10
Yorum
10
Beğeni
0,0
Puan
730
Okunma

Kahveleri yaparken duvardaki saate bir bakış attı Kumru Hanım, on ikiye çeyrek vardı.
Eşini çok özlemişti. "Yavuzzz!.. Ah, Yavuzzz!.." diyerek gözleri dolarcasına iç geçirdi bir an. Bugün de hiç ses çıkmamıştı, her gün defalarca arayan adamdan.
...
Masaya bitişik halde duran sandalyeyi yavaşça çekerek yerinden ayırdı Kumru hanım. Kederinin sesi salondan duyulmazdı ama ufacık bir tıkırtı Ebena’yı rahatsız etmeye yeterdi. Geçen gün elektrik süpürgesini çalıştırdığında korku içinde panikleyen yüzü, gözlerinin önüne geldi. Onun hassasiyetlerini gözetmeli, daha tedbirli ve dikkatli davranmalıydı. Oldukça dehşet verici dönemlerden geçmişti Ebena, binlerce kişinin vefat ettiği deprem bölgesinden gelmişti...
Çektiği sandalyeyi duvarın dibine yanaştırıp, sırt kısmından destek alarak üzerine çıktı. Titreyen elleriyle kalp şeklindeki özel tasarımlı saati çivisinden çıkarırken içten içe derin bir acı çekiyordu. Kirpiklerine bir damla yaş birikmemişken, gözlerinin beyazı kan kırmızı olmuştu.
Albenisi yüksek bu saatin içine simli harflerle işlenmiş yazıyı defalarca okuyarak, usulca bağrına bastı.
’’ Gel, zamanı bize dost eyleyelim. Sensiz geçen her dakika, en azılı düşmanımdır benim’’.
Saatin tiktakları hüzünle atan kalbinin ritmine karıştı. Hiç de eli boş gelmezdi Yavuz Bey. Bu saati de yazlık eve o almıştı.
Cezveden taşan ’’foşş’’ sesiyle hemen kendine çeki düzen verip pişirdiği kahveyi fincanlara paylayarak, tarçınlı kurabiyelerle birlikte küçük bir tepsi içine koyup Ebana’nın yanına gitti. İkramlığını yaparken daha önce de çokça dikkatini çeken ve her seferinde farklı farklı tasvir ederek anlamlandırmaya çalıştığı Ebena’nın el ve kollarına işlenmiş karmakarışık şekillerden bir türlü gözlerini alamıyordu.
Kısa, ince parmak ve tırnaklarının eklem boğumlarında kat kat çizgiler oluşmuş, her parmağının üzerinde zamanla leke halini almış ancak silinmemiş dövmeler mevcuttu. Bilek kısmından ellerinin üzerine doğru uzanan incecik mavi çizginin sağ ve sol tarafında kırışık derisinin aralarına konuşlanmış desenleri önce bir çocuğun ilkokulda çizdiği yapraklara benzetti. Ebena kahve fincanını alırken hareketlenen kolları dövmeleri biraz daha belirginleştirince kar taneciklerinin milyonlarca kez büyütülmüş hali de olabilir diye geçirdi içinden. En son güneş motifinde karar kıldı. Bu ilgisinin farkına varan Ebena, daha Kumru Hanım sormadan başladı anlatmaya.
- Huru! Ah... Huru bizimki cahallıktan başka bir şey değildi. Bu deqleri yaptırmasaydım ayıplanırdım, herkeç arkamdan konuşurdu. Noksan derlerdi bana. On beş yaşındaydım ilk deq’i yaptırdığımda. Gişim beni beğensin diye kefçi oldum. Bu deqlerden başka süs bilmezdik biz. Tek gösterişimiz bunlardı.
Kumru hanım oturduğu yerden kalkıp bir peçeteyle Ebena’nın dudak kenarlarına bulaşan sütlü kahvenin kaymağını silip yanağından bir makas alarak yumuşak ve sevecen ses tonuyla:
-Oyyy. Gilyaz Annee! Süslü Annee! Seni, kim beğensin istedin bakalım? Dediğini anlamadım.
- Vıyşşş. Anlamadın. Gişim!... Gişim!... Gocam, erim!
-Hah! Tamam. On beş yaşında evliydin.
Kurabiyesinden bir ısırık alıp tek tek dövmelerini tanıtarak anlatmaya devam etti:
- İlk deqim de öyle canım sızlanmıştı ki.. Halbuki dekkake’nin bizim zuvah’a gelmesini dört gözle beklemiştim. Göy göy dolaşırdı. Büyükbaş hayvanların safra kesesinden alınan öd suyunu yanında getirirdi. O zamanlar yeni doğum yapmış anneler mutlaka olurdu. Doğum sayısı o kadar çoktu ki annenin sütünden biraz alıp gaz lambasının isini de içine ekledi mi galıcı garışım hazır olurdu.
Sağ elinin işaret parmağını, sol eliyle tutup sallayarak:
"Ahanda böyle, gocca gocca dikiş iğneleriyle derimize işlerdi. Üç gün, beş gün ellerimizi arı sokmuşçasına zancı çekerdik. Şişlik bi türlü inmezdi, gızartılar haftalar sonra encak geçerdi.
- Oyyy kıyamam ben sana! Ama iyi de Gilyaz Anne, madem bu kadar acı çekmişsin, diğerlerini neden yaptırdın?
Kumru hanımın kar tanesine benzettiği dövmeyi gösterirken:
’’ Domuz tüyünü döker de huyunu dökmezmiş Huru.. Bak! Bu, nazar için. Bu, hastalık gelmesin şifa olsun. Bu, hayatlı evde huzur ola diye. Bu da...
Sesi titriyordu Ebena’nın konuşurken. Birden gözleri nemlendi.
-İyi misin Gilyaz Anne?
- Bu… Bu... Bu da üstüme guma gelmesin diye! Dedim ya cahallıktı bizimki. Ben hem guma gittim hem de üstüme guma geldi.
-Bilmiyordum Gilyaz Anne. Üzdüm seni. Affet. Epey canını sıkmış olmalı bu durumlar.
- Vıyşş. Allah seni eyyi ede. Ben heç pişman değilim, ne guma gittiğim için, ne de üstüme guma geldiği çün. Her şerrin bir hayrı var. Bu şerrin, hayrı da sensin Huru!
Gözleri iri iri açıldı Kumru Hanım’ın… Şaşkınlıktan neredeyse küçük dilini yutacaktı. Ebena üstüne kuma gelmesini hayra yorarak, Kumru hanımla bu durumu nasıl ilişkilendirmiş olabilirdi? ’’Bu şerrin, hayrı da sensin" diyerek ne demek istemişti?
Üçüncü bölümün sonu
EbRuAsya //
deq: dövme
zuvah: sokak
dekkake: dövmeyi işleyen kadın
kefçi: meraklı
*hayatlı ev: avlulu ev