8
Yorum
17
Beğeni
0,0
Puan
557
Okunma


Güneş dürttü az önce. “Yaz geçmedi daha!..” dedi. "Takvim yapraklarını boş ver. Sararan yaprakları… Ben buradayım ya, birkaç tomurcuk hâlâ var bir yerlerde demek ki… Her an patladı patlayacak… Dalında saklı…”
Bana mıydı bu gönderme?.. Toprağıma mı bakmamı söylüyordu? “Bir bak bakalım içine şöyle… Bir yerlerinde birkaç dal kalmıştır belki, üzerinde tomurcuklarıyla…” diyordu belki.
Zaten bu yanar dönerlik, bir görünüp bir kaybolmaları yüzünden değil miydi tam yerine oturamaması mevsimlerin bir türlü?.. Sadece dışarının değil içimin mevsimlerinin de…
Tam kararlı bir şekilde örtmüşüm kapılarımı soğuğa… Hırkamı, kazağımı çıkarmışım dolabın kuytularından… İçimi ısıtmak için ‘sıcacık bir kahve iyi gelir’ diye mutfağa yollanmışım… Pencereden bir göz atmışım bulutlara… Gözlerim kamaşmaya başlıyor birden, göremeyecek kadar bulutları… Elimi siper edip gözlerime, tekrar göğe baktığımda bir de ne göreyim?!.. Mayıs’ı koymuş Ekim’in yerine güneş… Tam soğuk bir şeyler içmelik…
Ocak yerine buzdolabına yöneliyorum. Böyle kararsız havalara talimli olduğumdan, hep hazırda beklettiğim meşrubatların olduğu tarafa yöneliyorum hemen. “Nasıl bir kaypaklık bu” diyorum; güneşin yerini bulutlara bırakabileceği ihtimalini her an hatırda tutan anlık kayboluşlarıyla üşürken… Bir bulut her an çıkabilir ortaya… Ama aralıklar daha bir fazla bugün galiba… Bulutlar ardı ardına gelmiyor. O Mayıs havasına daha uzun süreler yer açıyorlar bugün aralarında.
Benim içimdeki bulutları da böyle saygılı bir düzene koyabilsem keşke… Güneşime hükmedebilsem…
Bu kaypak güneş okşuyor tatlı tatlı yanağımı. Meyve suyu dolu bardağım elimde; pencerenin önünde bana bu baharı hediye eden sıcacık gülüşü için teşekkürler yolluyorum göğe.
“Bana verdiğin öğüdü tutacağım…” diyorum, bardağı havaya doğru kaldırıp… Hani kadehi kaldırırlar ya yukarıya filmlerde, bir durumu kutlamak için… Aynen öyle…
“Bulutlarımın arasına daha büyük boşluklar açacağım…” diye devam ediyorum bu sefer yüksek sesle, kendime de duyurmak ister gibi… “Daha az düşünecek, daha çok var olacağım yani… ’Düşünce’ denen o bulutları kovalayıp duracağım sürekli, hayatın içinde devinirken… Ancak küçük pamukçuklar hâlinde, neşeli neşeli süzülenlerine izin vereceğim. Önünü asla kapamayan güneşin… Aksine tamamlayan onu, göğümü daha da güzelleştiren…”