3
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
249
Okunma
Ali Şeriati’nin ifadesiyle putperestlik, yalnızca taş ve tahtadan yapılmış heykellere tapınmak değildir; aksine, bireyin ve toplumun kutsallaştırdığı her şeyde kendini gösterebilir. Putlar bazen bir lider, bazen bir ideoloji, bazen bir yaşam tarzı ya da alışkanlık olabilir. Önemli olan, insanın bunları sorgulamadan kabul etmesi, onları eleştirme cesaretini gösterememesi ve kendi bilinciyle hareket edememesidir.
Putperestlik-İnsanın Kendi Zihninde Başlayan Bir Tutukluluk
Putperestlik, insanın kendi aklını ve iradesini devre dışı bırakarak, önüne konulanı sorgusuz sualsiz kabul etmesiyle başlar. Bu durum, sadece dinî ya da mistik bir inanç çerçevesinde değil, toplumsal, siyasi ve kültürel bağlamlarda da kendini gösterebilir. Putperest bir zihin, dogmatik düşünce kalıpları içinde sıkışır, kendisine sunulanı en yüce hakikat olarak kabul eder ve bu düzenin dışına çıkmayı aklına bile getirmez.
İnsanın bir putu vardır çünkü güvenmek, dayanmak, inanmak ve teslim olmak ister. Bu yüzden, tarih boyunca toplumlar kendi putlarını yaratmış ve onlara tapmıştır. Eski çağlarda bu putlar fiziksel heykellerdi; ancak modern çağda putlar daha soyut hâle gelmiştir. Artık putlar bir ideoloji, bir lider, bir tüketim alışkanlığı, bir statü göstergesi ya da körü körüne bağlı olunan bir yaşam tarzı şeklinde karşımıza çıkmaktadır.
İdeolojilere ve Sistemlere Tapınma
Modern putperestlik biçimlerinden biri, ideolojilere ve sistemlere tapınmaktır. İnsanlar bazen bir ideolojiyi sorgulanamaz bir hakikat olarak görür ve onu eleştiren herkesi düşman ilan eder. Oysa her ideoloji, belirli tarihsel, ekonomik ve sosyolojik koşullar altında doğmuş ve zaman içinde değişime uğramıştır. Ancak dogmatik bir zihin, kendi ideolojisini mutlak doğru olarak kabul eder ve onu sorgulamaktan korkar.
Kapitalizm, sosyalizm, liberalizm, milliyetçilik ve diğer pek çok düşünce akımı zamanla insanların bilinçlerinde birer put hâline gelmiştir. Kapitalizme tapan bir zihin, parayı ve tüketimi kutsallaştırır; milliyetçiliği putlaştıran biri, kendi milletini tüm gerçeklerin üstünde tutar ve eleştiriye kapalı hâle gelir; ideolojik bağlılıkları putlaştıranlar ise farklı düşünenleri dışlayarak kendi düşünce dünyalarını daraltır.
Putperestlik, bireyin özgürlüğünü kısıtlayan en büyük engellerden biridir. Zira birey, tapındığı ideolojinin dışında bir hakikat olabileceğini kabul etmez ve kendisini dar bir çerçeveye hapseder. Bu nedenle, insanın özgürleşebilmesi için önce ideolojilerini, inançlarını ve kabullerini sorgulaması gerekir.
Lider Kültü-Bireyin Teslimiyeti
Bir diğer modern putperestlik biçimi, insanın bir lideri ya da yöneticiyi ilahlaştırmasıdır. Tarih boyunca krallar, firavunlar, padişahlar ve diktatörler, kendilerini tanrısal bir güçle donatılmış gibi göstererek halkın itaatini sağlamıştır. Günümüzde ise bu durum farklı formlarda devam etmektedir.
Bireyler, kendi liderlerini sorgulama cesareti gösteremezlerse, farkında olmadan bir putperestliğin içine düşerler. Lider ne derse doğrudur, onun yaptığı her şey hikmet doludur, o asla hata yapmaz… İşte bu düşünce tarzı, bir toplumun aklını ve vicdanını felç eden en büyük tehlikelerden biridir. Oysa bir lider de insandır, hata yapabilir, yanlış kararlar alabilir ve eleştirilmesi gerekir. Ancak bir liderin sözleri ve kararları kutsallaştırıldığında, toplum artık eleştirel düşünme yetisini kaybeder ve bir çeşit zihinsel esarete girer.
Tüketim Kültürü ve Modern Putlar
Günümüzde putperestliğin en yaygın biçimlerinden biri de tüketim kültürüdür. Kapitalist sistem, insanlara belirli markaları, statü sembollerini ve yaşam tarzlarını kutsal bir değer gibi sunar. Bir insanın değeri, sahip olduğu eşyalarla ölçülmeye başlanır; ne kadar pahalı bir araba sürüyorsa, ne kadar lüks bir yaşam sürüyorsa, toplumda o kadar saygın olduğu düşünülür.
Reklamlar ve medya, insanlara sürekli olarak "daha fazlasına sahip olma" fikrini aşılar. İnsan, ruhsal tatmini maddi nesnelerde aramaya başlar ve zamanla tüketim bir tür ibadete dönüşür. Yeni bir telefon modeli çıktığında mağaza önlerinde kuyruğa giren insanlar, aslında modern çağın putperestleri hâline gelmiştir. Onlar, bir zamanlar insanların taş ve tahtadan heykellere gösterdiği bağlılığı, günümüzün tüketim nesnelerine göstermektedir.
Oysa gerçek özgürlük, insanın maddi bağımlılıklarından kurtulması ve kendi iç dünyasında bir denge kurmasıyla mümkündür. Kişi, tüketimi bir amaç değil, bir araç olarak görmeli ve maddi dünyaya gereğinden fazla anlam yüklememelidir.
Putperestlikten Kurtulmak-Bilinç ve Özgürleşme
Putperestlikten kurtulmanın yolu, insanın aklını ve vicdanını kullanarak sorgulayan bir birey hâline gelmesidir. Bunun için:
1. Sorgulayıcı Olmak: İnsan, kendisine sunulan bilgileri ve değerleri sorgulamalı, hiçbir düşünceyi körü körüne kabul etmemelidir.
2. Bireysel Özgürlüğü Savunmak: İdeolojiler, liderler ve sistemler insanları köleleştirmek için değil, özgürleştirmek için vardır. Eğer bir sistem bireyin özgürlüğünü elinden alıyorsa, orada bir putperestlik söz konusudur.
3. Maddi Bağımlılıklardan Kurtulmak: İnsan, tüketimi bir amaç olarak görmemeli, ruhsal tatmini maddi nesnelerde aramamalıdır.
4. Gerçek Anlamda Dindar Olmak: Din, insanı pasifleştiren değil, özgürleştiren bir olgudur. Eğer din adına birileri zulmü, baskıyı ve adaletsizliği meşrulaştırıyorsa, orada gerçek dinden değil, bir putperestlik biçiminden söz edilebilir.
Hakikatin Peşinde Bir İnsan Olmak
Putperestlik, tarih boyunca insan zihnini esir almış en büyük tehlikelerden biri olmuştur. Ancak modern çağda bu tehlike daha sinsi ve fark edilmesi zor bir hâl almıştır. Artık putlar tapınaklarda değil, ekranlarda, ideolojilerde, lider kültlerinde ve tüketim alışkanlıklarında kendini göstermektedir.
Özgür bir insan, hiçbir şeye körü körüne bağlanmayan, sürekli düşünen, sorgulayan ve hakikatin peşinde olan insandır. Hakikat, ancak putları kıranların ulaşabileceği bir gerçektir. Ve ancak putlardan arınmış bir zihin, özgürlüğü gerçekten tadabilir.
Erol Kekeç/28 Şubat 2025/Sancaktepe/İST
5.0
100% (2)