini reddettiler? 25) Dört Halife ve Nebimiz Muhammed hadislerin yazılmasını yasaklamamış mı. Yasakladıysalar onlar da hadis inkarcısı olmuyorlar mı? Dört Halife Döneminde hadis yazımı yasaklandığına göre nasıl Nebimiz Muhammed döneminde var olabiliyorlar Nebimiz Muhammed döneminde yasaklanmadıysalar Dört Halife nasıl yasaklamışlardır. Yasaklama yetkisini nereden aldılar dinde var olması gereken bir şeyi yasaklamaya cüret ederler mi? 26) Nebimiz Muhammed niçin Kur'an'da ümmetinin Kur'an'ı terk edeceğini söylüyor. Ayet Nebimiz Muhammed'in zamanıyla ilgiliyse Nebimiz Muhammed zamanında Kur'an terk edildiyse Kur'an nasıl bize kadar geldi. İnsanlar iman etmedikleri bir kitabı mı nesilden nesle ulaştırmaya çalışırlar? 27) Bir kişi Allah'ın hükmünde ortak olabilir mi. Bir kişinin yaptığı bir yorum dinde Kur'an'a aykırıysa geçerli olur mu? Bu durumda hadis kitaplarının ve mezheplerin tamamen doğru olduğunu iddia edebilir misiniz. İddia edemiyorsanız niçin onlara uyuyorsunuz? 28) Bir kişinin görüşü mutlak doğru olur mu. Bilimde dahi bugün için geçerli olan bir şey yıllar sonrada aynı şekilde geçerli olur mu. Bu durumda mezhep imamlarının din konusundaki fikirleri otorite olur mu ve birbirlerinden farklı yorumlar yapmamışlar mı. Bu durumda mezhepler dinde otorite olur mu. Bu durumda nasıl mezheplere uyuyorsunuz? 29) Tek bir mezhep imamı dahi Allah'ın haram kılmadığı bir şeyi kendisine haram kılarsa "Ey iman edenler! Allah'ın size helal kıldığı helal ve güzel şeyleri haram etmeyin ve haddi aşmayın. Şüphesiz Allah haddi aşanları sevmez."( Maide suresi 87. ayet) Ayeti gereği haddi aşanlardan olur mu olmaz mı. Örneğin Hanefi birisi tilki veya yer mi? Çünkü İmam Şafii eti helal demiş peki Ebu Hanife ne demiş haram dememiş mi. Bu durumda birisinin helal dediğine diğeri haram demiyor mu. Peki tek bir mezhep imamı dahi Allah'ın hükmünde ortak olabilir mi? Müşrik ortak koşan demektir. 30) Mezhep imamlarının, hadis imamlarının tıp, psikoloji, astronomi ve fizik konularında bilgisi var mıydı. Din konusunda bu konularda bilgileri yoksa çok eksik olmazlar mı? 31) Bir kişi tamamen doğru olabilir mi. Her dediği tamamen doğru kabul edilebilir mi? Bu durumda nasıl oluyor da hadislere ve mezheplere uyuyorsunuz? 32) Hadisleri kabul edenler kabir azabını kabul ediyorlar ancak kabir azabını kabul etmek Allah'ın gücünü hafife almak olur. Bunun birkaç sebebi vardır. 1. Bedenin Yok Olması: İnsan bedeni zamanla çürür ve yok olur. Eğer kabir azabı fiziksel olarak gerçekleşiyorsa, cesedi tamamen çürüyen veya toprak olan bir insan bu süreci nasıl yaşayacaktır? Modern bilim, insan bedeninin belli bir süre sonra tamamen yok olduğunu ortaya koymaktadır. 2. Yanarak Ölenler ve Küle Dönüşme: Yanarak ölen bir insan tamamen küle dönüşmektedir. Eğer kabir azabı fiziksel olarak gerçekleşiyorsa, toprağın altına girecek bir beden kalmamaktadır. Küle dönüşen bir insan nasıl azap görecektir? 3. Organ Nakli Durumu: Organ bağışı yapan bir insanın vücudunun birçok parçası başkalarına nakledilmektedir. Bu durumda Münker ve Nekir, hangi bedeni sorgulayacaktır. Organları farklı bedenlere dağıtılmış bir kişinin kabir azabı nasıl olacaktır? 4. Bedensel Azap ve Ruhun Bağımsızlığı: İslam inancında ruhun bedenden bağımsız bir varlık olduğu kabul edilir. Ancak kabir azabı anlatıları, bedensel acılar üzerinden tarif edilmektedir. Eğer ruh bedenden ayrılıyorsa, bedene uygulanan azap nasıl anlam kazanabilir? 5. Adem döneminde ölen birisiyle bizim zamanımızda ölen birisinin günahlarının aynı olması durumunda Adem döneminde ölen kişiye haksızlık olmaz mı. Bu Allah'ın adaletine yakışır mı? Bu durumda kabir azabı nasıl kabul ediyorsunuz?
Baştan sona sindire sindire okudum. Tespit ettiğim nokta şu: Metin içerisinde geçen görüşler yazarın şahsi değerlendirmesidir ve yalnızca kendisini bağlar. Bu tür konular sadece Kur’an-ı Kerim ile sınırlı değildir; uygulamada sünnet, hadis, fıkıh, icma ve kıyas gibi kaynaklar da dikkate alınır. Sünneti göz ardı ederek hüküm vermek, İslam hukukunun temel yapısıyla çelişir. Peygamber Efendimiz’in uygulamaları bizim için en açık rehberdir. Ayrıca bu konu, mezhepler arası farklı yorumlar barındıran bir meseledir. Dolayısıyla herkesin kendi mezhebine göre hareket etmesi ve bu gibi meselelerde mutlak bir hüküm vermekten kaçınılması daha isabetli olur.
Ben mezheplerden değilim zira mezheplerin İslam'da yeri yoktur. Sünnette Kur'an'dır. Şii Sünni'nin Sünni Şii'nin hadisini kabul etmez. Hatta Sünniler kendi hadislerini dahi kabul etmezler Buhari bir hadis sahih der. Müslim uydurma der. Hadislerin dinde yeri yoktur. Var diyorsanız lütfen bu sorulara cevap verin. 1) Yolunuzun doğru olduğuna Allah'ı şahit tutabilir misiniz? 2) Kur'an eksik mi? 3) Kur'an detaylı değil mi? 4) Kur'an ayetleri apaçık değil mi? 5) Allah’ın Kitabı Kur’an, “eksiksiz ve detaylı”diyorsanız insanların uydurduğu rivayet kaynaklarına neden ihtiyaç duyuyorsunuz? 6) Kur’an’da “Dinde zorlama yoktur” buyurulmuşken, mezheplerin dayattığı uygulamalar nasıl meşru olabilir? 7) Nebimiz Muhammed'in görevi sadece Kur’an’ı tebliğ etmek (Maide 99; Şura 48) ve açıklamaksa (Nahl 44), onun adına sonradan uydurulan hadislerle din inşa etmek Allah’a ortak koşmak değil midir? 8) Kur’an her şeyin açıklayıcısı (Tibyanen li kulli şey’in – Nahl 89) ise, din adına Kur’an dışı bir bilgiye güvenmek, Kur’an’ı yetersiz görmek anlamına gelmez mi? 9) Allah, “Sözlerin en güzeli Allah’ın kitabıdır” (Zümer 23) diyorsa, insanlar neden onun sözünü bırakıp insan sözlerini (hadisler, fıkıh kitapları) üstün görürler? 10) Nebimiz Muhammed “Ben yalnızca bana vahyedilene uyarım” derken (En’am 50), biz neden onun sözünden çok, onun adına uydurulan rivayetlere uyuyoruz? 11) Kur’an'da hesap günü herkesin kendi kitabıyla sorgulanacağı (İsra 13-14) belirtilirken, mezhep kitaplarıyla amel etmek bizi nasıl kurtarabilir? 12) Kur’an’a göre Allah’ın dini tektir (Şura 13), ama bugün yüzlerce mezhep var. Bu bölünme Kur’an merkezli bir dine mi işaret eder, yoksa insan merkezli bir dine mi? 13) Allah’ın “hiçbir şeyi eksik bırakmadım” (En’am 38) dediği Kur’an’dan başka bir kaynakla hüküm vermek Allah’ın hükmünü beğenmemek değil midir? 14) Kur’an’da “yalnızca Kur’an’a sarılın” denildiği halde (Ali İmran 103), rivayet kitaplarına sarılmak şirk ve bid’at değil midir? 15) Kur'an büyü kitabı mı? Kur'an büyü kitabı değilse sizler niçin bu sure buna şu sure buna iyi gelir. Bunu şu kadar oku bu kadar oku diyorsunuz? Niçin hadisler Kur'an'ı büyü kitabı olarak gösteriyorlar? 16) Hadisler en çok kimin işine gelir. Müslümanların mı yoksa medyumların ve din tüccarlarının mı? Madem ki Müslümanların o zaman mesleğinizi terk edip dini ücretsiz anlatın başka meslek yapın bunu yapabilir misiniz? Çünkü tarih boyunca gelen nebiler dini tamamen doğru şekilde anlattıkları hâlde dinden para kazanmadılar sizlerse dini bir ticarethaneye dönüştürmüşsünüz dinden para kazanmayı terk edebilir misiniz? 17) Allah'ın kitabının üstünde bir kitap bir yol olabilir mi. Allah'ın kitabı mı üstündür yoksa kullar tarafından yazılan kitaplar mı? Niçin yolunuz çelişkilidir. Niçin hadis kitapları kendi içinde dahi çelişkilidir. Allah'tan olsaydılar çelişkili olur muydular? 18)Neml Suresi 82. ayetindeki canlı niçin insanların Kur'an ayetlerine iman etmediklerini söylüyor? 19) Allah kuluna yetmez mi? Allah kuluna yetiyorsa Allah'ın sözü üstüne söz mü olur? Allah'ın sözünü üstüne söz olmuyorsa siz niçin Allah'ın sözünün üstüne söz söylüyorsunuz. Bu yaptığınız yanlış değil mi? 20) Nebimiz Muhammed hangi mezheptendi ve Dört Halife Döneminde mezhepler var mıydı. Mezhepler onların zamanında yoksa onlar mezhepsiz oldukları için dinsiz miydiler? Onların mezhebi yoksa sizin niçin mezhebiniz var? 21) Mezheplerin namazı kılış şekilleri ve okunan dualar niçin farklıdır. Ve Nebimiz Muhammed Arap değil mi niyeti niçin kendi dillerinde seçmişler? 22) Niçin 3 çeşit namaz takvimi var. Nebimiz Muhammed zamanında mekanik saat var mıydı? Mekanik saatler özellikle 13. yüzyılda İslam dünyasında astronomi çalışmalarıyla geliştirilmedi mi ? Mekanik saat Nebimiz Muhammed zamanında yoksa Güneş Saati (Gölge Saati), Kum saatleri ve yanma süresi belli olan kandiller, Güneşin doğuşu, batışı, öğle vakti ve yıldızların konumları gibi doğal işaretlerin namaz için kullanılması gerekmez mi? Kur'an'da namaz için neler geçiyor. Güneşin konumları geçmiyor mu? Bu durumda namaz vakitlerinin, Güneşin konumuna göre belirlenmesi gerekmez mi? Bu durumda astronomik saate uyulması gerekmez mi? Peki enleme göre saat Meteoroloji Genel Müdürlüğü web sitesinden Güneşin doğuşu ve batışı saatlerine bakıldığı zaman Diyanete mi, Fazilet'e mi yoksa Süleymaniye Vakfı Takvimine mi uyar. Peki gün batımı saatinden gün doğumu saati çıkarılıp bulunan fark ikiye bölünüp ardından gün doğumu saatine eklenince bulunan öğle namazı vakti yine Süleymaniye Vakfı Takvimine uymuyor mu? Bu durumda Diyanet 4 vakit namazı vakti geçtikten sonraya verdiğine göre Diyanet'e ve Fazilet'e uyan kişi 4 vakti kaçırmış 1 vakti vaktinde kılmış olmuyor mu? 23) Kur'an'ı kabul etmeyen ağzıyla kabul edip aynı zamanda yine ağzıyla yeterli değildir deyip kalbiyle Kur'an'ı kabul etmeyen kişi Müslüman olabilir mi? 24) Buhari, Müslim, Ebu Davud vs kitaplarına tüm hadisleri mi dahil etmişler tümünü dahil etmediyseler onlarda hadis inkarcısı olmuyorlar mı. Ve onlar vahiy mi aldılar ki 2 milyon hadisin arasında kafalarına yatanları kabul ettiler diğerlerini reddettiler? 25) Dört Halife ve Nebimiz Muhammed hadislerin yazılmasını yasaklamamış mı. Yasakladıysalar onlar da hadis inkarcısı olmuyorlar mı? Dört Halife Döneminde hadis yazımı yasaklandığına göre nasıl Nebimiz Muhammed döneminde var olabiliyorlar Nebimiz Muhammed döneminde yasaklanmadıysalar Dört Halife nasıl yasaklamışlardır. Yasaklama yetkisini nereden aldılar dinde var olması gereken bir şeyi yasaklamaya cüret ederler mi? 26) Nebimiz Muhammed niçin Kur'an'da ümmetinin Kur'an'ı terk edeceğini söylüyor. Ayet Nebimiz Muhammed'in zamanıyla ilgiliyse Nebimiz Muhammed zamanında Kur'an terk edildiyse Kur'an nasıl bize kadar geldi. İnsanlar iman etmedikleri bir kitabı mı nesilden nesle ulaştırmaya çalışırlar? 27) Bir kişi Allah'ın hükmünde ortak olabilir mi. Bir kişinin yaptığı bir yorum dinde Kur'an'a aykırıysa geçerli olur mu? Bu durumda hadis kitaplarının ve mezheplerin tamamen doğru olduğunu iddia edebilir misiniz. İddia edemiyorsanız niçin onlara uyuyorsunuz? 28) Bir kişinin görüşü mutlak doğru olur mu. Bilimde dahi bugün için geçerli olan bir şey yıllar sonrada aynı şekilde geçerli olur mu. Bu durumda mezhep imamlarının din konusundaki fikirleri otorite olur mu ve birbirlerinden farklı yorumlar yapmamışlar mı. Bu durumda mezhepler dinde otorite olur mu. Bu durumda nasıl mezheplere uyuyorsunuz? 29) Tek bir mezhep imamı dahi Allah'ın haram kılmadığı bir şeyi kendisine haram kılarsa "Ey iman edenler! Allah'ın size helal kıldığı helal ve güzel şeyleri haram etmeyin ve haddi aşmayın. Şüphesiz Allah haddi aşanları sevmez."( Maide suresi 87. ayet) Ayeti gereği haddi aşanlardan olur mu olmaz mı. Örneğin Hanefi birisi tilki veya yer mi? Çünkü İmam Şafii eti helal demiş peki Ebu Hanife ne demiş haram dememiş mi. Bu durumda birisinin helal dediğine diğeri haram demiyor mu. Peki tek bir mezhep imamı dahi Allah'ın hükmünde ortak olabilir mi? Müşrik ortak koşan demektir. 30) Mezhep imamlarının, hadis imamlarının tıp, psikoloji, astronomi ve fizik konularında bilgisi var mıydı. Din konusunda bu konularda bilgileri yoksa çok eksik olmazlar mı? 31) Bir kişi tamamen doğru olabilir mi. Her dediği tamamen doğru kabul edilebilir mi? Bu durumda nasıl oluyor da hadislere ve mezheplere uyuyorsunuz? 32) Hadisleri kabul edenler kabir azabını kabul ediyorlar ancak kabir azabını kabul etmek Allah'ın gücünü hafife almak olur. Bunun birkaç sebebi vardır. 1. Bedenin Yok Olması: İnsan bedeni zamanla çürür ve yok olur. Eğer kabir azabı fiziksel olarak gerçekleşiyorsa, cesedi tamamen çürüyen veya toprak olan bir insan bu süreci nasıl yaşayacaktır? Modern bilim, insan bedeninin belli bir süre sonra tamamen yok olduğunu ortaya koymaktadır. 2. Yanarak Ölenler ve Küle Dönüşme: Yanarak ölen bir insan tamamen küle dönüşmektedir. Eğer kabir azabı fiziksel olarak gerçekleşiyorsa, toprağın altına girecek bir beden kalmamaktadır. Küle dönüşen bir insan nasıl azap görecektir? 3. Organ Nakli Durumu: Organ bağışı yapan bir insanın vücudunun birçok parçası başkalarına nakledilmektedir. Bu durumda Münker ve Nekir, hangi bedeni sorgulayacaktır. Organları farklı bedenlere dağıtılmış bir kişinin kabir azabı nasıl olacaktır? 4. Bedensel Azap ve Ruhun Bağımsızlığı: İslam inancında ruhun bedenden bağımsız bir varlık olduğu kabul edilir. Ancak kabir azabı anlatıları, bedensel acılar üzerinden tarif edilmektedir. Eğer ruh bedenden ayrılıyorsa, bedene uygulanan azap nasıl anlam kazanabilir? 5. Adem döneminde ölen birisiyle bizim zamanımızda ölen birisinin günahlarının aynı olması durumunda Adem döneminde ölen kişiye haksızlık olmaz mı. Bu Allah'ın adaletine yakışır mı? Bu durumda kabir azabı nasıl kabul ediyorsunuz?
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.