0
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
232
Okunma
Ruhumun derinliklerinde bir kıpırtı var ehlileşmeyi reddeden huzursuz bir enerji. Her nefesimde, her kalp atışımda hissediyorum.Özgür olmayanı bekleyen kuşların, kanat takıp sonsuz gökyüzüne süzülmek isteyen atların varlığını.
İç dünyamın bu yaratıkları sadece hayal gücümün ürünü değil. Onlar en derin arzularımın, en ateşli hayallerimin vücut bulmuş hali. Kuşlar, narin kanatları ve delici bakışlarıyla, gündelik hayatın kısıtlamalarından kurtulmak için can atan yanımı temsil ediyor. Bilincimin pencere pervazına tünemiş, gözleri ufukta, uçuşa geçecekleri anı bekliyorlar.
Ve sonra atlar var görkemli, güçlü ve ehlileşmemiş. Zihnimin gözünde görüyorum onları, sabırsızlıkla toprağı eşelerken, kasları gerilmiş beklerken. Bunlar sıradan atlar değil; onlar benim vahşi ruhumun tezahürü, toplumun beklentileriyle dizginlenmeyi reddeden yanım. Kanat özlemi çekiyorlar, sadece açık arazilerde dörtnala koşmak onlara yetmiyor. Hayır, bu atlar yerçekimine meydan okumayı, bulutların arasında yarışmayı ve dünyevi alemi geride bırakmayı hayal ediyorlar.
Çoğu zaman, gecenin sessiz saatlerinde onları duyabiliyorum tüylerin hafif hışırtısını, bir aygırın sabırsız kişnemesini. Bana sesleniyorlar, beni yere bağlayan görünmez zincirlerden kurtulmaya teşvik ediyorlar. Sesleri bir özlem senfonisi, kalbimin en derin arzularının yankılandığı bir koro.
Peki neden bu yaratıklar içimde yaşıyor?
Belki de unutulmuş bir özgürlüğün kalıntıları, ruhlarımızın sorumluluk ve beklenti yükünden kurtulmuş bir şekilde dolaştığı zamanlardan kalan yankılar. Ya da belki de gelecekteki özgürleşmenin tohumları, gerçekliğimizi dönüştürmek için doğru anı bekliyor.
Anladım ki bu iç varlıklar kuşlar ve atlar benden ayrı değiller. Onlar kim olduğumun ayrılmaz parçaları, hepimizin içinde var olan ikilemleri temsil ediyorlar. Kuşlar, manevi ve duygusal özgürlük arzumuzu, koşullarımızın üstüne çıkma ve dünyayı daha yüksek bir perspektiften görme yeteneğimizi simgeliyor. Ham güçleri ve ehlileşmemiş ruhlarıyla atlar ise fiziksel özgürlük ihtiyacımızı, bizi geri tutan kısıtlamalardan kurtulma dürtümüzü somutlaştırıyor.
Hayatın karmaşıklıkları arasında yolumu bulurken, bu iç sesleri dinlemeyi öğrendim. Bana özgürlüğün sadece dışsal bir durum değil, aynı zamanda içsel bir durum olduğunu hatırlatıyorlar. Gerçek özgürleşme, kısıtlamaların yokluğundan değil, onların içinde yükselme yeteneğinden, en dar alanlarda bile sınırsız ufuklar bulabilmekten geliyor.
Bu yüzden içimdeki bu varlıkları besliyorum, onlara hayaller ve özlemlerle can veriyorum. Büyümeleri, kanatlarını germeleri ve kaslarını esnetmeleri için alan açıyorum. Ve bunu yaparken, daha fazlasını, günlük varoluşun sıradan rutinlerinin ötesinde bir şeyler arzulayan yanıma saygı duyuyorum.
Çünkü sonunda hepimiz özgür olmayanı bekleyen o kuşlar gibiyiz, kanat takmak isteyen atlar gibiyiz. İçimizde uçma potansiyelini, sınırlarımızı aşma ve gökyüzüne dokunma kapasitesini taşıyoruz. Ve bu iç yaratıkları tanıyıp kucakladığımızda, gerçek özgürlüğe doğru ilk adımı atıyoruz kalpte başlayan ve dışarıya yayılan, sadece kendimizi değil, çevremizdeki dünyayı da dönüştüren bir özgürlük.
5.0
100% (1)