2
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
212
Okunma

Bölüm 30: Nod Üssü’nde Lanetin Gölgesi
Nod Üssü: On Dokuzuncu Yıl
Cabil ve Aklîma, Nod Üssü’nde bir yılı geride bırakmıştı. Hanok’un doğumuyla başlayan hayatları, çiftlikleriyle ayakta duruyordu. Tavuklar beş olmuştu, her gün yumurtluyor, 21 günde kuluçkaya yatıyor, 45 günde kesilecek hale geliyordu. Koyunlar dörde çıkmış, süt ve yün veriyordu. Pirinç, buğday ve mısır tarlaları düzenli hasat sağlıyordu. Ancak Hanok’un körlüğü, robotların genetik uyarısını doğrulayan ilk işaretti.
Aklîma, sonraki yıllarda üç çocuk daha doğurdu:
İrad: İkinci çocuk, iki yaşında sağır olduğu anlaşıldı, seslere tepki vermiyor, sadece elleriyle iletişim kuruyordu.
Mehuyael: Üçüncü çocuk, üç yaşında topal doğduğu fark edildi, sol bacağı gelişmemişti.
Metuşael: Dördüncü çocuk, dört yaşında zeka özürlü olduğu ortaya çıktı, konuşamıyor, basit işleri bile yapamıyordu.
Cabil, çocuklarını tarlada izlerken Aklîma’ya döndü:
"Aklîma, robotlar haklıydı. Aynı batın evliliği… Hepsi engelli. Abel’in laneti mi bu?"
Aklîma, gözyaşlarını tutarak cevap verdi:
"Cabil, bilmiyorum. Ama onlar bizim çocuklarımız. Hanok kör, İrad sağır, Mehuyael topal, Metuşael… Farklı. Yine de seviyorum."
Cabil başını eğdi:
"Aklîma, ben suçluyum. Abel’i öldürdüm, seni buraya sürükledim. Şimdi çocuklarımız bedel ödüyor."
Çiftlik ve Çocuklar
Hanok altı yaşına geldiğinde, üssün koridorlarını ezberlemişti. Körlüğüne rağmen koyunlara dokunarak onları tanıyor, tavukların seslerini dinliyordu. İrad, dört yaşında, işaretlerle annesine yardım ediyordu. Mehuyael, üç yaşında, topallayarak tarlaya gidiyor, ama düşmeden yürüyemiyordu. Metuşael, iki yaşında, sadece annesinin kucağında oturabiliyordu.
Aklîma, Cabil’e dedi:
"Cabil, Hanok güçlü. Kör ama hissediyor. İrad sessiz ama anlıyor. Mehuyael yavaş, Metuşael zayıf… Onlara öğretmeliyiz."
Cabil cevap verdi:
"Aklîma, robot yok, eğitim yok. Test haftası beni kurtardı, ama onları? Ne yapacağız?"
Trajedi: Hanok’un Kazası
Hanok yedi yaşına bastığında, üssün dışında, kırmızı kayalıklarda babasıyla dolaşmaya başladı. Cabil, ona çevreyi anlatıyordu:
"Hanok, burada kayalar var. Solunda koyunlar gibi kokuyor, değil mi?"
Hanok gülümsedi:
"Baba, evet. Rüzgarı duyuyorum."
Bir gün, Cabil uzay elbisesiyle Hanok’u dışarı çıkardı. Hanok, babasının elini bırakıp kayaları keşfetmek istedi. Cabil bağırdı:
"Hanok, geri gel! Düşeceksin!"
Hanok, körlüğünden dolayı sesin yönünü şaşırdı. Elinde bir taş tutuyordu, babasına göstermek için. Cabil yaklaştı:
"Hanok, taşı bana ver!"
Hanok, yanlışlıkla taşı babasına doğru fırlattı. Cabil’in kaskına çarptı, cam çatladı, oksijen sızdı. Abel’in ölümüne benzer bir sahneydi: Cabil yere yığıldı, nefessiz kaldı.
Hanok, babasının sesini duymayınca ağladı:
"Baba? Baba, nerdesin?"
Aklîma, üssün kapısından fırladı. Cabil’in cansız bedenini gördü ve çığlık attı:
"Cabil! Hayır, hayır!"
Hanok’a sarıldı:
"Oğlum, ne yaptın?"
Hanok, anlamadan ağladı:
"Anne, babam nerde? Taşı verdim, ama…"
Aklîma, Cabil’in kaskındaki çatlağı gördü. Abel’in ölümü gözlerinin önüne geldi, taş, kask, oksijen sızıntısı. Cabil aynı kaderi yaşamıştı.
Cenaze ve Çaresizlik
Aklîma, Cabil’in cesedini üsse taşıdı. Çocuklarla birlikte organik parçalayıcı geri dönüştürücüye yerleştirdi. Hanok ağlayarak sordu:
"Anne, babam öldü mü? Ben mi yaptım?"
Aklîma cevap verdi:
"Hanok, bilmeden yaptın. Baban seni affeder."
Cabil’den geriye kalan gübreyi seraya aktardılar. Aklîma dua etti:
"Cabil, Abel’le barış. Bizi bırakma."
Cabil’in ölümü, Nod Üssü’nü kaosa sürükledi. Aklîma, dört engelli çocuğuyla yalnız kaldı, robot yoktu, eğitimleri yetersizdi. Hanok kör, İrad sağır, Mehuyael topal, Metuşael zeka özürlüydü. Çiftlik ayakta olsa da, üssün yönetimi ellerinden kayıyordu. Cabil’in soyu, Abel’in lanetiyle sona doğru ilerliyordu.
Bölüm 31: Nod Üssü’nün Çöküşü
Nod Üssü: Yirminci Yıl
Cabil’in ölümü, Nod Üssü’nü karanlığa gömmüştü. Aklîma, dört engelli çocuğuyla yalnız kalmıştı: Hanok 7 yaşında ve kör, İrad 5 yaşında ve sağır, Mehuyael 4 yaşında ve topal, Metuşael ise 3 yaşında ve zeka geriliği yaşıyordu. Robot yoktu, eğitim yoktu; sadece çiftlikleri vardı. Ancak bu bile çökmeye başlamıştı.
İlk aylarda Aklîma direndi. Tavuklar yumurtladı, koyunlar süt verdi, bitkiler yetişti. Hanok’a üssü hissetmeyi, İrad’a işaret diliyle tarlayı sulamayı öğretti. Mehuyael topallayarak yem taşıdı, Metuşael ise sadece izledi. Geceleri çocuklarına sarılıp dua etti. “Cabil, bizi koru. Abel, bizi affet,” diye fısıldadı.
Arızalar ve Çöküş
Altı ay sonra oksijen ünitesi tıkanmaya başladı. Filtreler tozla dolmuştu. Aklîma filtreleri temizledi, ama oksijen seviyesi %20’den %15’e düştü. Nefes almak zorlaştı. Tavuklardan biri öldü. Yem azalmıştı, diğerleri zayıfladı. Bir koyun hastalandı, süt verimi kesildi ve bir hafta sonra o da öldü.
Aklîma, çocuklara yemek hazırlarken titredi. “Hanok, koyun eti kaldı. İrad, yumurta al. Mehuyael, otur. Metuşael, yemeğini ye,” dedi.
Hanok sordu, “Anne, neden hava ağır? Tavuklar neden sessiz?”
Aklîma cevap veremedi. Tarlaya baktı. Pirinç susuzluktan sararmış, buğday kurumuş, mısır çürümüştü. Su tankı sızdırıyordu. Depresyon onu sardı. Geceleri ağlayarak Cabil’in cesedini koyduğu organik geri dönüştürücüye baktı ve mırıldandı, “Cabil, neden beni bıraktın? Çocuklarımız… Dayanamıyorum.”
Hayvanların Sonu
Bir ay sonra kalan tavuklar yumurtlamayı kesti ve teker teker öldü. Üç koyundan ikisi zaten ölmüştü. Sonuncusu da zayıflıktan yığıldı. Aklîma, çocuklarına son koyun etini pişirdi. Hanok ağladı, “Anne, koyunlar nerede? Açım.”
Aklîma gözyaşlarıyla cevap verdi. “Hanok, bitti. Her şey bitti,” dedi.
Geri Dönme Kararı
Aklîma, üssün çöktüğünü kabul etti. Çocuklarını bu karanlıkta yaşatamazdı. Garajdaki aracı hatırladı. Cabil’le geldikleri titanyum kaplı araç, toz içinde duruyordu. Bataryalar tam doluydu, ama batarya sağlığı %70’ti. Yine de Genesis’e dönmekten başka çare yoktu.
Çocuklarını araca taşıdı. Hanok sordu, “Anne, nereye gidiyoruz?”
Aklîma cevap verdi. “Hanok, eve… Genesis’e. Orada yardım buluruz,” dedi.
İrad işaret diliyle sordu, “Baba?” Aklîma sustu. Mehuyael topallayarak bindi, Metuşael’i ise kucağına aldı. Aracı çalıştırdı. Motor gürledi, ama oksijen ünitesi zayıftı.
Zorlu Yolculuk
Proxima b’nin kırmızı çöllerine çıktılar. Toz fırtınaları aracı salladı. Yakıt %5’e düştü. Aklîma çocuklara baktı ve seslendi, “Hanok, İrad, Mehuyael, Metuşael… Dayanın. Eve gidiyoruz.”
Yolun yarısında araç titredi ve durdu. Bataryalar bitmişti. Oksijen %8’e düştü, nefesler sıklaştı. Aklîma çocuklarına sarıldı. “Üzgünüm… Başaramadım,” diye fısıldadı.
Hanok güçlükle mırıldandı, “Anne, hava yok…”
Aklîma’nın geri dönme çabası, Nod Üssü’nün lanetiyle mi sona erdi? Araç, çöldeki son nefeste mi kaldı, yoksa Genesis’ten bir umut ışığı mı geldi? Cabil’in soyu, Abel’in gölgesinde kaybolurken, Genesis’te yeni bir nesil yükseliyordu.
Bölüm 32: Lanetin Son Nefesi
Proxima b: Yirminci Yılın Sonu
Aklîma, dört engelli çocuğu Hanok, İrad, Mehuyael ve Metuşael ile Nod Üssü’nden Genesis’e dönmek için yola çıkmıştı. Titanyum kaplı araç, Proxima b’nin kırmızı çöllerinde yarı yolda durmuş, yakıt bitmiş, oksijen %8’e düşmüştü. Aklîma çocuklarına sarılmış ve son sözlerini fısıldamıştı. “Üzgünüm… Başaramadım,” dedi.
Nova Spes’ten Kurtarma
Yörüngede, Nova Spes uzay gemisinin ana bilgisayarı Al-Hakim radarlarında üsse yaklaşan bir cisim fark etti. Metalik sesiyle analiz yaptı. “Proxima b yüzeyinde hareket tespit edildi. Titanyum imza, Nod Üssü aracı. Oksijen sinyali zayıf. Protokol 451: Kurtarma operasyonu başlatılıyor,” diye bildirdi.
Al-Hakim, dört robotu yüzeye indirdi: R-17, R-22, R-29 ve R-34. Robotlar, fırtınalı çöldeki aracı buldu. R-17 taradı ve rapor verdi. “Beş yaşam formu. Oksijen %5. Nabızlar zayıf, baygın durumdalar,” dedi.
R-22, 2 metrekarelik araçtan Aklîma ve çocukları çıkardı. R-29 durumu özetledi. “Aklîma, 35 yaşında, bitkisel durumda. Çocuklar: Hanok 7, İrad 5, Mehuyael 4, Metuşael 3. Nabız yok,” diye belirtti.
Robotlar suni solunum ve kalp masajına başladı. R-34 oksijen maskeleri taktı. Aklîma zayıf bir nefes aldı, ama çocuklar tepki vermedi. R-17 son raporu verdi. “Çocuklar kurtarılamadı. Oksijen yetersizliği, beyin ölümü gerçekleşti. Aklîma bitkisel hayatta,” dedi.
Genesis’e Dönüş
Robotlar, Aklîma’yı ve çocukların cesetlerini Nova Spes’e taşıdı, oradan Genesis’e indirdi. Adem haberle yıkıldı. “Aklîma… Çocuklarım… Cabil’den sonra onları da mı kaybettik?” diye sordu.
Havva ağladı. “Abel’in laneti… Hepimizi yuttu,” dedi.
Seth robotlara döndü ve talimat verdi. “Çocukları Abel’in yanına gömelim. Aklîma’yı revirde tutun,” diye belirtti.
Abel’in Mezarlığında
Genesis’in dışındaki kırmızı kayalıklarda, Abel’in mezarının yanına dört küçük mezar kazıldı. Hanok, İrad, Mehuyael ve Metuşael biyopolimer kumaştan yapılmış kefene sarılarak gömüldü. Seth dua etti. “Allah’ım, onları rahmetine al. Cabil’in günahı bu çocukları aldı,” dedi.
Azura, Seth’e sarıldı ve sordu, “Seth, torunlarımız doğacak. Ama Aklîma… Uyanır mı?”
Seth cevap verdi. “Azura, bilmiyorum. Abel’in gölgesi hâlâ burada,” diye mırıldandı.
Aklîma’nın Kaderi
Aklîma, Genesis’in revirinde biyopolimer bir kapsülde yatıyordu. Oksijen %50’ye sabitlenmişti, ama beyin aktivitesi minimaldi. Thaniya rapor verdi. “Aklîma bitkisel hayatta. Uyanma şansı %5. Karar sizin, yaşam desteği devam etsin mi?” diye sordu.
Adem, Havva’ya baktı ve sordu, “Havva, ne yapalım? Cabil’in son parçası o.”
Havva ağlayarak cevap verdi. “Adem, yaşasın. Belki bir gün… Belki,” dedi.
Cabil’in soyu, Nod Üssü’nün çöküşü ve çocukların ölümüyle sona erdi. Aklîma, bitkisel hayatta bir umut kırıntısı olarak kaldı. Uyanacak mı, yoksa Abel’in laneti sonsuza dek mi kazanacak? Genesis’te ise Seth ve Azura’nın, Abdülmugis ve Lebûda’nın torunları doğuyordu. Yeni nesil, lanetin gölgesinden uzak, koloniyi geleceğe taşıyacaktı.
DEVAM EDECEK...
5.0
100% (1)