3
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
438
Okunma

Yalnız bir hastane odasında, bedenim yavaşça geri çekilirken, ruhumun özgürlüğü için bir son arayışında olduğumu hissediyordum. Odanın soğuk, antiseptik havası, hastalığın kahrını üzerimde hissettirse de, dışarıda hayat, deniz ve güneş bir arada coşku içinde akıyordu. Yüzümdeki çizgiler, yaşadıklarımı haykırıyordu. Ama içimde bir isyan vardı: "Doktor istemem, annem gelsin."
Annem, yaşamım boyunca benim için her şeydi. Kollarında uyuduğum, her derdimi paylaştığım, gözlerindeki ışıltıda huzur bulduğum bir limandı. Onun sesi, beni hep güvende hissettirirdi. Kendi iradem dışında, bu dünyadan göçerken onun yanımda olmasını istemek, en doğal arzularımdan biriydi. Gözlerimi kapatıp, onu düşündüm. "Beni bırakma, annem. Beni bu odada yalnız bırakma."
Birden, bu hastane odasının penceresinden dışarıya, hayatın akışına odaklandım. Deniz, hayatın kaynağıydı; dalgalar, huzuru simgeliyordu. Yataklar, bu soğuk odadan denizin sıcak kollarına atılmalıydı. Yüzmek, yaşamı kucaklamak gibi bir şeydi; tuzlu suyun içinde kaybolmak, acılarımın denizle birlikte yüz yüze gelmesini istemek, son dileğim olmalıydı.
Hayat, bazen keskin bir bıçak gibi acımasızdı; ama bazen de çocukların neşesi, dünya üzerindeki karanlığı aydınlatmaya yeterdi. Odada, duvarın bir köşesinde, çocukların çember çevirdiğini hayal ettim. Neşeli sesleri, gülüşleriyle dolup taşan çocuklar, bana yaşamın ve umudun ne anlama geldiğini hatırlatıyordu.
“Çocuklar çember çevirsin,” dedim içimden. Onların el ele tutuştukları o çember, hayatın döngüsünü temsil ediyordu. Her biri, geleceğin umut ışığıydı. Onların yüzlerindeki saflık, dünyayı değiştirme potansiyeli taşıyordu. Hayatın zorluklarına karşı, o küçük elleriyle bir çember oluşturarak birbirlerini sarmalıyorlardı. Ne güzellikti, ne saflık!
Ve işte, derin bir nefes alarak, son dileğimi fısıldadım. “Ölürken böyle istiyorum,” dedim, zihnimde beliren görüntüler eşliğinde. Annem yanımda, çocuklar neşeyle oynarken, kalbimden geçen duygularla dolu bir cümle. Yaşamın, aşkın ve bağların ağına sarılı olarak, hayata veda etmek istiyordum. Yalnızca bir veda değil, aynı zamanda bir teşekkür niteliğindeydi bu.
Hayatımın son anlarında, benim için anlamlı olan her şey yanımda olsun istiyordum: Annemin sıcak sesi, çocukların masum gülüşleri ve denizin tuzlu kokusu. Onlar benim için birer kalkan, birer sığınak olacaktı.
Sonunda, karamsar düşüncelerimi bırakıp, güneşin sıcak ışığında kaybolan bir gemi gibi ruhumu özgür bırakmaya karar verdim. Denizin derinliklerinde, hayatımın en güzel anılarını yaşamak için hazırım.
Bu duygular, yaşadıklarımın özeti, yaşamak için bir manifesto oldu. İster hastane odasında, ister sahilde; yaşamın ne kadar değerli olduğunu kavradım. Bu son dilek, sadece benim için değil, hepimiz için bir hatırlatma olmalı. Yaşam, sevgi ve bağlarla dolu bir yolculuktur. Bize düşen, o yolculuğu her anında kucaklamak, sevdiklerimize sarılmak ve neşeyi paylaşmaktır.
Bahadır Hataylı/10.10.2024/17.15/Namazgah/İST