- 48 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İLERİ'NİN HEMEN ARDINDAN
Selim İleri de gidiverdi. Ansızın. Esasen, onun vedası bir devrin tamamen sona erip yeni bir devrin alabildiğine kök salması anlamına gelmektedir. 75 yaşındaki İleri’nin ölümüyle birlikte zaten giderek yitmekte olan kağıt çağı, o çağın edebiyatı artık miadını doldurmuş ve yerini dijital çağa, o çağın edebiyatına bırakmıştır.
Hisli, romantik, nostalji sevdalısı, eski ve basit bir anı kırıntısından, çocukluğunda duymuş olduğu bir parfüm kokusundan bile okurun gözlerini nemlendirip onu bambaşka bir hissiyat ikliminde seyahat ettiren uzun hikayeler çıkaracak kadar mahir bir yazar olan Selim İleri, elbette artık bu saatten ve bu yaştan sonra elektronik, sanal ve haliyle izole kültür, sanat ve edebiyat mecrası için eser üretmez, üretemezdi. Yalnız şu da vardır ki, tartışılmazdır ki, Selim İleri de bugüne kadar ortaya koyduğu o eşsiz ve zengin deneme, anı, hikaye ve elbette roman külliyatıyla o dünyada yerini alacaktır.
Selim İleri’nin söyleşi ve konferanslarına birçok kez katılmış, kendisiyle en azından tanışıp merhabalaşmış, albümümde o vakitler çekmiş olduğum fotoğraflarını halen muhafaza eden biri olarak, radyoda tesadüfen vefat haberini alınca, doğrusu içim sızladı.
Aynı zamanda, 1980’li yıllarda Türk sinemasında çok mühim senaryolara imza atmış bir yazardı İleri. İlk aklıma gelen 1981 yapımı ’Kırık Bir Aşk Hikayesi’dir. Hümeyra ve Kadir İnanır’ın oyunculukları, Selim İleri’nin özgün ve duygusal ama ayağı yere basan diyalogları (ikili konuşmaları) ve yanı sıra Cahit Berkay’ın muhteşem film müziği bir araya gelince, ortaya destansı addedilebilecek bir yasak aşk öyküsü çıkmıştır. Sonra hemen bir yıl sonra, ’Seni Kalbime Gömdüm’ filmi gelmiştir. Ve burada da Selim İleri’nin duygulu kalemiyle Türkan Şoray’ın duygulu oyunculuğu pek mükemmel kaynaşmıştır. İleri, seksenli yılların ikinci yarısında ses getiren iki senaryoya daha imza atmıştır ki, bunlar ’Afife Jale’ filmi ve TRT için çekilen ’Cahide’ dizisidir. İleri, ’Afife Jale’ filminde ufak da bir rol, doktor rolü, üstlenmiştir.
Selim İleri Kadıköy’lüydü. İstanbulluydu. İstanbul efendisiydi. İstanbul’da oturur, İstanbul Türkçesiyle konuşur, İstanbul Türkçesiyle yazar ve hep İstanbul’u yazar, İstanbul’u yaşardı. Bayrağı gençlere devrederek gidiverdi. Ansızın.
Ansızın geliyor ölümler, göz göre göre geldiği kadar. Doğana seviniyor, ölene üzülüyoruz. Bilmem belki de ölümün de bir nevi, başka bir nevi doğum olduğunu bilsek, ölenlere de üzülmezdik.
Ekseriyetle, ölmekten korkuyoruz. Çünkü muhtemelen pekçoğumuz ölümü gözlerimizi kapadığımız zaman gördüğümüz karanlık olarak algılıyoruz. Kim bilir, belki de, ölümün de bir nevi, başka, bambaşka bir aydınlığa doğmak olduğunu sahiden idrak edebilsek, bu denli korkmayabilirdik.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.