Gece, gündüze devrederken karanlığını, güneşin ışığı yetmemiş anlaşılan, gecenin karanlığını bastırmaya... Gün yarı karanlık, belli ki gecenin kasveti var hala üzerinde... Güneş de yorgun, belki sıcağı onu da bunaltmış, gecenin gölgesinde bir yerlerde serinlemekte... Birazdan belki de yağmur yağacak, kuruyan toprağa can, solmuş çiçeklere hayat verecek. Gecenin gölgesinde serinleyen güneşe belki de ilk defa dua edecekler, hayat buldukları için damlalarında... O zaman ben karanlığı da seviyorum, gecenin gölgesine sığınmış güneşi de... Yağan yağmurlar karanlığın gizemindeyse, can buluyorsa toprak; o zaman ben yağmurları da seviyorum, hayat verdiği için çiçeklere… Şimdi hafiften de bir rüzgâr esiyor, sanki fırtınaya göz kırpıyor ama çabalar boşuna, fırtına da yorgun, umursuzca omuz silkiyor;’’ daha yazdayım, Henüz tatil bitmedi’’, dercesine, tıkıyor kulaklarını hafif esintilere... Doğa ise hala yemyeşil... sarıya bürüneceği günlerine bir yenisini eklerken, baktığım da doğanın tüm renklerine; ’’gelecek günlerin hayaliyle içim kararıyor’’. Ağaçlar, çiçekler, bilmem farkındalar mı ama onlar da suskun. Ve derken, yine güzün yaza küskünlüğü başlar, Yapraklar dallarında tir tir titrer... Güzün küskünlüğü yaza zordur Kışın ayazı da güze zordur. Hayat bu ya; bir dargın, bir barışık, sürüp gider… Kardelen |