“Okuma ihtiyacı barut gibidir, bir kere tutuşunca artık sönmez.”
Yeni bir şeyler daha öğrenmek için sayfaları karıştırırken karşıma çıkan cümleydi bu
ve tam da hislerimi özetliyordu.
Eğitim, Bernard Shaw’un dediği gibi, bir meyve değil, bilgi ağacından meyve toplamaya yarayan bir merdivendi.
Ben de o merdivenlerden birini tırmanıyordum.
Beşikten mezara kadar ilim öğrenmeyi öğütleyen bir inancın mensubu olarak,
çocuklarımla birlikte öğrenci olmanın keyfini çıkarıyorum şu an.
Ev ve okul işlerini aynı anda yürütmek zor olsa da, öğrenmeye olan
aşkım her zorluğu gölgede bırakıyor.
Yıllar önce içimde kalan bir ukteydi bu.
O dönemde kazandığım b
ölümü okuyamasam da, bugün sevdiğim b
aşka bir alanda öğrenci olmak büyük bir mutluluk.
Şimdi son güz dönemi vizelerle yoğun bir tempodayım. Yorucu ama bir o kadar da anlamlı bir serüven.
Allah nasip ederse edebiyat b
ölümünden mezun olacağım.
Darısı yeni bir hayalin peşine!
Bu yolculukta beni anlamayan, öğrencilik hayatımı gereksiz görenler de oldu.
"Çalışmayacaksan niye okuyorsun?
"Kendi mesleğinle ilgili bir b
ölüm seçseydin"
’Bu yaştan sonra mı...?’ gibi sözlerle cesaretimi kırmak isteyenler az değildi. Ancak beni her daim destekleyen
sevgili eşim,
çocuklarım,
annem,
babam ve gerçek
dostlarım sayesinde şimdi olmak istediğim yerdeyim.
Ceketini satarak beni okutacağını söyleyen bir
babanın kızıydım. O azimle dolu yıllarda önüme çıkan engeller yüzünden sekteye uğradı öğrenim hayatım ve eğitimime ara vermek zorunda kaldım. Ama engeller aşılmak için değil miydi?
Ben de aştım
Şimdi ikinci diplomamı duvardaki yerine astığımda, hayaller dizime bir yenisini daha eklemiş olacağım. Üstelik ortanca evladımla aynı yıl mezun olmanın gururunu yaşayacağım.
Annemi hatırlıyorum; ortaokuldayken bana hep dantel ve örgü işleri yaptırmaya çalışırdı. Ancak elime aldığım hiçbir motifi tamamlayamazdım. Çünkü benim fıtratım kalem ve kitapla yoğrulmuştu.
Bilmem bilir misiniz?
İlk diş çıkaran bebeğe diş buğdayı ismiyle (kimi yörelerde hedik de denir) bir tören düzenlenir ve çocuğun önüne makas, kalem, tesbih... vb. gereçler konur hangisini alırsa o mesleğe sahip olacağı inanılır.
O gün ben kalemi tutmuşum sadece.
Annem :
’Oradan belliydi halâ bu yaşında okumak isteyişin’ der.
Okumak kadar yazmak da fıtri bir ihtiyaç benim için. Sait Faik’in dediği gibi: “Yazmasaydım, deli olacaktım.”
Öyle bir şahlanış ki bu istek, zihnimde ve
gönül dünyamda harmanlanan her şeyi yazıya dökmek istiyorum
Çünkü bu, bir nevi özgürlük
Ve İyi ki yazmak var.
Hamdolsun kalemle yazmayı öğretene
Hamdolsun bizlere ilmi nimet olarak verene...
VESSELAM