5
Yorum
21
Beğeni
5,0
Puan
352
Okunma
Sonsuz gibi görünen bir gecenin derinliklerinde, düşüncelerimin labirentinde dolaşırken buldum kendimi. Penceremden görünen şehir, tıpkı içimde dönen duygular gibi, ışıklar ve gölgelerden oluşan bir bulanıklıktı. Yabancıların geçişini izledim, yüzlerinde keder ve mücadele hikayeleri kazınmıştı ve suçluluk duygusuna engel olamadım.
İşte buradaydım, kurduğum hayatın konforuyla çevrili, ama içim bomboş. İroni gözümden kaçmadı ne sık başkalarının talihsizliklerine takılıp kalırken kendi nimetlerimizi göz ardı ediyoruz? Sanki mutluluk kalbimizle acımasız bir saklambaç oynuyor, hep bir adım önde, hep ulaşamayacağımız kadar uzakta.
Alnımı serin cama yaslayıp, nefesim camı buğulandırırken, derin bir şey fark ettim. Peşinden koştuğum, içimdeki bu boşluğu dolduracağını sandığım mutluluk, bir serap’tan başka bir şey değildi. Toplumun beklentilerinin bir ürünüydü, geçici bir tatmin dışında bir şey vermeyen başarıların listesiydi.
Gözlerimi kapattım, gecenin sessizliğinin beni sarmasına izin verdim. O durgunluk anında, önemsiz saydığım saf neşe anlarının anıları sel gibi geri geldi. Arkadaşlarla bir fincan kahve eşliğinde paylaşılan kahkahalar, sevdiklerimin sıcak kucaklaması, ruhuma dokunan bir kitabı bitirdikten sonraki başarı hissi. İşte gerçek hazineler bunlardı, gözümün önünde gizlenmiş, mutluluğun nasıl olması gerektiğine dair amansız arayışımın gölgesinde kalmış.
Gözlerimi açtığımda, dünyayı yeni bir mercekten görürken dudaklarımda yumuşak bir gülümseme belirdi. Şehrin ışıkları artık uzak ve soğuk değil, insan ruhunun direncine tanıklık eden sayısız hikayenin fenerleri gibiydi. O an anladım ki gerçek mutluluk bir varış noktası değil, kendini keşfetme yolculuğuymuş.
Şafak sökerken, gökyüzünü pembe ve altın tonlarına boyarken, içimde bir değişim hissettim. Sürekli yoldaşım olan huzursuzluk yavaşça kaybolmaya başladı, yerini eksikliğini bilmediğim bir huzur duygusuna bıraktı. Anladım ki, ele geçmez bir mutluluk idealinin peşinde koşarken, zaten sahip olduğum sevince kör kalmışım.
Ama hayat, sonsuz bilgeliğiyle, bizi uzun süre zaferimizle övünmemize izin vermiyor. Tam her şeyi çözdüğümü düşündüğüm, bu yeni bulduğum huzurun tadını çıkarmaya hazır olduğum anda, evren bana başka bir sürpriz hazırladı. Komik, değil mi? Tam ayaklarınızın yere sağlam bastığını düşündüğünüz an, zemin altınızda yeniden kayıyor.
Ancak bu sefer korkmadım. Değişimi açık kollarla karşıladım, bu yeni yolun beni nereye götüreceğini merak ederek. Çünkü artık biliyordum mutluluk her şeyi çözmüş olmakla ilgili değil. Bilinmeyeni kucaklamak, kaoste güzelliği bulmak ve kaderin her dönüşünde kendine büyüme izni vermekle ilgili.
Yeni güne adım atarken, daha hafif, daha özgür hissettim. Dünya değişmemişti, ama ben değişmiştim. Ve bu dönüşümde, daha önce hiç bilmediğim kadar derin bir mutluluk buldum. Mükemmel değildi, sürekli değildi, ama gerçekti. Ve anladım ki, önemli olan da buydu.
5.0
100% (1)