1
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
597
Okunma
İYİ DOST OLAMADIM
Biri yaşı 55 lerde , ötekisi 65 lerde olan sözde iki dost uzun zaman ayrı kalmışlardı.
Yaşı 65 lerde olan emekli olmuş, zamanını ibadet ederek, küçük bahçesi ile uğraşarak köyde geçiriyordu. Gözü bunca sene sonra yorulmuş, istediği gibi okuyamıyor, gözü yoruluyordu. Ama kimi görse akıl vermeyi seviyor, kendini saygıya layık görüyordu. Genç meslektaşlarının kendisine tepeden baktığını zannediyordu. Galiba bu yaşlarda olan çok insan bunları yaşıyordu.
Yaşı 55 lerde olan ise çalışmayı seviyor, işini de severek yapıyordu. İş çok olmadığından zamanını okuyarak geçiriyordu. İl Halk Kütüphanesinden kitaplar alıyor, bulamadığı kitapları da kitapçısı getiriyordu. Bazen sevdiği kitaplardan iki tane alarak, il merkezine her zaman gelemeyen yaşı 65 lerde olan arkadaşına da getiriyordu. Halbuki köyde yaşayan dostunun da şehirde Üniversite okuyan ve çalışan çocuklar vardı. İstese onlarda babalarına kitap getirirlerdi.
Hikayenin başında da dediğim gibi uzun zaman bir araya gelemeyince yaşı 65 lerde olan arkadaşına bir hayli sitemlerde bulunarak “Neye yeni kitap getirmedin, neye gelmedin, mesaj attım neye cevap vermedin, Nasıl dostsun diye” bir hayli sitem etti. Yaşı 55 lerde olan ise sessizce dinledi. Hiç konuşmadı. Öteki ise coştukça coştu. “Bana kalem getirmemişsin, kitabını getirmemişsin, falanca dostumuzun yeni kitabı çıkmış alıp getirmedin, hastaneye geldim, bana ziyarete gelmedin, mesajımı cevaplamadın “ sözü ile başlayarak “ falanca nerede çalışıyor dedim cevap yazmadın, filancanın düğününe gidecek misin? Dedim cevaplamadın. Aramadın, sormadın, “ fazlaca sitemlerine devam etti.
Yaşı 55 lerde olan bir suçlu gibi sadece önüne konan çayı içti. Dikkatle dostuna baktı sadece. Arada gülümsedi. Haklısın gibi başını salladı. Çaylar yenilendi ama 65’lik delikanlı bir türlü susmak bilmiyordu. Normalde 55’lik arkadaşı da ona cevap vermeli, kendini savunmalı hatta bazı haksız ithamlarına sert cevaplar vermeliydi. Eskiden bunu yapardı 55 lik arkadaş, dost ama nedense bu sefer hiç cevap vermedi. Vermek istemedi. Okuduğu “stres yönetimi” kitabını uygulamaya karar vermiş, uyguladıkça rahatlamıştı. Yeniden okuyunca sinirleri alınmış gibi olmuştu.
65 lik adam konuştukça 55 lik dostu da bunları düşünerek “sadece okumak değil arada durarka kitaptaki uygulamaları da yaparak yeniden okumak ne güzelmiş. “İyi bir kitap iyi psikologda oluyormuş işte “diye içinden geçiriyordu.
Yenilen kurabiyeler ve içilen çaylar ile zamanın nasıl geçtiğini unutmuşlardı. Tam bu sırada 55 lik dostun telefonu çalınca 65 lik dostu susmak zorunda kaldı. 55” lik delikanlı telefona cevap verirken “ tamam yeğenim yarım saate sizdeyim. Çayları iyi demleyin “ dedi.
Kendisine bakan 65 lik dostuna bakarak tekrar gülümsedi. “ Dostum doğru anlattın. Ben sana her gelişte çantaya koyarak kitaplar, kalemler, defterler getirmeliyim. Hatta çocuklarının kalem defter ihtiyacını da ben karşılamalıyım. Benim kitaba deftere hiç ihtiyacım yok. Seni her hafta ziyaret etmeliyim. Aradığında anında yanında olmalıyım. Benim ne önemim var ki. Dedikoduya yönelik sorularını bilmesem de mutlaka biliyormuş gibi cevaplamalıyım. Merak ettiğin her şeyi bilmeliyim . Sanki burada yaşıyormuş gibi. Senin “ ben dedikodu yapmıyorum” yalanlarına inanmalı ben senden daha çok dedikodu yapmalıyım. Demek ki dostluk böyle. Sana iyi bir dost olamadım. Şimdi kalkmak zorundayım. Sen sadece çay kurabiye koydun önüme. Verdiğin köfte sözünü de yıllarca tutmadın. Kıymayı bana gösterdin bayramda. Köfteyi de gerçek dostlarına ikram ettin. Ben iyi dost olamadığıma göre yavaşça kalkayım. Şimdi gerçek dostların gelir onlara köfte ikram edersin” die gülümseyerek kalktı.
65 lik delikanlı arkasından “ Hoca dur beni yanlış anladın “ dese de 55 lik arkadaş, dost, hızlı adımlarla hemen evden ayrılarak kendini köyün serin akşamlarını yaşayan sokaklara bıraktı. Az ilerde caminin şadırvanına oturarak elini yüzünü yıkadı. Biraz nefes alıp soluklandı. Namaz vakti olmadığından biraz soluklandı.
Gene içinden “ Bizim dostumuz olduğunu söyleyen insanlar düğünümüze gelmezler, bayramda aramazlar, yanımıza sık gelmezler ama onlara sık gitmemizi beklerler. Bizden çok şey beklerler ama onlardan hiçbir şey beklemememizi isterler. Onlara kitap vermemizi beklerler ama onlar bize kitap hediye etmezler. Sadece ona değil, “Şuna da kitap hediye et, buna da et” diyerek akıl vermeyi de çok severler. Böyle yapmayan iyi dost olmaz onlara göre, onlarınki can da bizimki hem patlıcan hem solucan “ diyerek içinden geçenlere gülümsedi.
Sonra köyün karanlık ama ay ışığı ile aydınlanan sokaklarında temiz havayı içine çeke çeke daha ortaokul öğrencisi olmasına rağmen her bir şey hediye ettiğinde teşekkür ede ede bitiremeyen ablası ile yeğeninin evine doğru yavaş yavaş yürümeye başladı.
Yeğeni küçüktü ama teşekkür etmesini bilen, hiçbir şey beklemeyen ama ihtiyaçlarını karşılayan akrabalarına daha çok sevgi gösteren bunu de güzel ifade eden, her fırsatta hem anne babasının hem akrabalarının yardımına koşan bu yeğenin varlığı 55 lik delikanlıyı daha çok sevindiriyordu. “Akıl yaşta değil baştadır” diyenler ne güzel söylemişlerdi. “Bilinç yaşta değil baştadır” dedi içinden . Kimi 65 ine gelir nefsi doymak bilmez. Beklerde bekler sonra da “sen beklenti içinde olma “der . Kendi söylediğini kendi yapmaz. “Hayat böyledir “ Mustafa Kutlu boşuna yazmaz diye geçirdi içinden.
Bunları söylerken markete upradı. Köyün küçük marketinden içinden gelenleri alırken yeğeninin bunlara ne kadar sevineceğini ve defalarca teşekkür edeceğini düşündü ve “büyükler üzerken küçükler sevindiriyorsa bu dünyanın düzeleceğine dair umut vardır” diye geçirdi içinden. Sonra içinden “iyi dost olamadım , sana yetemedim dostum” diyerek gülümsedi.
Köpekler havlıyordu uzaklarda. Kediler miyavlıyordu çöplerin yanında. İlerde bir eşek anırması geldi. İçinden “Vay be eşeklerin de nesli tükenmemiş ve anırmayı da unutmamışlar. Bzim köyde hayat bitmemiş” dedi. Gene gülümsedi. Eşeklerde galiba bana “ İyi dost olamadın “ diyor diye içinden geçirerek gülümsedi. “Olumlu düşünme sanatı” kitabı okumak böyle bir şey galiba. İnsana böyle dokunuyor diye geçirdi içinden.
Bu arada telefon yeniden çaldı arayan yeğeniydi ve “nerede kaldın dayı” diyordu tüm samimiyetiyle.
Adımlarını hızlandırdı 55 lik delikanlı.
Hikayede bakın isim koymadık. İsimlerin ne önemi var şu dünyada. Yaşını yazdık kahramanların ama “akıl yaşta değil baştadır” onun da önemi yok. Peki önemli olan ne ? İşte bu güzel soru. Önemli olan Ne kadar genç yaşta bilinçlenirsek, beynimizi iyiliğe formatlarsak, iyilik yapanın ve bizi düşüneni biz daha çok düşünerek , seversek iyilik yaparsak kendi çapımızda önemli olan o işte . Erken bilinçlenme, hayatı doya doya yaşamaktır. Hayattan zevk alarak yaşamaktır.
Bu güzel düşünceleri yaşamak, pozitif olmak belki çocuklarımızın farkına varamadığı şey ama “bak yeğenim gibi farkına varan insanlarda oluyor” dedi İçinden. Bilincin yanında güzelliklerin farkına varak hayata güzellikle bakmak işte diyerek adımlarını hızlandırdı. 65 lik sözde dostunun sözleri nedense kendine bu kadar dokunmamıştı bu sefer. “Demek ki ben de bilinçleniyor ve fakrına varıyorum” dedi.
Ablasının evine vardığında yeğeni sevinçle kapıyı açtı. “İyi ki varsın dayı, iyi ki benim dayımsın. “ dedi.Sıkıca kucakladı. Sonra ablası çıktı kapıya o da sıkıca sarıldı binbir emekle büyüttüğü kardeşini. Bu teşekkür ve motive edici söz her şeye değerdi...
5.0
100% (1)