Önce doğruyu bilmek gerekir; doğru bilinirse yanlış da bilinir, ama önce yalnış bilinirse doğruya ulaşılamaz. farabi
AYRIKOTU
AYRIKOTU

KARDELEN ‘İN ROMANI

Yorum

KARDELEN ‘İN ROMANI

0

Yorum

1

Beğeni

0,0

Puan

190

Okunma

KARDELEN ‘İN ROMANI

Dağlara anlatsam özünü çözer
Kum olur dağılır kalakalırdı
Çınara anlatsam ahdini bozar
Çim olur eğilir kalakalırdı

Bendeki bu derdi duyan ağlardı
Ak yerine başa kara bağlardı
Yağmur olup yağar selle çağlardı
Gam olur döğülür kalakalırdı.
…….

Yılların adı var ! Patlamaya hazır, birikmiş volkana dönmüşüm bu insafsız yıllarda.
Diyemezdim kimselere “derdim bu !“ diye

Gurbete düşünceye kadar gurbet nedir bilmezdim.
Oralarda mutlu olurum hayatımı kurtarırım kendime yeter, anama kardeşlerime de yeter artarım diyordum.

Kazın ayağı öyle değilmiş.
Ben kendime baht hazırlamak için çırpınırken, felek çok daha farklı taht üzerinde çalışıyormuş.

Allah’ tan gelene razıyız! dedik bahtımıza ne çıkarsa kabullendik.

Bu kez çok farklı çırpınışlar ile labirentin içinde kaybolup gittik.Gömüldük ağıtsız kabir içine!
Yine diyemedik kimseye derdimiz bu diye.

İçimiz kan ağlarken güldük, gülümsedik herkese.
Yüzümüze binbir çeşit maske takıp dolaştık
Ne anaya ne kardeşe diyemedik halimiz ahvalimizi! Diyemezdik.
Yenilir yutulur değildi ki halimiz !
Söylesek kan olup katil olacaklardı belki de!
Çektik sineye, boynumuz bükük kaldık yetimlik yüzünden.

Bunu fırsat bilip , fırsatı ganimete çevirdi en yakınımızdakiler.
Diyemedik.
Kan tükürdük ama kızılcık kızılcık şerbeti içtik dedik.

Büyüklerimiz” kol kırılır yen içinde kalır” derlerdi. Susmayı öğrettiler böylece!
Susardık.
Sustuk senelerce!
Unuttuk kendimizi.

Halkalı köle olduk.
Kişiliğimizi unuttuk.
Ne denirse onu yaptık.
Bildiğiniz köleydik.
Kazancımızı başkasının avucuna sayıp, onun hizmetini gören , söz hakkı bile olmayan bir köle!
Peşpeşe çocuk doğuran, sülalesinin hizmetine koşan, evde , tarlada, heryerde her işte çalışan ama sesi çıkmayan, sesi çıkarılmayan bir köle!
Gitgide içime dönükleşip düpedüz yok oluyordum.

Migren atakları beni çileden çıkarıyordu.

Kırk yaşına geldiğimde şöyle bir kendime baktım aynada.
Maskesiz yüzümü gördüm bir an!
Aman Allahım!

Bu umutsuz, bu mutsuz, bu gariban ben miyim?

Yok mu kimin kimsen be garip?
Niçin sessiz sessiz ağlar gezersin
Nerede araban cemsen be garip
Niçin yüreğimi dağlar gezersin?

Delirmeye mi başladım yoksa? Aynada kendime güzellemeler yazıyordum.

Sanırım ben kendimi kaybediyordum. Ya da kendimi kaybetmişim de bugün aynada kendimi mi bulmaya başladım bilmiyorum.

Böyle olmayacaktı. Ben kendime lazımdım. Çocuklarıma lazımdım. Dahası öğrencilerime lazımdım. Ben onların idolüydüm. Niçin beni bu denli üzmelerine izin vermiştim ki?

Bir şeyler yapmalıydım.
Bunun için öncelikle içimdeki bu acı gam yükünü ortaya çıkarmam gerekiyordu.

Okulda, evde ,çevrede işler biter bitmez etrafımda kimse kalmadığı her fırsatta her şeyi yazmam içimi kendime dökmem gerekiyordu.
Yazmaya başladım.
Yazdım ağladım, okudum ağladım, süzdüm ağladım, bozdum ağladım!

Ağladıkça sel olup taşıyordum
Ağladıkça yapılanlara şaşıyordum

Yine de kimseye diyemiyordum.
Birilerinin beni anlaması lazımdı.

Bu hayatta çok sevdiğim , değer verdiğim beş kişiyi seçip bu yazdığım romanı okutmam gerekti.
Ancak beni o zaman anlar, neden bu kadar ketum olduğuma, acıların beni ne hale getirdiğine o zaman karar verebilirlerdi.
Gönderdim.
İlk öncelik oğlumun hakkıydı
Sonra da beni annesi gibi bilen küçük kız kardeşimin.
Ve diğer üç kişinin.

Oğluma gönderdiğimde , üçyüz sayfalık romanı nefes almadan sabaha kadar ağlayarak okuduğunu söyledi.

Anne! dedi ağladı.
Konuşamadı.
Ağladı… Ağladı… Hıçkıra hıçkıra ağladı.

Ben iyiyim oğlum! Merak etme! Hem de çok iyiyim.
Hele şimdi sen biliyorsun ya!
Çok daha iyiyim dedim.

Kızkardeşim aynı şekilde sabahlamış. Tansiyonu epey yükselmiş. Yine de bırakmamış romanı elinden.

Ertesi günü roman bitmiş ama kendisi de bitmiş.
Hastaneye kaldırmışlar.
Söylememiş nedenini.
Bana iki gün sonra telefon ettiğinde sesi o kadar kötüydü ki!

Abla! dedi ağladı.

Ağlamaktan konuşamıyordu.

“Geçti ablam üzme beni , gönderdiğime pişman etme! Bak etkilenmişsin çok üzüldüm şimdi“ dedim.

“Abla annem öbür dünyada hepsinden hesap soracak “dedi ağladı.

Kardeşimin üzülmesi beni derinden yaraladı.
Ben kendimi iyileştireyim derken başkalarını üzmüştüm.

Çok sürmedi.
Kardeşim kanser hastalığına yakalandı.

Hepsi benim suçum!
Ne yaptım ben?
Ah Allah’ım! Ben ne yaptım? diye döğündüm durdum.
Nafile!
Olacakla öleceğin önüne geçilmiyor ne yazık ki!
Şimdi iki yıldır kanserle mücadele ediyor.
Ben her ne kadar maddi manevi onun yanında olmaya çalışsam da!
Ne çare?

Bilmiyorum kul kaderine razı olup sessiz mi kalmalıydı?

Bilmiyorum!!!!!

Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Kardelen ‘in romanı Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Kardelen ‘in romanı yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
KARDELEN ‘İN ROMANI yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL