- 480 Okunma
- 6 Yorum
- 9 Beğeni
ÖLECEĞİN GÜN İÇİN TELAŞLANMA...
Onca değer verdiğin bedeninin başına neler gelecek diye kaygılanma!
Ne olacak, nasıl olacak diye hiç üzülme!
Çünkü Müslüman kardeşlerin senin için gerekenleri yapacaklar :
1- Elbiselerini bedeninden çıkaracaklar.
2- Bedenini yıkayıp gusledecekler.
3- Yeni elbisen olan kefeni bedenine giydirecekler.
4- Evinden dışarı çıkaracaklar.
5- Ve yeni evine, kabre götürecekler.
6- Cenaze merasimin için birçokları işlerini bırakıp gelecekler.
7- Özel eşyalarını toplayacaklar.
Elbiselerin, çanta ve ayakkabıların, ne varsa hepsini seçip ayıracaklar;
Muvaffak olurlarsa onları sadaka olarak fakirlere dağıtacaklar…
Emin ol, sen öldükten sonra kimse işini gücünü bırakıp senin hasretini çekmeyecek.
İşler ve ticaret kaldığı yerden devam edecek.
Senin görevin bir başkasına devredilecek.
Malın ve servetin bölüşülecek, mirasçıların hepsini sahiplenecek.
Sen ise kazandığın o malların hepsinden tek tek hesaba çekileceksin.
Öldükten sonra senden
Alınacak ilk şey adındır.
O nedenle öldüğünde sana
“cenaze” derler; kimse seni isminle çağırmaz.
Sana namaz kılmak için geldiklerinde, adını sormaz,
“Cenaze nerede?” diye sorarlar.
Omuzlarında taşıdıklarında ve defnettikleri zamanda da adını söylemez,
Cenazeyi tutun derler…
O hâlde, dikkatli ol;
soy, nesep, milliyet, para ve makam seni aldatmasın…
Bu dünya ne kadar değersiz, karşılaşacaklarımız ise ne kadar da büyük ve
Korkunç!
Öldükten sonra senin için üç tür üzüntü olur:
1- Seni biraz tanıyanlar,“Yazık !” derler.
2- Seni daha fazla tanıyan dost ve arkadaşların birkaç saat veya en fazla birkaç gün üzülür, sonra da
Şakalarına ve gülüşlerine devam ederler.
3- Yokluğunu ve ayrılık acısını derinden hisseden ailen ise birkaç hafta, birkaç ay veya en fazla bir yıl üzüntünü yaşarlar,
Sonra da seni kendi hatıralar arşivine atarlar.
İşte bu şekilde senin halk arasındaki öykün son bulur.
Güzelliğin, sağlığın, çocukların, evin, eşin, malın ve mülkün ne varsa hepsi elinden çıkar ve gerçek
öykün başlar.
Yani ahiret hayatın…
Peki, ölüm için, kabir için, ahiret içi ne kadar hazırız. ?
Bu, üzerinde durmamız ve çokça düşünmemiz gereken bir gerçektir.
Yolculukta yardım et bizlere Allah’ım!
Âmin...
Yazı Alıntıdır...
YORUMLAR
KURANDA AÇIK AYETLER VAR...OKUYAN KİM...? HARAM YEMEYİ HAK YEMEYİ BİZ NASİB ETME DİYE DUA EDEN KİM,,,! KURANDA DİYOR Kİ....KUL AŞIK OLDUĞUYLA ÖLÜR...? ALLAH DEVGİSİNE LAYIK BİR KUL YAP BİZİ YARABBİ...! HARAM YEMEDİK AMA...İBADETLERİMİZ AZ OLDU ...SEN AFFET DİYEN KUL NEREDE...? ALLAH BİZİ O KORKUNÇ GÜNDE SALİH KULLARINDAN EYLE...SON NEFESTE ; DİNDEN -İMANDAN ..SEVGİNDEN AYIRMA YARABBİ...!SEN AFFEDENSİN...BAĞIŞLAYANSIN...!SANA ŞİRK KOŞMAYAN TÜM KULLARINI BAĞIŞLA YA RABBİ...AMİN. SEN .....GAFFU RAHİM...ÇOK BAĞIŞLAYAN...SONSUZ KUDRET SAHİBİSİN...!YARABBİ....SEN BİZE DEĞER VERDİN , HER ŞEYİ VERDİN ( İSTEYENE-HAK EDENE.. BELA -ŞER VERDİN...) BİZLER İMAN EHLİ OLARAK SANA LAYIK OLAMADIK YARABBİ...BİZİ AFFET..SON NEFESTE İMANINI KAYBEDENLERDEN BİZİ KORU ..AMİN.
Yazınızı beğendim. Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayanlar bu iletiden ders almalı. Bir de şu var; dünyada sevgi ve dostluk duygusundan habersiz yaşayanlar ölmeden ölen kişilerdir. Onlar için hiç bir şey fark etmez.
SELAMET99
yazınız beni sarstı...unutulmuyor hiç kimse,acısı da geçmiyor lakin yaşayanların bünyesi bir süre sonra acıya dayanamadığı ve hastalandığı için mecburen yiyor içiyor yaşıyor,güzel iyi insan unutulmuyor,bazen annem gibiyim babam gibiyim ona çekmişim diyoruz sanki yaşıyordur,oyuncuların filmlerini sayrediyoruz,geriye bir çift güzel söz bırakabilirsek ölmüş sayılmayız,kalplerde yaşarız...
SELAMET99
Hakk'ı ve hakikati anlatan, doğruları dosdoğru söyleyen ihlâs dolu paylaşım için sonsuz teşekkürler üstâdım.
Gerçekten de birebir en küçük bir farklılık olmadan aynı durum vâde dolduğunda yaşanacaktır, bundan en küçük bir şüphe yoktur.
Cenab-ı Hak bizlere ölmeden önce bunları düşünebilmeyi yani ölmeden ölmeyi nasip eylesin inşallah.
Hesabını veremeyeceğimiz yükler yüklemesin.
Önceden yazdığım " Hamalın İpi" isimli bir şiirde bu durumu anlatmış ve hikayesini de eklemiştim.
Konuyla ilgili olduğu için buraya da eklemek istedim.
BİR HAMAL HİKAYESİ: "İPİN HESABINI VER!"
Zenginin biri ölümden ve kabirdeki yalnızlıktan çok korkuyormuş. "Öldüğüm geceyi kim kabre girerek sabaha kadar benimle geçirirse servetimin yarısını ona bağışlıyorum" diye vasiyet etmiş. Öldüğünde "Kim birlikte kabre girip sabahlamak ister?" diye araştırmışlar. Kimse çıkmamış. Nihayet bir hamal, -Benim sadece bir ipim var, kaybedecek bir şeyim yok. Sabaha kadar durursam zengin olurum." diye düşünerek kabul etmiş. Vefat eden zengin ile birlikte defnetmişler. Sorgu sual melekleri gelmiş. Bakmışlar kabirde bir ölü, bir canlı var. "Nasıl olsa bu ölü elimizde... Biz şu canlı olandan başlayalım" demişler ve hamalı sorgulamaya başlamışlar. -O ip kimin? Nereden aldın? Niye aldın? Nasıl aldın? Nerelerde kullandın?" Sabaha kadar sorgu sual devam etmiş, adamın hesabı bitmemiş. Sabahleyin kabirden çıkmış. - Tamam, servetin yarısı senin, demişler. - Aman, demiş hamal, istemem, kalsın. Ben, sabaha kadar bir ipin hesabını veremedim. O kadar servetin hesabını nasıl veririm? Hayatın ve hayatın içerisinde istifade edilen şeylerin hesabını vermek hafife alınacak şey değildir. Helal ve doğru işlerde kullanılan her nimet elbette karşılığında zikir, fikir, şükür ister ki bu da hesabı kolay yapıp sahibini kurtarır ve ebedi saadete ulaştırır. Ama bunlar haram olursa ve daha da ileri boyutu vakıf veya kamu malı olursa varın gerisini siz hesap edin..
Paylaşım için tekrar teşekkürler.
Sonsuz selam, sevgi ve saygılarımla.
Allah'a emanet olun.
Hayırlı Cuma gecesi diliyorum.
SELAMET99
Saygı ve selamlarımla