20
Yorum
54
Beğeni
5,0
Puan
598
Okunma
Ey şehri Ramazan…
Ne güzellikti, seninle büyümek…
Bir çocuğun gözlerinde, yüreğinde sevdanın en temiz haliyle ışıldayan bir ay, o ay ki, kalbinde merhamet ve sadelikle büyüyen bir çocuğun tek dileğiydi, seninle olmak. İşte o zamanlar, Ramazan bir anlam taşırdı, hem zamanın kendisi hem de bir başka dünyaya açılan kapıydı. Çocukluk, her şeyin çok daha saf ve berrak olduğu zamanlardı. Hiçbir kaygı yoktu, sadece içindeki sevinci nasıl daha büyük bir heyecanla yaşama arzusu vardı.
O zamanlar, şehri Ramazan farklıydı. Sokaklar, sokak lambalarının sarı ışığıyla usulca yıkanır, akşam ezanı her şeyin öncesinde bir rahmet gibi gelir, içinde bir huzur bırakırdı. Mahallede herkes bir araya gelir, sofralar öyle geniş olurdu ki, yalnızca kaselerde değil, kalplerde de bolca yer vardı. Herkesin aklında bir dilek, bir dua, bir temenni… Çocuklar dağılır, neşeyle oynar, birer kuzu gibi enerjik adımlarla her yeri sarar, Ramazan’ın ilk akşamında minik elleriyle hurmalarını paylaşarak gönüllerini birbirine açarlardı.
Sana her şeyin basit olduğunu söyleyen çocuktu. O, iftar sofrasında paylaşılan bir ekmeği, bir hurmayı, bir dilim suyu bir hazine gibi tutardı. Gözleri parlayan o çocuk, seninle büyüyen bir dosttu, Ramazan’ın her sabahında ufak bir dua gibi uyandıran. O sabah, gökyüzü daha mavi, dünya daha sessizdi. Her akşam ise göğün hüzünlü alacasına, sokaklarda toprağın kokusuna, yağmuru andıran ramazan rüzgarlarına karışan bir huzur vardı.
Bütün mahalle, sanki bir masaldı. Her biri, arkasında küçük bir hikaye bırakıp kaybolan karakterler gibi, kendi hayal dünyasında yaşıyorlardı. Yolda bir elma satıcısı, parmaklarıyla saydığı altınlar gibi parlayan sabahlar, minik ayakkabılarla neşeyle koşan çocuklar… Şehri Ramazan, o zamanlar yalnızca sokaklardan değil, kalplere işleyen bir duyguydu. Evlerin kapılarında sevgiyle bekleyen anneler, iftar sofrası kurulurken bir yudum suyu birbirine vermek için çırpınan yürekler vardı.
O çocuk, seninle bütünleşen bir duyguydu. O zamanlar her şey daha büyüktü, çünkü her şeyin ardında bir masumiyet, bir sevgi vardı. Ramazan, yalnızca bir ay değil, bir hayat gibiydi. Çocuk, her şeyin özüdür, dediği gibi. O saf halinle yaşamak, her anı anlamlı kılmak, her duyguyu birer hazine gibi taşımak gibiydi. Her sahur, sabahın erken saatlerinde uyanıp, karanlıkta bir umut aramak gibiydi. Her iftar, bir kutlama, bir şükür gibiydi.
Ey şehri Ramazan, yıllar geçse de unutulmazsın. O çocuk, kalbinde sakladığı bir hatıra olarak hep var olacak, o masumiyet, seninle her zaman yaşamaya devam edecek. Çünkü Ramazan, sadece bir ay değil, bir ömürdü… Ve çocuk, o Ramazan’ın ışığı altında büyüdü.
5.0
100% (24)