1
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
222
Okunma
Tarih boyunca halkın iradesiyle iktidara gelenlerin, zamanla halktan koparak devlete yaslanması ve nihayetinde adaletten sapması sıkça görülmüştür. Türkiye gibi demokratik mücadelelerin sancılı olduğu ülkelerde bu olgu daha da belirgindir. Bir zamanlar halkın desteğiyle yükselen liderler ve partiler, iktidarı ele geçirdikten sonra halka hizmet etmek yerine, devleti kendi güçlerini koruma aracı haline getirirler. İlk başta halkın içinden çıkmış gibi görünen yönetimler, zamanla devletin kurumlarını ve imkanlarını kullanarak kendilerini halktan üstün görmeye başlarlar. Sonunda ise halkın gücüyle gelenler, halka karşı devleti kullanarak kendi iktidarlarını kalıcı hale getirmeye çalışırlar.
Bu döngü neden tekrar eder? Güç, neden insanları yozlaştırır? Halkın beklentileri ve talepleri nasıl görmezden gelinir? İşte Türkiye’de ve dünyada örnekleriyle, halkın gücüyle gelen ama halka adil davranmayan iktidarların anatomisi...
1. Seçimle Gelen, Krallık Kurar
Demokrasi teorik olarak halkın yönetime katılımını garanti altına alan bir sistemdir. Ancak uygulamada, halkın oylarıyla iktidara gelenlerin büyük bir kısmı, zamanla kendilerini halkın temsilcisi olmaktan çok, halkı yönetecek bir sınıfın üyesi olarak görmeye başlar.
Türkiye’de son 100 yılın siyasal tarihine bakıldığında, farklı ideolojilerden pek çok liderin halkın umudu olarak iktidara geldiği, ancak bir süre sonra devlete yaslanarak adaletten uzaklaştığı görülür. Bunun temel sebeplerinden biri, devlet gücünün cazibesi ve onu kontrol edenlerin bu gücü bırakmak istememesidir. Devletin sunduğu ayrıcalıklar, liderleri ve çevrelerini yozlaştırır. Önce kendilerini korumak, sonra da iktidarlarını sürdürmek için devletin kurumlarını kullanmaya başlarlar.
Türkiye’den Çarpıcı Örnekler:
1950’de Demokrat Parti (DP) halkın büyük desteğiyle iktidara geldi. Tek parti döneminin baskılarından bunalan halk, Menderes ve ekibini özgürlüklerin teminatı olarak gördü. Ancak iktidarını sürdürmek için zamanla otoriterleşti, basına baskılar arttı, muhalefet susturuldu, halkın talepleri önemsenmemeye başlandı.
1980 Darbesi sonrası gelen Turgut Özal başlarda ekonomik reformlarla halkın umudu oldu. Ancak zamanla yakın çevresine imtiyazlar tanıyan bir yönetim anlayışı benimsedi ve devletin gücünü halka değil, belirli bir zümreye kullandı.
2002’de AK Parti, halkın desteğiyle "mazlumların sesi" olarak iktidara geldi. Ancak zamanla devlet gücünü kontrol altına aldı ve halkın sesine değil, kendi iktidarını koruyacak mekanizmalara odaklandı. Başlangıçtaki demokratikleşme söylemi, yerini merkeziyetçi ve otoriter uygulamalara bıraktı.
Bu döngü sadece Türkiye’ye özgü değil. Latin Amerika’dan Asya’ya kadar pek çok ülkede, halkın gücüyle gelen liderlerin, bir süre sonra devletin gücüyle halka hükmetmeye başladığını görüyoruz.
2. Devlet Gücüyle İktidarını Sağlama Alanlar, Halkı Unutur
Devlet gücüyle iktidarını koruyan yöneticilerin en belirgin özelliklerinden biri, halktan kopmalarıdır. Seçim dönemlerinde meydanlarda halka yakın görünen siyasetçiler, iktidara geldiklerinde saraylara, lüks ofislere, korumalarla çevrili hayatlara çekilirler.
Halkın içinde büyüyen liderlerin, halktan uzaklaşma süreci:
Önce devletin kaynaklarını kontrol etmeye başlarlar.
Ardından medyayı ve muhalefeti susturarak kendi gerçekliklerini yaratırlar.
Bürokrasiyi kendi çıkarlarına göre şekillendirirler.
Eleştirel sesleri bastırmak için yargıyı kullanırlar.
Son olarak halka "hizmet ettiklerini" iddia ederek kendi konforlarını meşrulaştırırlar.
Halkın içinden geldiğini iddia eden birçok lider, bir süre sonra devleti halka karşı bir kalkan olarak kullanmaya başlar. Çünkü halkın gücüne güvenmek yerine, devletin baskı gücüne güvenmek daha kolaydır.
Örnekler:
İşçi sınıfının temsilcisi olduğunu söyleyen liderler, iktidara geldikten sonra işçilerin haklarını unutup, sermaye sınıfının yanında yer alırlar.
Özgürlükçü söylemlerle iktidara gelenler, zamanla baskıcı mekanizmalar kurarak halkın sesini kısmaya başlar.
"Biz halkın içinden geldik" diyenler, lüks makam araçları, özel jetler, saraylar ve villalar içinde yaşamaya başlar.
3. Devletin Halktan Büyük Görüldüğü Yerde Adalet Olmaz
İktidarın devlete yaslanarak kalıcı hale gelmesi, en büyük zararını adalet sistemine verir. Çünkü güçlü olanın hukuk dışı yollarla iktidarını koruyabileceği bir düzen kurulur.
Türkiye’de Yargının Siyasallaşması:
Bağımsız olması gereken mahkemeler, iktidara hizmet eder hale gelir.
Muhalifler hukuksuz yargılamalarla susturulur.
Seçimler adil olmaktan çıkar, devletin imkanları iktidar lehine kullanılır.
Basın ve ifade özgürlüğü yok edilir, halkın bilgilenme hakkı elinden alınır.
Hukukun tarafsız işlemediği bir yerde halk, artık kendi iktidarını belirleyemez. Seçimler sadece bir formalite haline gelir ve iktidarın halkı temsil etmesi mümkün olmaz.
4. Çözüm Nedir?
Halkın gücüyle gelenlerin devletin gücüyle halka hükmetmesini engellemenin yolları nelerdir?
1. Güçlü ve bağımsız bir yargı sistemi: Yargı, iktidarın değil, halkın çıkarlarını korumalıdır.
2. Özgür basın: Medya özgürlüğü olmadan, halk gerçekleri öğrenemez ve bilinçli kararlar veremez.
3. Şeffaf devlet yönetimi: Kamu kaynaklarının nasıl harcandığı halk tarafından denetlenebilmelidir.
4. Güçlü sivil toplum: Halk, örgütlü bir şekilde haklarını savunabilmelidir.
5. Siyasi bilinç: Seçmenler, liderlerin sözlerinden çok eylemlerine bakarak oy vermelidir.
Eğer bir halk, seçimden seçime değil, her gün yönetimi denetlerse, halkın gücüyle gelenlerin halka ihanet etmesini önleyebilir.
Halkın Gücüyle Gelen, Halka Hizmet Etmelidir!
Halkın desteğiyle iktidara gelenlerin, halka adil davranmaması demokrasi için büyük bir tehdittir. Devleti, halka karşı bir kalkan olarak kullanmak yerine, halkın hizmetinde bir araç olarak görmek zorundadırlar. Aksi halde tarih hep aynı şekilde tekrar eder:
Halkın umudu olanlar, zamanla halkın sırtına yük olur.
Özgürlük vaat edenler, baskının mimarı haline gelir.
Halkın desteğiyle gelenler, halkın gücünden korkmaya başlar.
Bu döngüyü kırmanın tek yolu, halkın bilinçli ve örgütlü olmasıdır. Eğer halk, kendi iradesine gerçekten sahip çıkarsa, hiçbir iktidar, devlet gücüyle onu ezemez!
Bahadır Hataylı/08.02.2025/Sancaktepe/İST