Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe yaramaz. baco
cakirismail
cakirismail

12.S: JAMMER Hipotezi 2- NASA'da Toplantı

Yorum

12.S: JAMMER Hipotezi 2- NASA'da Toplantı

0

Yorum

1

Beğeni

0,0

Puan

243

Okunma

12.S: JAMMER Hipotezi 2- NASA'da Toplantı

12.S: JAMMER Hipotezi 2- NASA'da Toplantı

Bölüm 3: Alay ve Direnç

Nisan 2071’nin son günleriydi. NASA Langley’nin konferans salonu, floresan ışıkları ve hafif küf kokusuyla her zamanki gibi kasvetliydi. Alan, masanın başında durmuş, ellerini ceplerine sokmuş, derin bir nefes alıyordu. Önünde, Horizon-X projesinin ilk sunumu için hazırladığı slaytlar projektörde yanıp sönüyordu. Salonda, NASA’nın üst düzey bilim insanları, mühendisler ve yöneticiler oturuyordu; çoğu, kollarını kavuşturmuş, yüzlerinde ya sıkılmış ya da şüpheci ifadelerle.

Mira, Alan’ın yanında, tabletini sıkıca tutuyordu. Onun genç yüzünde bir heyecan vardı, ama aynı zamanda gerginlik. “Hazır mısınız, Doktor?” diye fısıldadı.

Alan başını hafifçe salladı. “Hazır olup olmadığımı bilmiyorum,” dedi sessizce. “Ama artık geri dönemem.” Sonra öne çıktı ve mikrofonu açtı. “Herkese iyi günler,” dedi, sesi salonda yankılanarak. “Bugün, Oort Bulutu’nda uzun süredir göz ardı edilen bir anomaliden bahsetmek istiyorum.”

Slaytlar değişti; Voyager 1 ve New Horizons’ın sinyal kesilme noktalarını gösteren bir grafik belirdi. Alan, verileri tek tek açıkladı: mesafeler, zamanlamalar, frekans sapmaları. Mira’nın bulduğu 1,2 saniyelik dalga biçimini gösterdiğinde, sesi daha kararlı bir tona büründü. “Bu kesilmeler rastgele değil,” dedi. “Oort Bulutu’nda bir şey var. Sinyalleri bozan bir şey. Horizon-X adlı bir sonda ile bunu araştırmayı öneriyorum.”

Salonda önce bir sessizlik oldu. Sonra, arka sıralardan bir kıkırdama yükseldi. Alan gözlerini kıstı ve sesin geldiği yöne baktı. Dr. Victor Hensley, kollarını açmış, teatral bir şekilde gülüyordu. “Bir sinyal bozucu mu?” dedi yüksek sesle. “Ne yani, Oort Bulutu’na devasa bir jammer mı yerleştirmişler, Alan? Uzaylılar mı yaptı bunu?”

Salondan birkaç kahkaha daha yükseldi. Alan dişlerini sıktı, ama konuşmaya devam etti. “Veriler açık,” dedi. “Bu bir örüntü. Ve bu örüntü, doğal bir açıklamayla uyuşmuyor.”

Victor ayağa kalktı, sesi şimdi daha keskin bir alaya dönmüştü. “Veriler mi? Senin verilerin on yıldır aynı masalda takılı kalmış. Bataryalar biter, antenler bozulur, kozmik radyasyon devreleri mahveder. Ama sen hâlâ bilimkurgu peşindesin.”

Mira öne atılmak istedi, ama Alan elini omzuna koyarak onu durdurdu. “Victor,” dedi soğukkanlılıkla, “eğer bu kadar eminsen, neden bir sonda gönderip bunu kanıtlamıyoruz? Verilerim yanlışsa, susarım. Ama ya haklıysam?”

Salondaki birkaç kişi duraksadı; Alan’ın meydan okuması, bir an için şüphe uyandırmıştı. Ama sonra, masanın başında oturan Dr. Eleanor Grayson, NASA’nın bilimsel araştırmalar direktörü, söz aldı. Gri saçları ve sert bakışlarıyla, salonda otoriteyi temsil ediyordu. “Dr. Keating,” dedi, sesi buz gibi. “Bu ajansın sınırlı kaynakları var. Ve açıkçası, bu… teoriniz, bize zaman ve para kaybettirecek bir fantezi gibi görünüyor.”

Alan’ın yüzü gerildi. “Fantezi değil,” dedi. “Gerçek. Ve eğer bunu görmezden gelirsek, insanlık tarihindeki en büyük keşfi kaçırabiliriz.”

Eleanor kaşlarını kaldırdı. “Keşif mi? Yoksa bir kariyer intiharı mı? Daha önce de buna benzer iddialarla geldiniz, Dr. Keating. Ve her seferinde, elimiz boş kaldı.”

Salondan mırıltılar yükseldi. Victor, “Belki de emekliliği düşünmelisin, Alan,” diye laf attı. Kahkahalar yeniden patladı.

Toplantı bittiğinde, Alan ve Mira sessizce ofise döndüler. Alan, masasına çöktü, başını ellerinin arasına aldı. “Bunu bekliyordum,” dedi yorgun bir sesle. “Ama yine de…”

Mira, sandalyesini onun yanına çekti. “Bizi dinlemediler,” dedi, “ama bu, yanılmış olduğumuz anlamına gelmez. Veriler hâlâ elimizde.”

Alan başını kaldırdı, gözlerinde bir an için umut parladı. Ama sonra, Victor’un alaycı yüzü ve Eleanor’un soğuk sözleri aklına geldi. “Mira,” dedi, “bu savaşta yalnız kalabiliriz. Hazır mısın?”

Mira gülümsedi, ama bu kez gerginlik yoktu. “Siz hazırsanız, ben de hazırım.”

O gece, Alan ofisten çıkarken, koridorda Victor’la karşılaştı. “Hâlâ pes etmedin, değil mi?” dedi Victor, sesinde zafer kazanmış bir tınıyla.

Alan ona döndü, gözlerinde kararlı bir ateş yanıyordu. “Asla,” dedi. “Ve bunu kanıtladığımda, o kahkahalar boğazında kalacak.”

Victor’un yüzündeki gülümseme soldu, ama bir şey söylemeden uzaklara gitti. Alan, karanlık koridorda tek başına kaldı. Dışlanma, alay, şüphe… Hepsi tanıdıktı. Ama bu kez, geri adım atmayacaktı.




Toplantıdan sonraki saatler, Alan için bir sis perdesi gibi geçti. Ofisine döndüğünde, kapıyı kapattı ve masasına çöktü. Ellerini yüzüne kapadı, salondaki kahkahalar kulaklarında çınlıyordu. Victor’un alaycı sesi, Eleanor’un soğuk ret cevabı, meslektaşlarının şüpheci bakışları… Hepsi, yıllardır biriken bir yük gibi omuzlarına çökmüştü. “Deli Keating,” diye fısıldadı kendi kendine, acı bir gülümsemeyle. “Belki de haklılar.”

Mira, kapının eşiğinde durmuş, onu izliyordu. Tabletini göğsüne bastırmış, bir şey söylemek istiyor ama doğru kelimeleri bulamıyordu. Sonunda, sessizliği bozdu. “Doktor, pes etmeyeceksiniz, değil mi?”

Alan başını kaldırdı, gözleri yorgun ama hâlâ keskin. “Pes etmek mi?” dedi. “Bilmiyorum, Mira. Belki de bu savaş benim için çok büyük. Onlar… beni bir daha ciddiye almayacaklar.”

Mira içeri adım attı ve masanın yanına oturdu. “Bunu bekliyordunuz,” dedi yumuşak ama kararlı bir sesle. “Bana söylediniz. Alay edeceklerini, sizi dışlayacaklarını… Ama yine de buraya geldiniz. Neden?”

Alan bir an sustu. Gözleri, masadaki eski fotoğrafa kaydı; babasıyla çekilmiş o soluk resim. “Çünkü başka seçeneğim yok,” dedi sonunda. “Bu benim hayatım. Babam… o bana yıldızları verdi. Onları anlamamı, sorgulamamı istedi. Ama şimdi, onun hayalini sürdürmek için kendimi yok ediyor olabilirim.”

Mira kaşlarını çattı. “Yok etmek mi? Hayır, Doktor. Siz bir şey inşa ediyorsunuz. Belki onlar bunu göremiyor, ama ben görüyorum. O veriler, o dalga biçimi… Bunlar gerçek. Ve siz, bunu kanıtlayacak tek kişisiniz.”

Alan ona baktı, genç kadının gözlerindeki inancı gördü. Ama içindeki şüphe hâlâ güçlüydü. “Beni dışladılar, Mira,” dedi. “Bu toplantıdan sonra, projelerimden alınacağım. Ofisim elimden gidebilir. Yirmi yıl önce de aynı şeyi yaptılar. Bir sempozyumda konuştum, ve ertesi gün beni bir depoya sürdüler. Arşivlerde tozlu dosyaları düzenlemekle geçirdim iki yılımı. Şimdi yine aynı yere dönüyorum.”

O an, kapı vuruldu. İkisi de irkildi. Gelen, personel ofisinden bir asistandı. Elinde bir zarf tutuyordu. “Dr. Keating,” dedi resmi bir sesle, “Dr. Grayson’ın emriyle, aktif projelerden geçici olarak uzaklaştırıldınız. Yeni bir görevlendirme bekleyeceksiniz.” Zarfı masaya bırakıp çıktı.

Alan zarfa bakmadı bile. Gözlerini pencereye çevirdi, dışarıdaki gri gökyüzüne daldı. “İşte başlıyor,” diye mırıldandı. “Dışlanma. Yine.”

Mira zarfı aldı, açtı ve içindeki belgeyi hızlıca okudu. “Bu saçmalık,” dedi öfkeyle. “Sizi susturmaya çalışıyorlar. Ama bu, teorinizin yanlış olduğu anlamına gelmez.”

Alan başını salladı. “Yanlış olup olmaması önemli değil. Onlar için ben bir tehditim. Bir deli. Ve delileri kimse dinlemez.”

O gece, Alan ofisten çıkmadı. Mira eve gitmişti, ama Alan masasında kaldı. Işıklar kapalıydı, sadece bilgisayar ekranının soluk parıltısı odada bir gölge oyunu yaratıyordu. Ellerini masaya koydu ve derin bir nefes aldı. Zihninde, babasının sesi yankılandı: “Sabırlı ol, oğlum. Gerçek, her zaman bir yol bulur.”

Gözleri, Voyager 1’in son sinyal kaydına takıldı. O 1,2 saniyelik sapma, ona hâlâ bir şey fısıldıyordu. “Beni bul,” diyordu. Alan’ın dudaklarında hafif bir gülümseme belirdi. “Pes etmek yok,” diye mırıldandı. “Onlar beni dışlasa da, ben durmayacağım.”

Ertesi sabah, Mira ofise geldiğinde, Alan’ı masasında çalışırken buldu. Önünde, Horizon-X’in taslak planları vardı. Gözleri kan çanağına dönmüştü, ama yüzünde yeni bir kararlılık parlıyordu. “Ne yapıyorsunuz?” diye sordu Mira, şaşkınlıkla.

Alan ona döndü. “Onların iznini beklemeyeceğim,” dedi. “Eğer beni dışlıyorlarsa, kendi yolumu bulurum. Horizon-X’i yapacağız, Mira. Ama bunu yeraltında yapacağız.”

Mira’nın yüzünde bir gülümseme yayıldı. “Yeraltında mı? Yani… resmi kanallar olmadan mı?”

Evet,” dedi Alan. “Beni susturamazlar. Babam için, kendim için, ve senin için… Bunu kanıtlayacağım.”

O an, Alan’ın motivasyonu yeniden alevlenmişti. Dışlanma, onu durdurmak yerine daha da ateşlemişti. Ve Mira, onun yanında durdukça, bu savaşta yalnız olmadığını biliyordu.



Bölüm 4: Horizon-X Projesi

Mayıs 2071’in ilk günleri, Virginia’da gri bir bahar havasıyla başlamıştı. Alan’ın ofisi artık resmi bir NASA çalışma alanı değildi; personel ofisinin emriyle, eşyalarını toplamak için bir haftası vardı. Ama Alan, bunu bir son olarak görmüyordu. Masasının üstünde, Horizon-X’in taslak planları açık duruyordu; karalanmış notlar, hesaplamalar ve Mira’nın eklediği simülasyon çıktılarıyla dolu. Dışlanmıştı, evet. Ama bu, onun için bir başlangıçtı.

Mira, o sabah erken gelmişti. Elinde iki kahve bardağıyla kapıdan girdiğinde, Alan’ı masada, bir kâğıda bir şeyler çizerken buldu. “Günaydın,” dedi neşeyle, bir bardağı ona uzatarak. “Geceyi burada mı geçirdiniz?”

Alan başını kaldırdı, gözleri uykusuzluktan kızarmış ama canlıydı. “Uyumak zaman kaybı,” dedi, kahveyi alıp bir yudum çekerken. “Eğer NASA bizi desteklemeyecekse, kendi başımıza yapacağız. Horizon-X’i hayata geçireceğiz.”

Mira sandalyesine oturdu, tabletini çıkardı ve kaşlarını kaldırdı. “Kendi başımıza mı? Yani, fon olmadan, ekip olmadan, izin olmadan mı?”

Alan ona döndü, dudaklarında kararlı bir gülümseme belirdi. “Evet. Resmi kanallar beni susturamaz. Babam bana bir şey öğretti: Gerçek, bir yol bulur. Biz de o yolu bulacağız.”

Mira bir an sustu, sonra gülümsedi. “Bu çılgınca,” dedi. “Ama ben varım. Nereden başlıyoruz?”

O günden itibaren, ikili bir yeraltı operasyonuna girişti. Alan, yıllar içinde biriktirdiği kişisel bağlantıları kullanmaya karar verdi. İlk olarak, eski bir üniversite arkadaşı olan Dr. Sanjay Patel’e ulaştı. Sanjay, şimdi özel bir uzay teknolojisi şirketinde çalışıyordu ve Alan’ın çılgın fikirlerine her zaman bir sempati duymuştu. Bir akşam, Sanjay’ı görüntülü aradı. “Bana bir iyilik borçlusun,” dedi Alan, direkt konuya girerek. “Horizon-X diye bir proje var. Oort Bulutu’na bir sonda. Ama bunu gizlice yapmamız lazım.”

Sanjay’ın kahkahası ekrandan yankılandı. “Hâlâ aynı çılgın Keating’sin,” dedi. “NASA seni yine mi kovdu?”

“Dışladılar,” diye düzeltti Alan. “Ama bu beni durdurmayacak. Bana bir prototip yapabilecek bir ekip verebilir misin?”

Sanjay bir an düşündü, sonra başını salladı. “Riskli. Ama senin için bir şeyler ayarlayabilirim. Küçük bir atölye, birkaç mühendis. Finansmanı sen bulursun ama.”

Alan rahat bir nefes aldı. “Teşekkürler, Sanjay. Borcum olsun.”

Mira ise kendi ağını devreye soktu. Üniversitedeki bir grup eski sınıf arkadaşını, projeye gönüllü olarak katılmaya ikna etti. Çoğu, genç ve idealist mühendislerdi; NASA’nın bürokrasisinden bıkmış, bir şeyleri değiştirmek isteyen tipler. Bir hafta içinde, Alan ve Mira’nın etrafında küçük ama kararlı bir ekip oluşmuştu. Toplantılar, Sanjay’ın sağladığı gizli bir depoda yapılmaya başlandı. Depo, Langley’den birkaç kilometre uzakta, terk edilmiş bir sanayi bölgesindeydi; paslı kapılar ve tozlu raflarla dolu bir yerdi, ama onların sığınağı olmuştu.

İlk taslaklar hazırlandığında, Alan ekibe hitap etti. Depoda, bir masanın üstünde duruyordu; elinde Horizon-X’in minyatür bir modeli vardı. “Bu sonda,” dedi, sesi güçlü ve net, “Oort Bulutu’na ulaşacak. Ve bize, sinyalleri neyin kestiğini gösterecek. NASA bizi dışladı, ama bu, haklı olmadığımız anlamına gelmez. Biz, gerçeği bulacağız.”

Ekip alkışladı; genç yüzlerde bir heyecan, bir inanç vardı. Ama Alan’ın içinde hâlâ bir gölge dolaşıyordu. Bu proje, her şeyini riske atıyordu: birikimlerini, itibarını, hatta özgürlüğünü. Eğer NASA ya da yetkililer bu yeraltı operasyonunu öğrenirse, sonuçları ağır olabilirdi. Ama duramazdı. Babasının sesi, her zor anda kulaklarında yankılanıyordu: “Sabırlı ol, oğlum.”

Günler haftalara döndü. Horizon-X’in prototipi şekillenmeye başladı. Mira, sinyal bozucuyu tespit edebilecek bir alıcı tasarladı; Sanjay’ın ekibi ise hafif ama dayanıklı bir gövde geliştirdi. Alan, her detayı titizlikle denetliyordu. Geceleri depoda uyuyor, gündüzleri hesaplamalarla boğuşuyordu. Bir akşam, Mira ona yaklaştı. “Doktor,” dedi, “kendinizi tüketiyorsunuz. Biraz dinlenin.”

Alan başını kaldırdı, gözlerinde bir ateş yanıyordu. “Dinlenmek yok,” dedi. “Bu benim son şansım, Mira. Eğer başarısız olursam, her şey biter.”

Mira ona baktı, sonra başını salladı. “O zaman başarısız olmayacağız,” dedi. “Birlikte yapacağız.”

O an, depoda bir sessizlik oldu. Paslı duvarlar arasında, küçük bir ekip, insanlığın en büyük gizemlerinden birine meydan okuyordu. Horizon-X, sadece bir sonda değildi; Alan’ın hayali, Mira’nın umudu ve dışlanmışların zaferiydi.

DEVAM EDECEK...

Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
12.s: jammer hipotezi 2- nasa'da toplantı Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz 12.s: jammer hipotezi 2- nasa'da toplantı yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
12.S: JAMMER Hipotezi 2- NASA'da Toplantı yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL