- 205 Okunma
- 4 Yorum
- 8 Beğeni
İÇSEL YOLCULUĞUN FISILTILARI:
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
İÇSEL YOLCULUĞUN FISILTILARI:
İnsan, kendi derinliğine doğru yürüdükçe, hayatın ince dokusunda gizlenen anlamları kavramaya başlar. İlk yenilgisinde tökezleyip yere düşerken, bir tohum gibi toprağa karışır ve yeniden filizlenir. Yeniden başlamanın, sabaha doğan gün ışığı gibi ihtişamlı bir uyanış olduğunu keşfeder. Ve vazgeçmenin, yüklerinden arınarak hafiflemek olduğunu, rüzgara karışan bir tüy gibi süzülmek olduğunu anlar. Her bırakış, sırtındaki görünmez zincirlerden birinin daha kopuşudur; özgürlüğün ağır olmayan, ama derin anlamlarını bulduğu yoldur.
Zamanla mutluluğun bir an değil, gözlerindeki bakış açısının aynası olduğunu fark eder. Sıradan bir an, gökyüzünde süzülen kuşların kanadında, bir yaprağın rüzgarla dans edişinde, suyun yüzeyinde halkalar çizerek açılan bir damlanın sakinliğinde saklıdır. Mutluluk, aslında hayatı olduğu gibi görebilmenin derinliğinde saklıdır. Bu bakış açısı, ruhundaki genişliğin bir yansımasıdır; dünyayı kucaklayan, kendini kendisinden bağımsız sevebilen bir deniz gibi. Sevgi, burada artık ne menzil ister ne de karşılık; sadece var olur, çünkü sevmek bir yüreğin kendi varlığına duyduğu saygının yankısıdır.
İyiyle kötünün, siyahla beyazın dansında insan, hayatın sahnesinde bir gölge oyunu izler gibi olur. Gölgenin ışığa ihtiyaç duyması gibi, kötü de iyiyle anlam kazanır. İyinin içinde gizlenmiş kötüyü ve kötünün ardındaki iyiyi görmeye başlar; her şey, birbirine muhtaçtır. Burada yaşam, iki zıt ucun bir araya gelerek birbirine sarıldığı ve varoluşun o derin bilmecesini çözmeye çalıştığı bir sonsuzluk hâline gelir.
Kelimelerin ötesine bakmayı öğrendiğinde ise, insanlar konuşmasa bile onların taşıdığı hazineyi görür. Gözler, kelimelerin ulaşamadığı diyarlara açılan kapılardır; o derin mavilikte, dalgaların altına gömülmüş, yüreklere ait sırlar saklıdır. Kelimeler, çoğu zaman yüzeyde dolaşan bir rüzgar gibidir; ama gözler, bir ruhun samimiyetini okur, bir hayatı bütün çıplaklığıyla ortaya koyar.
Ve böylece olgunlaşır insan; denizlerin hırçın dalgalarına kapılıp da sonunda dingin bir koya sığınan bir gemi gibi. Fırtınalardan geçmiş, dalgaların hırçınlığına karşı koymuş, ama yine de içindeki dinginliği korumuştur. Her düşüşünde, bir yükselişin daha anlam bulacağını; her vedanın bir kavuşma, her sonun yeni bir başlangıç olduğunu artık derin bir bilgelikle kucaklar. Yaşam, onun için sadece bir yol değil, yolun kendisinde saklı olan bir sır, bir fısıltı, bir varoluş dansıdır.
Mahmut Fakhani
YORUMLAR
Gençlikten orta yaşa giden yolda insan, sürekli bir mutluluk arayışında oluyor. Ve bu yüzden yürüdüğü yolda arayış sapmaları yaşıyor. Mutluluğu ararken insan zaman zaman hatalar da yapıyor. Hatalar peşinden pişmanlıklar ve keşkeleri getiriyor. Olgunluk cağında geçmişteki hataların pişmanlığına düşen insan da uzun bir süre iflah olmuyor. Depresyon eşiğinde sallanıp duruyor şanslı olanlar, diğerleri depresyonla boğuşuyor.
Taaa kiiii aslında mutluluğun insanın kendisinde olduğunu farkettiği ana kadar.....
Çok güzel bir yazıydı. Tebrik ederim.
Saygımla.
Kasım karanlığında, içimizi burkan haberler bardağımızdaki çaya karışrken sabah akşam; bizi ayakta tutan iyi şeleri anımsatmak kendimize ve gülümsemeyi, her şeye rağmen, bir sanat olarak düşünmek gerek, evet...
Yazının pozitif bir tınısı var ki, klavuz gibi ruhuna karamsarlık bürüyenlere.
Kısa ve öz, yalın bir dil ve güzel bir üslup; çok beğendim, sayın Fakhani.
Kutlarım kaleminizi,
Çok saygımla.