- 229 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Küresel Çete ve Nakitsiz Toplum- Özgürlüğümüzü Kimler Kontrol Ediyor?
Nakit para kullanımının kısıtlanması, dijital ödeme sistemlerinin teşvik edilmesi ve küresel yapıların buna etkisi gibi konuların ardında yatan güç dinamiklerini, kapitalizmin kontrol mekanizmalarını ve toplumsal özgürlüklerin erozyona uğramasını çeşitli yönleriyle ele alalım;
Küresel Yapı ve Dijitalleşen Ekonomiler
Küresel ekonomik sistem, giderek daha fazla dijitalleşmeye doğru evriliyor. Bankacılık işlemleri, günlük ticaret ve hatta kişisel alışverişler bile hızla nakitsiz bir toplum modeline kayıyor. Bu süreç, yalnızca teknolojik gelişmelerin bir sonucu değil, aynı zamanda güçlü ekonomik aktörlerin ve küresel yapının belirlediği bir yönelimdir. Dijital ödeme sistemleri hem güvenlik hem de vergi denetimi açısından avantajlı görünse de bireylerin ekonomik özgürlüklerine yönelik büyük bir tehdit olarak da algılanabilir. Nakit paranın ortadan kalkması, kişisel harcamaların daha fazla izlenmesine ve bireylerin finansal davranışlarının sıkı bir şekilde kontrol edilmesine yol açabilir.
Klaus Schwab ve benzeri isimler, Dünya Ekonomik Forumu gibi yapılar aracılığıyla dijitalleşmenin geleceğini belirleyen vizyonerler olarak bilinirken, bu vizyonun toplumsal sonuçları derinlemesine tartışılmalıdır. Schwab’ın "Büyük Reset" projesi, dünya ekonomilerini ve toplumsal düzeni köklü bir şekilde değiştirmeyi öngörürken, bireylerin özgürlüklerine yönelik tehditleri de beraberinde getirdiği yönünde eleştiriler bulunmaktadır. Bu tür bir vizyonun, devletlerin bağımsız ekonomi politikalarına müdahalede bulunması ve toplumu küresel sermayenin taleplerine uygun olarak şekillendirmeye zorlaması ciddi bir endişe kaynağıdır.
Vergi Kaçakçılığı mı, Küresel Kontrol mü?
Nakit para kullanımının kısıtlanması, birçok hükümet tarafından vergi kaçakçılığı ile mücadele bahanesiyle savunuluyor. Elbette vergi kaçakçılığı, devletlerin ekonomilerini ve sosyal refah politikalarını sürdürebilmesi için önemli bir sorundur. Ancak, burada göz ardı edilen nokta, dijital ödeme sistemlerinin küresel ekonomik düzenin bir kontrol mekanizması olarak kullanılmasıdır.
Özellikle gelişmekte olan ülkelerde, vatandaşlar üzerindeki vergi yükünün giderek artması, toplumsal huzursuzluklara yol açabilir. Türkiye özelinde düşündüğümüzde, ekonomik belirsizlikler, yüksek enflasyon, alım gücünün düşmesi ve borçlanma oranlarının artması, toplumda zaten mevcut olan kırılgan yapıyı daha da derinleştirebilir. Vergi yükü altında ezilen bireyler, bir de nakitsiz sisteme geçişle birlikte daha fazla izlenir ve kontrol edilir hale gelebilir. Bu, bireylerin ekonomik özgürlüklerine bir müdahale olarak algılanabilir ve sosyal patlamalara neden olabilir.
Çin Örneği: Dijital Paranın Karşılığı
Çin, dijitalleşen ekonomilerin en uç noktalarından biri olarak gösterilebilir. Ülkede nakit para kullanımının hızla azalması ve dijital ödeme sistemlerinin her alanda zorunlu hale gelmesi, toplumun kontrol mekanizmalarının nasıl işlediğine dair önemli bir örnektir. Çin’in sosyal kredi sistemi de bu kontrol mekanizmasının bir parçası olarak devreye girmiştir. Bu sistem, vatandaşların günlük hayatlarındaki finansal işlemlerden sosyal davranışlarına kadar birçok alanda puanlanmalarını sağlar. Sosyal kredi sistemi, bireylerin hükümetin belirlediği normlara ne kadar uyduğunu değerlendiren ve buna göre ekonomik ve sosyal haklarını düzenleyen bir sistemdir.
Bu tür bir sistemde, nakit paranın ortadan kalkması, bireylerin devlete ve büyük şirketlere karşı daha da savunmasız hale gelmelerine neden olur. Elektrik kesintileri, doğal afetler veya siber saldırılar gibi olağanüstü durumlarda dijital sistemlerin çökmesi, bireylerin tüm ekonomik varlıklarına erişimini kaybetmelerine yol açabilir. Çin’de yaşanan tayfun sonrasında elektriklerin kesilmesiyle birlikte, insanların telefonlarını şarj edememesi, dijital paralarına ulaşamaması bu tehlikeyi açıkça gözler önüne sermektedir. Nakit paranın tamamen ortadan kalkması, bireyleri bu tür kriz durumlarına karşı savunmasız bırakır.
Türkiye’de Uygulamalar ve Halkın Tepkisi
Türkiye’de de adım adım nakitsiz bir sisteme doğru ilerleyen politikalar uygulanmaya başlanmıştır. Yeni düzenlemelerle birlikte, belirli bir miktarın üzerindeki alışverişlerde nakit para kullanımı kısıtlanmakta, tüm işlemlerin bankalar aracılığıyla yapılması zorunlu hale getirilmektedir. Bu durum, birçok vatandaş tarafından özgürlüklerin kısıtlanması ve devletin bireysel hayatlara müdahalesi olarak görülmektedir. Nakit kullanımının yasaklanmasıyla birlikte, bireyler harcamalarını kontrol eden büyük bir finansal gözetim sistemi altında yaşamak zorunda kalacaklardır.
Türkiye’de uygulanan bu politikaların gerekçesi, genellikle vergi kaçakçılığı ile mücadele olarak sunulsa da küresel ekonomik düzenin taleplerine uygun olarak hareket edildiği yönünde de eleştiriler bulunmaktadır. Küresel yapılar tarafından belirlenen ekonomik politikaların, ulusal egemenliği zayıflattığı ve bireyleri küresel sermaye sahiplerinin insafına bıraktığı endişesi, toplumun geniş kesimleri tarafından dile getirilmektedir.
Vatandaşlık Puanı ve Küresel Kontrol
Vatandaşlık puanı ve benzeri sistemler, gelecekte bireylerin sosyal ve ekonomik hayatlarını tamamen kontrol altına almak için kullanılabilecek mekanizmalardır. Sosyal medya kullanımından günlük harcamalara kadar her davranışın puanlandığı bu sistemler, bireyleri yalnızca ekonomik açıdan değil, sosyal açıdan da kontrol altına almayı amaçlar. Küresel yapıların, çevresel gerekçelerle veya güvenlik kaygılarıyla bu tür sistemleri uygulamaya koyması, bireysel özgürlüklerin tamamen ortadan kalkmasına yol açabilir.
Küresel iklim değişikliği sahtekarlığı adı altında ortaya konulan politikalar, bireylerin yaşam tarzlarına müdahale etmeyi hedefleyen yeni bir kontrol mekanizması olarak eleştirilmektedir. Karbon ayak izini azaltma bahanesiyle dayatılan politikalar, aslında bireylerin sosyal ve ekonomik özgürlüklerini sınırlamayı hedefleyen küresel bir düzenin parçası olarak görülmektedir. Bu tür politikaların, bireyleri kendi evlerine hapsederek ve davranışlarını izleyerek tam anlamıyla bir kontrol toplumu yaratmayı amaçladığı öne sürülmektedir.
Sonuç olarak, toplumların önünde iki seçenek bulunmaktadır. Ya bu küresel düzene boyun eğecekler ya da kendi egemenliklerini ve bireysel özgürlüklerini korumak için mücadele edeceklerdir. Türkiye özelinde, nakitsiz toplum uygulamalarına karşı halkın tepkisi, bu mücadelenin ilk adımlarını oluşturmaktadır. Küresel yapılar tarafından dayatılan politikaların, bireylerin hayatlarına nasıl müdahale ettiğini görmek ve buna karşı durmak, yalnızca ekonomik bir mesele değil, aynı zamanda bir özgürlük meselesidir.
Vatandaşlar, bu süreçte devletin ve küresel yapıların karşısında durarak kendi haklarını savunmalıdırlar. Aksi takdirde, bireysel özgürlükler ve ekonomik bağımsızlıklar tamamen ortadan kalkacak, toplumlar küresel sermaye sahiplerinin kontrolü altına girecektir.
Bahadır Hataylı/11.09.2024/22.00/Sancaktepe/İST