9
Yorum
6
Beğeni
0,0
Puan
1192
Okunma
Orhan Bey’in bu beklenmedik vefatı yakın çevresinde de derin üzüntü yaratmış ardı arkası kesilmeyen taziye ziyaretleri nihayet sona ermiştir. Ebenayı’ da yanlarına alarak Denizli’ye döndüklerinde Orhan Bey’ in toprağı bile kurumadan evde sürekli tartışmalar hasıl olmuştur. Yavuz Bey her ne kadar Kumru Hanım’ı bu yaslı ve zorlu günlerinde incitmekten imtina etse de Ebenaya tahammülü yoktur, huzur evi konusundaki baskılarını sürdürür. Niyetinin eşini korumak olduğunu belirterek savunmasını:
"sen hasta bakıcı değil benim karımsın, ben karımın sadece benimle ilgilenmesini istiyorum, altından al üstünü değiştir seni böyle görmeye dayanamıyorum, yazık değil mi bize, yollayalım huzur evine, artık hayatımızı yaşayalım aşkım, kendimize vakit ayıralım" şeklinde yapar. Bu arada kız kardeşi bulma yolunda çabalayan Yavuz Bey, bir arpa boyu yol katedemeyince, arama çalışmalarını gitgide genişletmiş ancak halen ölü ya da diri bir haber alamamıştır.
Öksüz büyüyen Kumru Hanım kan bağı olmamasına rağmen anne gibi benimsediği Ebena’yı "babamın emanetidir" diyerek başına taç edip, sahiplenmiştir. Ebena ise babasının yokluğunda onu teselli ediyor, tıpkı öz anne gibi yamacına oturtup saçlarını okşayarak tarayıp örüyor, dertleşerek sıkıntılarını almaya çalışıyordu.
Kumru Hanım onun kadar acılar çekmiş olmasa da zaman zaman kendini Ebena’ya benzetiyordu. Aile konusunda çok şanssızlardı.ikisi de annesiz, babasız, çocuksuzdu Ebena’nın kayıp bir kız kardeşi vardı, Kumru Hanım ise evin tek çocuğuydu. Ancak şimdi bu şansızlığı kıracak ani gelişmeler olmuştu.Yas süreci boyunca kendinin farkına varmayan Kumru Hanım hamileydi ve bunu henüz Yavuz Bey’e söylememişti.
Günler böyle geçip giderken İstanbul’da uzun süredir boş duran Orhan Bey’e ait daireyi eşyasıyla birlikte kiraya vermeyi kararlaştırırlar. Yavuz Bey müsait bir vaktinde eve gidip Orhan Bey’in kıyafetlerini ihtiyaç sahiplerine dağıtır. Çalışma masasının önünde bir müddet durur pederinin fotoğrafıyla göz göze gelir:
"Ah! Çekirge Orhan Ah! Bir sıçradın iki sıçradın en sonunda...
Çekmecede o kadar çok yurt içi yurt dışı ev- arsa tapusu, çek, senet ve evrak vardır ki hepsine şöyle bir göz atar. Bulduğu dosyalardan biri ilgisini çekmiştir ve onu detaylıca inceler. Okudukları karşısında adeta dili tutulmuştur. "Bizim pedere bak senn! Saman altından su yürütmüş de haberimiz yokmuş!" diyerek bütün özel eşyalarını toparladıktan sonra kira sözleşmesini yaparak Denizli’ye döner.
Hiç de eli boş gelmeyen Yavuz Bey kendisini güler yüzle karşılayan Kumru Hanım’a bir kutu uzatır. Her zaman büyük bir keyifle "Yavuzzz!... Canımsınn benimm!" diyerek gelen hediyeyi heyecanla açan eşi, bu sefer sersemlemiş ve ayakta durmakta güçlük çekmektedir. Yavuz Bey, Kumru Hanım’ın belinden sıkıca sarılır, birlikte kutunun içinden çıkan dosyayı incelerler.
Kimlik bilgileri, telefon numarası, ev adresi, mezun olduğu okullar, eskiden çalıştığı işyeri ve kurumlar kuruluşlar vs.
Ebena’nın kız kardeşine ait bilgilerin bulunduğu bu dosyada, son bildirilen ikamet ise İstanbul - Şile olarak kaydedilmiştir.
-Yavuz inanamıyorum buna, demek ki babam bulmuş, biliyormuş...
Ya Rabbimmm! Bu nasıl bir kader. Allahım. İkamet yeri, Şile. Yavuzz.. Bakk!...
Kumru Hanım yavaşça çöküp kalır olduğu yere, ağıtlar yakıp, hıçkırarak ağlamaya başlar. Bir süre eşinin içini dökmesine izin veren Yavuz Bey sonra onu sakinleştirip, teselli eder.
Orhan Bey gerçekten de Ebena’nın kız kardeşinin bulunduğu yeri öğrenmiş onunla tanışmaya giderken Çekmeköy - Şile yolunda trafik kazası geçirerek vefat etmiştir. .Böyle bir araştırmadan habersiz olan Kumru Hanım hem çok şaşkın hem de sürekli ağlamaktadır.
-Bak artık yerini biliyoruz aşkım. Ama iyice emin olmadan Ebena’ya bir şey söylemeyelim.
Kumru Hanım’ın bir an bile beklemeye tahammülü yoktur. Dosyada kayıtlı numarayı arar. Telefonu evin gelini açar. Gülyaz Zayioğlu’nun kendisinin kayınvalidesi olduğunu bir yıl kadar önce Orhan adında birinin de aradığını hatta iki güne kadar ziyaretlerine geleceğini fakat gelmeyince kendileriyle dalga geçildiğini sandıklarını söyler. Kumru Hanım evin geliniyle konuşup gerekli açıklamaları yaptıktan sonra "çok yakında görüşmek dileğiyle" diyerek telefonu kapatır. Akşam üzeri Yavuz Bey’de Ebena’nın yeğeni Tarık Bey’i arayarak, Kumru Hanım’dan habersiz uzun bir görüşme yapar.
Gülyaz Zayioğlu, annesinin bıçaklandığı gün kaybolduğunda bir hayırsever tarafından bulunmuş önce koruyucu aile olarak alınıp sonra da evlat edinilmiştir. İyi şartlarda yetiştirilmiş, yıllarca sağlık sektöründe devlete hizmet etmiş, evlenip çoluk çocuğa karışarak torun sahibi olmuştur. Emekliliğinde oğlunun yanına yerleşmiş, ancak şimdi kanser hastalığının dördüncü evresi onu pençeleri arasına almış ölüm kalım savaşı vermektedir. Orhan Bey’in aramasıyla içine bir umut doğmuş ablasını hiç hatırlamasa da varlığından haberdardır. Çünkü yeni ailesi vaktiyle durumu, kendisine usulünce anlatmıştır.
Artık Şile yolu görünmüş ve heyecanlı kavuşma anı başlamıştır.
Abla kardeşin kavuşmaları göz yaşartıcıdır. Kardeş çocukları ve evin gelini hayretler içindedir. Ölüm döşeğinde olan annelerine adeta can gelmiş, bir mucize olmuş sanki dirilmiştir. Aylardır yataktan çıkmayan kanser hastası Gülyaz Zayioğlu kalkmış, ablasına hasretle sarılmıştır. Günlerdir ağzına lokma koymayan kadıncağızın Ebena’yı görünce iştahı da açılmıştır.
- Gilyaz Anne ne kadar da çok benziyorsunuz birbirinize! Gülyaz Teyzenin dövmeleri yok sadece.
Her iki ailede olan bitenden oldukça memnundur. Evin gelini başlarda bu buluşmayı Ebena başına kalacak diye istemese de Yavuz Beyin kanser tedavisi masraflarını ve evin giderlerini karşılayacağını söylemesi, ayrıca gelirken getirdiği hediyeler, yaptığı bir aylık muftak alışverişi onu fazlasıyla tatmin etmiştir.
Tarık Bey’ in "uzun yoldan geldiniz hiç değilse bir gece kalın" teklifini işlerinin yoğun olduğunu öne sürerek nazik bir dille redddeden Yavuz Bey, Ebena’yla uzun uzun vedalaşan Kumru Hanımı yanına alır, birlikte yola çıkarlar.
Yavuz Bey’in üzerinden büyük bir yük kalkmıştır, Derin bir "oh" çekerken Kumru Hanım’ın verdiği bebek müjdesiyle de keyfine keyif katmıştır.
Direksiyonu havaalanı istikametine doğru kırınca:
-Sevgilim, heyecandan yanlış sapağa girdin.
-Hayır aşkım bir süprizim var sana. Babanın İsviçre’de evi var ya, oraya yerleşeceğiz artık. Çocuğumuz da orada büyüyecek.
- Peki ya Gilyaz Anne, o ne olacak sevgilim?
-Aşkım Ebena kız kardeşine kavuştu, gördün ya artık ondan mutlusu yok! Daha da düşünme, şimdi yeni yuvamızda aşk zamanı. Biz bakalım keyfimize!.
Tarık Beyle daha önce görüşüp planlama yaparak herşeyi ayarlayan Yavuz Bey, Kumru Hanımla birlikte pederinin İsviçre’deki evine yerleşmiştir Birkaç gün sonra Kumru Hanım Ebena’yı merak eder, hal hatır sormak için telefonla arar. Ses çıkmayınca içine bir kurt düşer. Tarık Bey’i ve evin gelinini peşpeşe arar ancak onlardan da çağrısına cevap gelmez.
Gülyaz Zayioğlu’na ablasını görünce bir ölüm iyiliği gelmiş, ancak o günün sabahında son nefesini vererek, hayata gözlerini kapatmıştır. Ebena ise kız kardeşi öldükten hemen sonra, kendisinin sorumluluğunu almaktan kaçınan aile tarafından istenmeyerek dışlanmıştır.
-Yavuzz!.. Sevgilim.. Gilyaz, Anne’ye ulaşamıyorum bir türlü...
-Aşkım, Ooo!...Kız kardeşini buldu ya! Bizi unuttu Ebena.
Kumru Hanım kırgın bir ses tonuyla:
-Mutlu olsunlar da... Varsın, açmasınlar telefonu.
Bu sırada Şilenin karanlık ormanlarında, tekerlekli sandalyesinde yaşlı bir kadın, kendisine şans getireceğine inanarak yaptırdığı dövmelerini tırnaklarıyla kazıyarak kollarından çok yüreğini kanatırken, bir yandan ağlayıp bir yandan söylenmektedir.
"Cahallık bunlar! Cahallık! Huru!.. Huru!... Nerdesin?"
EbRuAsya//