Ülkücülük nedir, nereye gelmiştir.. sanırım artık buna bir göz atmak gerekiyor...
Söz konusu ekip, günümüz dünya ve ülke şartlarına uyum sağlayamamış.. bunun için de özellikle on iki eylül dönemi cezaevlerinde tarikat ve cemaatlerin tedrisatından geçirilmiş gerici/sağcı/Nato’cu bir ideolojidir.
Özellikle Atatürk ve laik Türkiye Cumhuriyeti ile sorunlu, Osmanlıcı ve saltanatçı bir tutum içinde, tuhaf bir oluşumdur.
Öyle ki, akılcı/ilimci ve ilerici anlayışta bir milliyetçiliği değil.. feodal, taşralı, muhafazakâr eksantrik bir milliyet anlayışını savunmaktadır!
Bu nedenlerle tarihin gördüğü en büyük Türk ulusu ve Türkiye cumhuriyeti hasımı Akp’ye, yıllardır payandalık yapıyor!
Örnek olsun; ülkenin kitapsızca yağmalanması, Türk ulusunun bütün maddi varlıklarının insafsızca satılması, imansızca borçlandırması, Allahsızca fakirleşmesi bu arkadaşları hiç mi hiç ilgilendirmez görünüyor.
Yine son yıllarda cemaat ve tarikatlarca yürütülen Atatürk ve laik cumhuriyeti hedef alan düşmanlığı.. yine Türk ulus kimliğine kimi soysuz imamlarca yapılan kini/dini olmuş düşmanlık karşısında, gık çıkarmıyor.
Sınırlardan elini kolunu sallayarak memlekete giren.. yıllardır süren demografik/sessiz bir işgale göz yuman; dünyanın her yerinden ipini kopararak gelen/getirilen.. her ırktan, milyonlarca sığınmacının ülkemizi yol geçen hanına çevrilmesine ’hınk deyicilik’ yapabiliyor.
Ve en önemlisi, bu politikaların Rte ve Akp tarafında sürdürüyor olmasına yıllardır göz yumarak, kayıtsız ve şartsız tam destek veriyor.. ve bundan da zerre kadar rahatsızlık duyan bir tavır sergilemiyor.
Ahmet Kutlu Ayyüce
Paylaş:
2 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Merhaba hocam Tahlillerinizi genel olarak yabana atmıyorum, gerçekliği muhakkak
Şu kadar ki, not düşmemek olmazdı "Söz konusu ekip, günümüz dünya ve ülke şartlarına uyum sağlayamamış.. bunun için de özellikle on iki eylül dönemi cezaevlerinde tarikat ve cemaatlerin tedrisatından geçirilmiş gerici/sağcı/Nato’cu bir ideolojidir." demektesiniz
Ancak bu durumun oluşmasında 1945 sonrasının uluslararası ilişkiler bağlamında Atatürk dönemine göre farklılaşma gösteren gelişmeleri de etkili olmakta kanaatimce Malum, Yalta konferansı vesilesiyle Stalin'in tavır ve yaklaşımları Ancak batıyla müttefiklikte yaltaklanmak noktasına geldiğimiz, anti komünizmin faturasının ağır olduğu da kuşkusuz Şöyle ki, Türk milliyetçiliğinin NATO'culuğa meyletmesi hatta dönüşmesi buradan kaynaklanıyor, sistemsel hani
Köy enstitülerinin Yüksek kısmının 1947'de kapatılması, İmam Hatiplerin öğretmen kurslarının 1946-50 arası açılması Atatürk döneminde açılan uçak fabrikasının kapatılması, Nuri paşanın kurduğu silah fabrikasının havaya uçurulması hep 1945 sonrası yaklaşımlar, nihayet İsrail'in bağımsızlığının tanınması
Milli şefle başlayan politikaların, hareket tarzının Kore'ye asker göndermek ya da demiryollarını kaldırıp karayolu ve kamyon taşımacılığı sistemine geçmek noktasında DP döneminde de devam ettiğini görüyoruz
Hani derim ki, olaylar değil olgular önemli, CHP/DP diye değil de devlet politikası halinde almalı Bu maalesef NATO tandanslı GLADİO oluşumu kanalıyla 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylülde de meyvesini vermekte Ne diyor 27 Mayıs'ın ihtilal bildirisi: "NATO ve CENTO'ya bağlıyız"
AKP/MHP ittifakında da dominant unsurun AKP, resesif ögenin MHP olduğu muhakkak Ancak Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde biz her türlü milliyetçiliği ayaklarımız altına almış bir hükumetiz dediği düşünülürse, adeta Kürtleri tavlamak adına Türklüğe baraj koyduğu dikkate alınırsa; o zamanlar kendisini eleştiren Bahçeli'nin, Cumhurbaşkanlığında AKP hükumetini desteklemesi, aynı gemide yer alması büsbütün boş ve anlamsız değil bence Bir derin devlet zemini yabana atılmamalı derim Demem şu ki, bir Türk devletinin başkanı olmak her türlü milliyetçiliği, gerekirse Türklüğü dahi ayaklar altına alarak mümkün olmazdı Burada Bahçeli ve MHP, Reis ve AKP'nin koluna girmekte kanaatimce Elbette arz ettiğiniz problemler ve bu noktalarda MHP'nin ağırlıksız kaldığı tenkitleriniz boşuna değil
Hiçbir şey boşa değil hocam, hayatta her şeyin, toz zerresinin dahi kapladığı bir alan vardır
Nihayet Önemli hususların altını çizdiğinizi gördüm Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket Selam ve saygılarımla.
Yani ben 'ulusal sorun' bağlamında doğu ve batı toplumsal yapılarının uluslaşma mekanizmasının diyalektik ve enerjertik oluşu veya olmayışı mukayesesiyle bir yere varmaya çalışıyorum.
Dediğiniz gibi Natocu ve soğuk savaş çıkışlı anti kominal baskın tür ulusalcılık var ülkemizde. Din sosu yoğunlaştırılmış.
Partiler arası mukayese yapmadığınız muhakkakta, NATO'culuk noktasında Soğuk Savaş döneminin konjonktürel ögeleri ister istemez devreye girmekte
Hani 2'inci Meşrutiyet ve erken Cumhuriyet Türkçülüğünden sapma ve hatta uzaklaşmalar bağlamında
Ben MHP ve Ülkücülük için yaptığınız tahlilin 1945 sonrasının ülke ve dünya şartlarına bağlı olarak sistemsel halin parçası olduğunu düşündüğümü söyledim
Birde AKP/MHP birlikteliğindeki zaaflara ve MHP'nin zayıf kaldığı hususlara rağmen, milliyetçilik ve Türklük noktasında Erdoğan ve AKP'yi dengeleyici ve frenleyici olarak derin devlet ayarı olabileceğini söyledim naçizane
Yoksa yine enteresan bir tahlille sayfaya katıldığınız kuşkusuz Nihayet hocam Çalışmalarınızda başarılar dilerim Selam ve saygılarımla.
'AKP/MHP ittifakında da dominant unsurun AKP, resesif ögenin MHP olduğu muhakkak Ancak Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde biz her türlü milliyetçiliği ayaklarımız altına almış bir hükumetiz dediği düşünülürse, adeta Kürtleri tavlamak adına Türklüğe baraj koyduğu dikkate alınırsa; o zamanlar kendisini eleştiren Bahçeli'nin, Cumhurbaşkanlığında AKP hükumetini desteklemesi, aynı gemide yer alması büsbütün boş ve anlamsız değil bence Bir derin devlet zemini yabana atılmamalı derim.'
Değerli Levent bey, bu kısmı biraz daha detaylandırabilir misiniz, rica etsem?
Ben bu yazıyı Chp, Dp mukayeseli, onlar daha iyidir gibi bir yaklaşımla yazmadım.
Dp için de, diğer bütün siyasi oluşumlar için de Mhp paralel düşünüyorum.
Yani ulus olma şekli ve anlayışı ile bunları oluşturan toplumbilimsel ve tarihsel argümanlar üzerinden bakarak, ortaya çıkan marazlar dair bir sonuçtan eleştiri yazıyorum.
Sol ve sağ fark etmiyor.. köksüz, karşı devrimci, anti ulusçul çizgiyi, ulus olma biçimini ve ve ulus devlet nasıl kurulur zemininde zıt/çelişki kargaşasında çözümlemek istedim.
Kaleme aldığınız katkı yazıyı, büyük oranda paralel bir düşünce ve ortak payda benzerliği ile okudum.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.