3
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
130
Okunma
Zaman, bir nehir gibi akıyor parmaklarımızın arasından. Her damla, yaşanmış bir anın kristali, her dalga geride bıraktığımız bir hikâyenin unutulmaz melodisi. Bazen düşünüyorum da, hepimiz bu nehrin üzerinde süzülen yapraklar gibiyiz . Kimimiz akıntıya karşı yüzmeye çalışıyor, kimimiz ise kendini akışın ritmine bırakmış.
Hayat, tuhaf bir labirent gibi. Her dönemeçte yeni bir ayna, her aynada kendimizden farklı bir yansıma. Kimi zaman karşımıza çıkan bu yansımalardan kaçıyoruz, oysa her biri ruhumuzun farklı bir tonunu gösteriyor. Tıpkı ağaçların mevsimler boyunca değişen renkleri gibi, biz de dönüşüyoruz durmaksızın.
Kayıplarımız... Ah o kayıplarımız! Onlar ruhumuzdaki en derin vadiler belki de. Ama dikkat ediniz, her vadinin aynı zamanda bir akustik ekosu vardır.içine düşen her ses, binlerce kez yankılanır ve bize farklı bir hikâye anlatır. Bazen bir dostun vedası, bazen bir aşkın son nefesi, bazen de sadece zamanın kendisi... Her kayıp, ruhumuzda açtığı boşlukla bizi daha da derinleştiriyor.
Yolculuğumuz boyunca karşılaştığımız her insan, kütüphanemizdeki farklı bir kitap gibi. Kimi kalın bir roman kadar derin ve karmaşık, kimi ise küçük bir şiir kadar öz ve vurucu. Her birinden okuyacak, öğrenecek bir şeyler var. Ve belki de en önemlisi, her birinin bize öğrettiği, kendimize dair yeni bir sayfa.
Acı çekmekten korkmayın. Acı, ruhumuzun dönüşüm ateşidir. Tıpkı altının ateşte saflaşması gibi, biz de acılarımızla arınıyor, güçleniyor ve yenileniyoruz. Her kırılma noktası, yeni bir başlangıcın doğum sancısı aslında.
Zaman zaman kendimizi kaybettiğimizi düşünürüz. Oysa kaybolmak, belki de kendimizi bulmanın en güzel yoludur. Çölde kaybolmuş bir seyyah gibi, yıldızlara bakarak yönümüzü bulmayı öğreniriz. İçimizdeki pusula her zaman bizi özümüze doğru yönlendirir.
Bu yolculukta en değerli şey ’an’dır. Ne geçmişin pişmanlıklarına, ne geleceğin kaygılarına esir olmadan, sadece şimdiyi yaşayabilmek... İşte gerçek özgürlük budur belki de. Bir kelebeğin kanat çırpışındaki zarafet gibi, anın içinde dans edebilmek...
Unutmayın ki, her birimiz evrende tek bir kumdan ibaretiz belki, ama o kum tanesi olmadan çöl eksik kalır. Her birimizin hikâyesi, büyük resmin vazgeçilmez bir parçası. Öyleyse kendi hikâyenizi cesurca yaşayın, kendi şarkınızı gönülden söyleyin.
Ve son olarak, sevgili yolcu, bil ki bu yolculukta yalnız değilsin. Senin geçtiğin yollardan geçmiş nice yürek var, senin yaşadığın acıları tatmış nice can... Hepimiz aynı gökyüzünün altında, aynı yıldızlara bakarak yürüyoruz kendi hakikatimize doğru.
Yaşam, sonsuz bir dönüşüm dansı... Ve biz hepimiz bu dansın hem dansçısı hem de seyircisiyiz. Öyleyse dans edelim korkularımızla, sevinçlerimizle, kayıplarımızla ve kazanımlarımızla. Dans edelim zamanın ellerinde, ta ki son yaprak düşene dek...
Turgay Kurtuluş
5.0
100% (1)