1
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
403
Okunma
Sessiz bir geceydi.
Ay, çölün omuzlarına düşmüş bir kefen gibiydi.
Rüzgâr, terk edilmiş bir medresenin duvarlarında sûreleri mırıldanıyordu.
Ve üç kişi, bir yıkıntının eşiğinde durmuş, sabahı bekliyordu.
Alperen derviş ve yetim...
Alperen, sustu. Hep susardı zaten...
O lafazan değil aksiyon insanıydı..
Ama bu sefer içindeki fırtına susmuyordu.
Gözlerini semaya kaldırdı.
“Ey Rabbim,” dedi içinden,
“biz sancağın izini sürmeye geldik.
ama içimizde bir sancak taşımayı beceremiyoruz.”
O gece, Alperen rüyasında bir şehir gördü.
Kapıları açık, minareleri sessiz, çocukları yetim bir şehir.
Ve biri ona sordu:
“Sen sadece yürümek için mi yoldasın, yoksa taşıdığınla yaşamak için mi?”
Uyandığında sabah ezanı yükselmişti.
Ama ses duvarlardan değil, sanki kendi içinden geliyordu.
Ve işte o sabah, Alperen’in adı yazıldı toprağa.
Artık o, yalnız bir iz sürücü değil; emaneti taşıyanlardan biriydi...
Derviş, toprağa kapanmış, sessizce dua ediyordu.
Ve işte tam o sırada, Derviş’in kalbinden bütün şüpheler silindi.
Ne bu yolların ıssız ve sessiz oluşu,
Ne de bu hayatın karanlık ve gizemli oluşu onu endişelendirmiyordu..
Çünkü O sırtını bir Yaradan’a dayamış ve O’na güvenip O’na sığınmıştı..
Yetim, her zaman korkuyordu.
Çünkü O’nun hayatı hep korku ve endişe üzerine kurulmuştu..
Sanki, yürüdükçe büyüyen bir gölge vardı arkasında.
Belki de nefsi, belki de tükenen ümidi, belki de, güvendiği bir zaman.
İşte sınav buydu aslında; Umutsuzluk.
Bütün bu olumsuzluklar karşısında hala ümitvar olmak..
Gece çökünce umudun eşiğine,
bir sızı sinerdi yüreğin beşiğine,
ne bir nida vardı ufkumuzdan gelen,
ne bir gölgede umut vardı ekilen.
bir ses vardı gelen, suskunluğun içinden,
yürü diyordu, yürümek secdedir kalbinden,
yıkılma, çünkü bekleyenler var ardında,
Çünkü bu yürüyüş başlangıçtır yadında.
...andelip...
5.0
100% (3)