9
Yorum
11
Beğeni
0,0
Puan
956
Okunma


Hangi ahval ve şeraitte olursa olsun her insanı yeni bir güne şevkle başlatan şey, farkında olsa da olmasa da bizatihi umuttur.
Çünkü umut yaşama anlam katan, geleceğe daha mutlu bir şekilde ilerlememizi sağlayan bir duygudur. Sıkıldığımız, üzüldüğümüz, karamsarlığa düştüğümüz zamanlarda umut ettiklerimiz gelir ve bizi kurtarır. Hayatımızdaki sıkıntıların bizim herşeyin güzel olabilceği düşüncesi umudumuzdur yani yaşama sebebimizdir.
İnsanın ancak mutlulukla yaşayacağına inananlar olduğu gibi onun aslında sadece sağlığa ihtiyaç duyduğunu düşünenler de vardır.
Tıpkı tek ihtiyacının inanç veya sevgi veya dostluk keza para, başarı, kariyer, şöhret, mevki, sosyal ilişkiler yada aile olduğunu düşünenler gibi.
Ancak bütün bu sayılanlar ve verilecek muhtemel diğer cevaplarla beraber insanın en temel ihtiyaçlarından birinin umut olduğu da bir başka gerçektir.
Hangi ahval ve şeraitte olursa olsun her insanı yeni bir güne şevkle başlatan şey, farkında olsa da olmasa da bizatihi umuttur.
Her şeyini kaybetmiş bir insana devam etme gücü veren şey yine umuttur. Bizi sıfırdan yüze çıkaran yine umut. Yaşamak için, yaşamaya devam etmek için böyle mühim âdeta hayati bir görev üstlenen umut duygusu, ne yazık ki hemen hepimizin cebinde hazır bulduğu bir cevher değil.
Umudumuz sıklıkla azalır, tükenir hatta kaybolur. Böyle zamanlarda bu ışığı yeniden yakabilmek için bir sebebe ihtiyaç duyarız.
Bizden aşkın bir varlığın lütfuna, merhametine, çağrısına... Acaba kendisi bizzat bir ikram olan ramazan ayı tam olarak bunun için mi vardır?
Âdeta öyle. Umudunu kaybetmiş her insan bir gün her şeyin olağanüstü bir şekilde değişmesini ister. İşte bu aradığı değişimi ramazanın gelmesiyle tastamam bulur.
Örneğin bu yıl takvimler sıradan bir günü gösterecek ve o günden itibaren hiç de sıradan olmayan pek çok şey yaşanacak.
Bütün bir Müslüman coğrafyanın hayatı, günü yaşayışı, çevresine davranışı, vücudunun işleyişi, ibadet edişi kökten değişecek. Ve bizler bu değişime direnmek bir yana aşkla ayak uyduracağız.
Yeniden ummaya başlamışızdır çünkü. Hemen o günden başlayarak büyük bir iyimserlikle her şeyin daha güzel, daha anlamlı ve olması gerektiği gibi olacağına inanacağız.
İfa ettiğimiz her ibadetin daha makbul olduğunu düşüneceğiz. Küs olduğumuz biriyle kolaylıkla barışabileceğiz sanki. Komşumuzun kapısını daha rahat çalacağız. En az bir hatim indireceğiz.
Camiye gitmek günlük işimiz olacak. Sofralarımız kalabalıklaşacak. Malımız mülkümüz tıpkı bedenimiz gibi arınacak.
Aczimizin ve sınırlarımızın farkına varacağız. Zararlı alışkanlıklarımızı bırakabileceğiz. Hiç tanımadığımız insanlara yardım etmek isteyeceğiz.
Dünya üzerinde etrafları silahlar, tanklar, bombalarla çevrilmiş kardeşlerimize o günden itibaren bir ay müddetince de olsa geçmiş yılların aksine bu sefer dokunulmayacağını umacağız.
Hayatı bir Müslüman gibi ve Müslüman olarak yeniden yaşamaya, bunu yeniden denemeye cesaret edeceğiz. Bir insanın kıymeti zaman zaman ona verilen sorumluluklarla ölçülür.
Bize namaz sorumluluğunun yanında ramazana has bir ibadet olan günlük oruç sorumluluğunu da veren Yaradan’ımız aynı zamanda değerimizi de artırmış olur.
O bize değer verir de biz kendimizi değerli hissetmez miyiz? O bize inanır da ah biz kendimize inanmaz mıyız?
Yapabileceğimize inanan bir Yaratıcının bize vereceği güçten fazlasını başka yerde bulabilir miyiz? O rahmetinden umut kesilmesinden men eder de biz umudumuzu yeşertmez miyiz?
Yeter ki yaşadığımız müddetçe, ömrümüz ramazanlara değdiği sürece imkânımız olduğuna inanalım. İnanalım ki insanca yaşamaya güç yetirelim.
Biri bize sorsa affedileceğine, razı olunacağına, bir işlediğin hayra bin sevap yazılacağına gerçekten inansan, dünyanın omuzlarına çöken yükü hafiflemez miydi?
Kuşkusuz bizim cevabımız da kısa ve net olurdu: Hafiflerdi.
Bizi umutsuz ve çaresiz bırakmayan, yeniden başlamamız için fırsat veren, bize ramazanları ikram eden Yaradan’a hamdolsun.
Ömürlerimiz ramazan bereketiyle dolsun.
Sadi-i Şirazi’nin latif duasında söylediği gibi; “Umudumuzun dalı meyveli olsun.
Bütün varlıklarla iletişim hâlinde olan Allah Teala, doğal olarak mecazi anlamda kendi vekili ve her şeyi emrine amade kıldığını belirttiği insanoğluyla da sürekli iletişim hâlindedir
O vakit Allah’a dua etmeli,O’ndan istemeliyiz.
Ey bela ve sıkıntı zamanında sığınağımız ve ey zorluk zamanında imdadımız! Sana yalvarıp yakarıyoruz. Senden imdat diliyoruz ve Sana sığınıyoruz, başkasına değil. Sıkıntı ve zorluklardan çıkışı ancak Senden diliyoruz. O halde imdadımıza yetiş ve bizi sıkıntılardan kurtar.
Ey az ameli kabul edip çok günahı affeden! Bizim az amelimizi kabul et ve çok günahımızı bağışla. Şüphesiz sen bağışlayan ve merhametlisin. Rabbimiz! Senden kalbimize birleşen bir iman diliyoruz ve birlikteliğinde ancak bize yazdığın şeylerin ulaşacağına kanaat getirebileceğimiz bir yakın istiyoruz. Ey merhametlilerin en merhametlisi! Hayatımızda bize kısmet ettiğin şeylere bizi razı kıl.
Ey Rabbimiz! Sensin kusurumuzu örtecek, korkumuzu emniyete çevirecek ve sürçmemizi affedecek olan. O halde bizim hatamızı bağışla.Ey merhametlilerin en merhametlisi.”
Hepimizin hayattan istekleri, beklentileri olur. Kimi zaman yaşadığımız kötü durumların geçmesini umut ederiz, kimi zaman daha başarılı olmayı, kimi zaman ise daha güzel bir hayata sahip olmayı umarız. Böylelikle yaşama, geleceğe daha istekli hale geliriz. Hiç birşeye karşı umudumuzu yitirmemeliyiz; çünkü en olmaz dediğimiz şeyler bile günü, zamanı geldiğinde öyle bir oluyoruz ki şaşırıp kalıyoruz. Geleceğin bize güzel şeyler getireceği umudu yaşama daha sıkı sarılmamızı sağlar.
Yaşama dair umutlarımızı asla kayıp etmeyelim. Umut etmek yaşama sımsıkı sarılmaktır.
Ramazanınız mübarek olsun.Hayırlara vesile olsun inşaallah.
İlyas Kaplan
26.03.2023