2
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
107
Okunma
İnsan bazen hayatın ortasında, durduk yere bir hüzne kapılır. Hiçbir şey olmamış gibi görünen bir günün tam ortasında, içini anlam veremediğin bir boşluk sarar. O an, hayatın değil, hislerin ağırlaştığını fark edersin. Ve belki de büyümek, o boşluğu taşımayı öğrenmektir.
Gözlerini bir noktaya dikip uzun süre baktığında, aslında hiçbir şeyi görmediğini anlarsın. Çünkü dışarıda olanlar değil, içeride olanlar ağır basar. İç sesin, dış dünyanın gürültüsünü bastırır. Ve bazen en büyük yolculuk, sadece gözlerini kapatarak başlar.
Biriyle konuşurken değil, sustuğunda tanırsın kendini. İçinde yankılanan sesler, seni en çok sen yapandır. Çünkü insan, kendi sessizliğinde büyür. Kimsenin bilmediği, kimsenin duymadığı bir yer vardır içinde; orada saklıdır asıl yüzün.
Geçmiş, zihnin bir köşesinde hep oturur. Üstünü örtmeye çalışırsın, ama rüzgâr her seferinde o örtüyü kaldırır. Bir bakarsın, çocukken ağladığın bir an, yetişkinliğinin ortasında karşına çıkıvermiş. Çünkü zaman silmez, sadece gizler.
Hayat, sana bazen tekrar ettirir aynı duyguları. Farklı yüzler, benzer hikâyeler… Yeni başlangıçlar, eski sonlara benzer. Ve sen, her seferinde başka bir son umarak başlarsın yeniden. Belki de umut, en güçlü yanılgıdır. Ama aynı zamanda, hayatta kalmanın da en gerçek sebebi.
İnsan, bir kalbin içinde ne kadar yer kapladığını bilmez çoğu zaman. Belki küçücük bir köşe, belki koca bir ev… Ama bildiği tek şey vardır: Sevilmek, bazen tek başına bir ömrü anlamlı kılar.
Ve sonunda, her şey geçer. Zaman, ne kadar derin olursa olsun her yarayı sarar. Ama o izler... Onlar kalır. Belki acı vermez artık, ama varlıklarıyla seni sen yapar. Çünkü insan, izi kalan anların toplamıdır.
Peki ya sen, hangi izleri yanında taşımaya karar verdin?
Turgay Kurtuluş
5.0
100% (2)