4
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
219
Okunma
Şehirler, insanlar gibidir. Kimi seni ilk görüşte kucaklar, kimi de uzun süre gözler, sınar, ancak ondan sonra bağrına basar. Ben, kuzeyden güneye göç ettiğimde, bunu kemiklerime kadar hissettim. Yeni bir kente geldiğinizde, o kentin ritmini, kokusunu, sesini öğrenmelisiniz. Tıpkı yeni bir sevgiliyi tanır gibi, her kıvrımını, her suskunluğunu anlamaya çalışarak.
İlk günler, her şey yabancıydı. Sokaklar labirent gibiydi, insanların şivesi kulağıma garip geliyordu. Kendimi bir yabancı gibi hissediyordum, sanki üzerimde "buraya ait değil" yazan görünmez bir etiket vardı. Ama zaman, büyük bir öğretmendir. Yavaş yavaş, bu yeni dünyanın kodlarını çözmeye başladım. Her köşe başı, yeni bir anı biriktirdiğim bir durak oldu. Binalar, yollar, pencereler ve hatta kaldırımlar bile bana hikâyeler anlatmaya başladı.
Göç, cesaret ister. Bildiğin her şeyi geride bırakıp, bilinmeyene adım atmak... Bu, hayatın bize sunduğu en büyük maceralardandır. Ama unutmayın, göç etmek sadece fiziksel bir hareket değildir. Aynı zamanda zihinsel ve duygusal bir yolculuktur. Yeni bir dil öğrenmek gibidir; sadece kelimeleri değil, o dilin ruhunu da kavramalısınız. Şehirlerin de ruhu vardır ve onları gerçekten anlamak için sessizliklerini dinlemek gerekir.
Yeni şehrimde, her gün yeni bir keşif yapıyordum. Mahalle bakkalının gülümsemesi, pazar yerindeki tezgâhların rengârenk görüntüsü, sahildeki balıkçıların şarkıları... Her biri, bu yeni hayatımın birer parçası oluyordu. Yavaş yavaş, bu şehrin ritmine ayak uydurmaya başladım. İlk zamanlar bir yabancı gibi süzülerek yürüdüğüm sokaklar, şimdi ayak izlerimi tanıyordu.
Ama bu süreç kolay değildi. Geceleri, eski evimi, eski arkadaşlarımı özlüyordum. Bazen, "Neden buradayım?" diye soruyordum kendime. İşte o anlarda, içimdeki ses bana şöyle fısıldıyordu: "Yüreğinin götürdüğü yere git." Ve ben de öyle yaptım. Çünkü bazı soruların cevapları, en beklenmedik yollarda saklıdır.
Zamanla anladım ki, bir yere ait olmak, o yeri anlamakla başlar. Sokakların hikâyelerini dinledim, insanların gözlerindeki ışıltıyı gördüm, denizin şarkısını duydum. Ve yavaş yavaş, bu şehir de beni tanımaya başladı. Artık yabancı değildim; bu toprakların bir parçasıydım. O, beni kucakladı, ben de ona kök saldım.
Göç, bize yeni bir başlangıç sunar. Evet, zorludur, evet, bazen acı verir. Ama aynı zamanda, kendimizi yeniden keşfetme, yeniden yaratma fırsatı verir. Bu yolculukta öğrendim ki, her zorluk aslında bir armağandır. Bizi güçlendirir, büyütür, derinleştirir. Tıpkı bir nehir gibi, yeni yatağını bulana kadar yoluna devam eder insan.
Yeni dostluklar kurdum, yeni lezzetler tattım, yeni manzaralar gördüm. Her biri, ruhuma yeni renkler kattı. Anladım ki, hayat sadece nefes almak değil, her anı dolu dolu yaşamaktır. Ve bu yeni şehir, bana bunu öğretti. Bazen bir kahve kokusu, bazen eski bir şarkı, bazen de yolda yürürken fark ettiğiniz küçük bir detay, yabancılıktan aşinalığa geçişin işaretidir.
Şimdi, yıllar sonra, bu şehri evim olarak görüyorum. Sokaklarında yürürken, her köşede bir anım var. Her kahvede bir sohbet, her parkta bir gülümseme... Ve anlıyorum ki, bir yeri sevmek, o yere kök salmaktır. Tıpkı bir ağaç gibi, derinlere inmek, sağlam durmak... Ama bu kökler, bizi hapsetmez. Aksine, bize güç verir, daha yükseğe uzanmamızı sağlar. Çünkü biliyorum ki, gerçek özgürlük, ait olduğun yeri bilmek ve oradan dünyaya açılmaktır.
Sevgi, yok oluşa direnmektir dedim ya... İşte bu yüzden, her gün yeniden sevmeyi öğreniyorum. Bu şehri, insanlarını, sokaklarını, denizini... Ve en çok da, bu yolculukta keşfettiğim kendimi seviyorum.
Hayat, tüm çürümelere rağmen güzeldir. Çünkü her yeni gün, kendimizi yeniden yaratma şansı verir bize. Ve ben, bu şansı her gün değerlendiriyorum. Bu şehirde, bu yeni hayatımda, her gün yeni bir sayfa açıyorum. Tıpkı bir kitap gibi, her köşe başında yeni bir cümle, her sokakta yeni bir anlam keşfediyorum.
Siz de korkmayın. Yüreğinizin götürdüğü yere gidin. Yeni topraklar keşfedin, yeni insanlar tanıyın, yeni hikâyeler yazın. Çünkü hayat, ancak yaşadığımız kadardır. Ve inanın bana, bu yolculuk, tüm zorluklarına rağmen, yaşamaya değer.
Şimdi, balkonumda oturup şehrimin ışıklarını izlerken, içimde bir huzur var. Bu şehir artık benim, ben de bu şehrinim. Ve biliyorum ki, daha yazılacak çok hikâyemiz var birlikte. Çünkü göç etmek, sadece yer değiştirmek değil, kendini yeniden keşfetmektir. Ve bu keşif, ömür boyu sürer.
Turgay Kurtuluş
5.0
100% (4)