Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe yaramaz. baco
Hayrullah
Hayrullah

YÂRİM İSTANBUL’U* *MESKEN Mİ TUTTUN*

Yorum

YÂRİM İSTANBUL’U* *MESKEN Mİ TUTTUN*

( 3 kişi )

1

Yorum

5

Beğeni

5,0

Puan

337

Okunma

YÂRİM  İSTANBUL’U*      *MESKEN Mİ TUTTUN*

YÂRİM İSTANBUL’U* *MESKEN Mİ TUTTUN*




YARİM İSTANBUL’U
MESKEN Mİ TUTTUN?



Yıl 1929...

Kayseri...
Büyük Bürüngüz Köyü...

Güz güneşi sarı sarı ikindi vakti uzaklardaki mor dağların ardınan süzülürken, elinde su testisi ile köyün çeşme başında, sıraya girmiş kızlar arasındadır, ”Gül Kız” tüm güzelliği ile...

Dudaklar gül kırmızı, ten bembeyaz, endamına, yürüyüşüne ise kelimeler az...

“Güllü” derlerdi hep,
gülünce güller açardı gül yüzünde...

Kayseri’nin, her köşesinden şırıl şırıl çeşmelerin aktığı,
sokaklarından İvriz’in sularının adeta her kapıdan hatır alır gibi şırıl şırıl dolaştığı, yemyeşil ağaçlarından gökyüzünün kaybolduğu, kışın sıcacık yazın ise buz gibi taştan evleri ile “Büyük Bürüngüz” köyü...

Köyün en yakışıklı genci ise,
Fötür Ali !

Gençti, yakışıklıydı ama hafif eğik taktığı fötr şapkasını da hiç başından eksik etmezdi yetkin büyükler gibi.

Lakabı da buradan gelirdi.

Tıpkı fötr şapkası gibi...

Bir elinde otuzüçlük tespihi bir belinde köstekli saati hiç eksik olmazdı.

Bunlar yoksa havası da olmazdı.

Hele ceketi bir de attı mı omuzuna keten gömlek üstüne;

Tam bir filinta !

Zamanında Fatma Hanım’ın onarımını üstlendiği büyük Meydan Çeşmesi’nde başlamıştı Güllü ile Fötür Ali’nin destansı aşkları...

Evlilikleri de bu kutsal aşk üzerineydi;

Herşeyin de üstündeydi.

Sevdaydı nefesleri,
Hayattı sevgileri...

Genç yaşta yapılan bu evliliğin meyveleri de erken olur;

Önce Kerîman doğar ilk gözağrısı, nur yüzlüsü.

Sonra Nesîbe...

Ardından da bir arslan parçası; Ahmet !

Nihayetinde ise prensesler gibi bir kız daha, Hanife...

Sıra sıra tam dört çocuk !

Büyük Bürüngüz’ün ismi büyüktü lâkin kendisi küçüktü.

Zordu geçim Bürüngüz’de tüm bereketli topraklarına, şırıl şırıl akan sularına rağmen.

Köyün tüm erkekleri yaşları ve zamanı gelince geçim için, çalışmak için, üç kuruş para için İstanbul’a giderlerdi...

İnşaatlar meskenleriydi, alın terleri, ekmek tekneleriydi.

Zaten köyden ya taş ustası çıkardı ya da sıvacı ...

Fötür Ali de bir yakın arkadaşı ile İstanbul’un yolunu tutar, adet üzere zamanı gelince...

Gurbet...
Ayrılık...
Hasret...

Güllü ve Fötür Ali için hiç alışmadıkları duygulardı.

Yaşadıkları tek hasretlik köyün bir ucundan ancak bir diğer ucu kadardı.

Geride, dünyalar güzeli Güllü’sünü bırakmak...

Dört ciğerpâresini bırakıp gitmek ne de zordu Fötür Ali için..?

Hem kolay da değildi gitmek öyle İstanbul’a...

Gidince de kalınırdı epey oralarda.

Eğer binbir zahmetler içinde didinirlerse, dişleri ile tırnakları ile kazınırlarsa, olurdu “taşı” İstanbul’un “altın”!..

Günler, aylar böyle geçmeye başlar...

Onunla gidenler ise çoktan dönmeye başlar...

Lâkin Fötür Ali’den hiç bir haber yoktur!

Güllü için hasretlik aşılmaz dağ olur.

Haber alamamak ölümden beter olur.

Dört yavrusu bile avutamaz;

İnce hastalıktan beter bu hasretlik acısını, hasretliğin yüreğini kor gibi dağlamasını...

Bağrı yana yana tam yedi yıl olur...

Karşılıksız mektuplar kızılcık şerbeti olur...

Her satırı özlem iken sanki zehir olur...

Oralar mesken diye niye tutulur..?

Hem köy yerinde,

--“Kocan İstanbul’da başkasını buldu” diye dedikodular da dolanmaya başlamıştır artık...

Bunlara inanmasa da güzeller güzeli Güllü’nün içine bir ateş daha düşmüştür artık...

Bir gece rüyasında kocasını güzel kadınlar arasında pek de keyifli görür...

Kan ter içinde uyanır, başından aşağı kaynar sular dökülür.

Çocukluğundan beri çektiği astım nöbetine rağmen, başlar yanık yanık ağıtlar yakmaya, hıçkırıklar içinde içli içli çığırmaya;



Yârim İstanbul’u mesken mi tuttun ?
Gördün güzelleri beni unuttun,
Sılaya dönmeye yemin mi ettin;

Gâyrı dayanacak özüm kalmadı,
Mektuba yazacak sözüm kalmadı...

Yârim sen gideli yedi yıl oldu,
Diktiğin fidanlar meyveyle doldu,
Seninle gidenler sılaya döndü;

Gâyrı dayanacak özüm kalmadı,
Mektuba yazacak sözüm kalmadı…

Yârimin giydiği ketenden gömlek,
Yoğumuş dünyada öksüze gülmek,
Gurbet ellerinde kimsesiz ölmek;

Gâyrı dayanacak özüm kalmadı,
Mektuba yazacak sözüm kalmadı…

İğde çiçek açmış dallar
götürmez,
Dağlar diken olmuş kervân oturmaz,
Benim bağrım yufka
sitem götürmez;

Gâyrı dayanacak özüm kalmadı,
Mektuba yazacak sözüm kalmadı...

Bu İstanbul nice evleri yıktı,
Ayrılık ateşi bağrımı yaktı,
Güzel vatanının suyu mu çıktı ?

Gâyrı dayanacak özüm kalmadı,
Komşulara bakacak yüzüm kalmadı...

Yârim İstanbul’da selvi,
söğütsün,
Şeklini unuttum, nasıl yiğitsin,
Seninle gidenler oğlan
büyütsün,

Gâyrı dayanacak özüm kalmadı,
Komşuya varacak yüzüm kalmadı.

—————————————

Yöre;
Kayseri / Büyük Bürüngüz


Derleyen ve Görsel;
Ahmet Gazi Ayhan

Kaynak:Mustafa Cingili



📚📚📚📚📚📚


Ahmet Gazi AYHAN

Doğum: 5 Mart 1921
Ölüm. : 9 Şubat 1997

Kayseri’nin Endürlük köyünde doğan Ahmet Gazi Ayhan, folklorumuzda önemli bir yeri olan Türk Halk Müziğimize sazıyla, sesiyle ve birikimleriyle eşsiz değerler katmış; yöresinin ezgilerini tarihsel ve kültürel birikimini, ustaca kullandığı sazıyla ifade etmiş usta bir sanatçıdır.


🎼. 🎵 🎶 🎵 🪘🎤

GURBET
SENİ ANLAYANLARIN
OLMADIĞI YERDİR*


📚📚📚📚📚📚

Not: Yazı alıntıdır

Hayırlı sabahlar 🌺

Paylaş:
5 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (3)

5.0

100% (3)

Yârim istanbul’u* *mesken mi tuttun* Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Yârim istanbul’u* *mesken mi tuttun* yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
YÂRİM İSTANBUL’U* *MESKEN Mİ TUTTUN* yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Etkili Yorum
deniz_tayanç1
deniz_tayanç1, @deniz-tayanc1
3.3.2025 11:15:25
5 puan verdi
Memleketin destanı gözyaşıyla yazılmış.
Allâh rahmet eylesin, gidenlere.
Kalanlara selâmet olsun...
Çok saygımla Üstadım
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL