HÜZNÜN YASIMASI
HÜZNÜN YANSIMASI
Bugün uzunca bir süredir zaman ayıramadığım, Edebiyat defterini ziyaret edip kâdim geçmişle hasbihal etmek ihtiyacı duydum. Edebiyat defteri ailesinin bir mensubu olan
Tacettin Yıldırım abi geldi aklıma, ilk onun sayfasına bakmak istedim.
Son paylaşımına bakınca, uzun süredir ayrı kaldığını gördüm. Sanıyorum, ya ölüm ayrı koydu bizi ya da sıhhat problemi var. Ölümse Allah rahmet etsin, sağlık problemi varsa da Allah şifa versin.
Tacettin abinin anısına onun Kefensiz hayatlar kitabından bir bölüm paylaşacağım ki benim yazacaklarımla da örtüşen.
Acılı Kuşak diye başlıyor.
‘’Dünyanın en zor işiymiş çocuk büyütmek, yetiştirmek. Doğduğunda her şey toz pembe, ana baba koç gibi koşturdukça koşturuyor.
Bir konuşsa- konuştu.
Bir yürüse- yürüdü.
Bir okula gitse- gitti.
Bir sınıfı geçse- geçti.
Bir üniversiteyi kazansa- kazandı.
Bir iş bulsa- buldu.
Bir evlense- evlendi.
Bir çocukları olsa-oldu.
Bizim de görevimiz biter, rahatlarız dedik. Nerde?.. On bir satırda ifade ettik altmış yıllık yaşamı. Koca ömür bir olsa, etse, gelse, gitse ile geçti.
Yemedik yedirdik.
Giymedik giydirdik.
Gezmedik gezdirdik.
Bunlar bizim en mukaddes görevlerimiz. Seve seve yaptık. Yapıyoruz da.
Peki ne bekliyor, ne istiyoruz?
Yaş kemale geldi, duygusallık çoğaldı. Vücut bıkkın ve yorgun.
Avuç avuç haplar, tat veren her şey yasak.
Alınganlığımız diz boyu, biraz hoşgörü, biraz sevgi, biraz saygıyı hak etmedik mi? Yaşadığımız Dünya çok ürkütücü oldu. Gazetelerde ana baba katilleri sıra sıra boy gösteriyor.
Huzurevleri hınca hınç dolu; ana babayı bırakıp unutuyorlar. Oğlum kızım bizleri niçin aramıyorsunuz dediğimizde:
-Aman anne o kadar yorgunum ki vaktim olmuyor, denip geçiştiriliyoruz. Çağımızda iletişim o kadar kolay ki isteseler tuvalet ihtiyaçlarını giderirken bile arayabilirler. Eleştirilmeye hiç tahammülleri yok.
_Aman anne, aman baba sizin zamanınız değil ki diye hemen susturuluyoruz. Torun müsrif verdiğimiz harçlıkların miktarına göre bizi seviyor. Yaramaz, haşarı dur durak bilmiyor.
Hiperaktifmiş. Yapay sevgi çocukları. Bizi herhalde ana babalarımız kupon biriktirerek aldılar. Yetişkin geldik galiba Dünyaya bu yüzden hiç çatışma yaşamadık. Sevgiyi gıdım gıdım alırken, saygıyı katmer katmer vermedik mi?
Ben en büyük erdemin SAYGI en yüce duygunun SEVGİ olduğuna inananlardanım. Onun içindir ki adımıza ACILI KUŞAK diyorum. Ve bir daha anlıyorum ki ‘emekle yemek’ çok çabuk unutuluyor.’’
SAYGIYLA ANIYORUM SENİ ABİCİM.
Umudu yeşertemek için gayret kesilmek gerektiği inancım, bir kez daha hız kazandı.
.
.
.
Ölüm’ün soğuk yüzüyle başlayalım mı? Ki benim perspektifimde ölüm varıştır sevgiliye. Kişisine göre değişir diyeyim o vakit.
Ve ölüm, her zaman bildiğim bütün gerçeklerin üstünü çizdi. Kuramadım, uzun vadeli hayaller, hadsizlikmiş gibi geldi hep, dolayısıyla benim için önemli olan an’ı yaşamaktı diyebilirim.
Hadsizlik evet çünkü ne ruhumda kesin söz sahibiyim ne de bedenimde. Dolayısıyla benim olmayan şeyin sahibiymiş gibi davranmak, hadsizliğin önde gideniydi- bugün de öyle.
An’ı yaşamak üzerime düşen vazife. Peki ne yaşamalıyım ki sahibimi memnun edeyim, ya da etmelimiyim?
Kalem tutan ellerim, gören gözlerim, duyan kulağım, seven kalbim, söyleyen dilim, cilvesine kapıldığım Kâinat, yüzüm kızardı sualim karşısında. Elbette sahibimi memnun etmeliyim.
Ne diyor yüce Allah (celle celalühü): ‘’Ben İnsanları ve cinleri ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.’’ Zâriyât/56
Diyor ve unutmuyor, kibir etmiyor her gün kulunu beş vakit namaza davet ediyor!..
Hayran oluyorum. Merhamet ve şefkatine.
Bu arada bazılarının tabiriyle ‘’Allah yakar’’ nidaları da kulağımda çınlıyor. Allah’ın isimleri arasında Cemal isimleri Celal isimlerine oranla çok fazla. Ya Hâlim (cezalandırmakta acele etmeyen) evet bir son bizi bekliyor. Bunca nimete rağmen, şükrünü etmiyorsak, kulluk vazifemizin önüne Dünya sevgisini geçiriyorsak bize de yazık olsun, başka ne diyeyim.
Peki sadece kulluk mu?
İnşirah suresinden bir kısım düşüyor zihnime: ‘’işin bitince başka bir işe koyul ve yalnızca Rabbine yönel.
İş’ten kasıt nedir? Dünya rızkı tayin etmek; kendim için çalışmak, çocuklarım için, eşim annem babam sonra bu kadar mı?
Yine Kur’an-ı Kerim’den bir hüküm koyacağım. ‘’Her Milletin yöneldiği bir kıblesi vardır. Siz hep hayırlı işler yapmakta birbirinizle yarışın! Nerede olursanız olun, Allah hepinizi huzurunda bir araya getirecektir. Çünkü Allah’ın her şeye gücü yeter. Bakara/148
Hayırlı işlerde yarışmak!..
Günümüze bakıyorum, kendi derdiyle hemhal olan bir zümre var ve sürekli şikayet halinde.
Oysaki sahip olduklarının farkında değil. Somurtuk bir çehre, sürekli almaya endekslenmiş, yenisini bırak daha eskisinin hakkını teslim etmemiş.
Üzülme, düşünme, keyfine bak, Dünyaya bir daha mı geleceksin gibi safsatalar da kimilerinin dilinde.
Hayat’ın hâkikatini yakalayamamış yığınlardan bahsediyoruz.
Hemen şimdi, geriye dönüş bir soru sor kendine. Geçmişten ne kaldı elimde?
Aldığın cevap seni mutlu ediyorsa istikametin doğrudur evet devam eyle, yok mutlu değilsen, doğru bildiklerini tekrar gözden geçir bence.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.